Ne sorunun kaynağı ne de çözüm yolları ile ilgili bilinmedik bir şey var. Bir başka ifadeyle analiz yapmak da strateji üretmek de artık anlamsız.
Çünkü son günlerde yaşanan saldırılardan sonra tuz koktu sayılır.
Gözü dönmüş caniler kadınları, çocukları, sivilleri acımasızca katlediyorlar. Daha Siirt saldırısının şokunu atlatamadan önceki gece Batman'da saldırdılar.
8 aylık hamile bir kadını ve 3 yaşındaki kızını öldürdüler.
PKK sivil kayıplar yüzünden dezenformasyona başlayıp 'Polis vurdu' diyeceği için özetle olayı aktaralım: Polise saldırmak için yoldan geçen bir aracı gasp eden teröristler ihbar üzerine yakayı ele verince yaylım ateşine başlıyorlar.
Bu esnada bir polis ve çok sayıda sivil isabet alıyor. Eşi ve çocukları ile akraba ziyaretinden dönen Mizgin Doru ve daha geçen hafta doğum gününü kutladıkları kızı Sultan Doru hayatını kaybetti. Eşi ve diğer çocuğu yaralandı.
PKK'lıların içinde bulunduğu araç kaçmayı başardı. Fakat aynı gece 00:10 sularında 155'e yapılan bir ihbar olayın seyrini değiştirdi. Polisi arayan bir kişi PKK'lıların yerini ihbar etti.
Özel Harekât polislerinin intikali ile çatışma çıktı ve 3 terörist ölü ele geçirildi. PKK'lıların ilk ateşinde iki polis de yaralandı. Teröristlerin üzerinden çıkan el bombaları, mühimmat ve silahlara bakıldığında, gasp ettikleri araçla başka bir eyleme gittiklerinin delilidir denebilir.
Saldırının teknik detayları böyle.
Fakat son olayın birkaç açıdan çok önemli ayrıntıları var. Öncelikle ihbar meselesi dikkat çekici. Kürt sorununu çözme konusunda iyi niyet ortaya koyan hükümete rağmen silaha sarılan PKK'ya karşı bölge halkından bir tepki var. Son günlerde yapılan yürüyüşler, tepki açıklamaları gaz birikmesinin yansıması. Nitekim saklanan teröristlerin yerinin polise ihbar edilmesi çok önemli bir gelişme.
Bir diğer nokta da şu: PKK bir terör örgütü. Tek bildiği şey de kan dökmek.
Üstelik de kendini sürekli tekrar ediyor. Bu köşenin müdavimleri hatırlayacaktır. 16 Eylül'deki yazımda 'PKK köy basmaya başlarsa' demiş ve PKK'nın tarihi boyunca yaptığı sivil katliamları ve örgütün stratejisini hatırlatmıştım.
Son günlerde yaşanan da örgütün kendini tekrar ettiğini gösteriyor.
Çünkü PKK kuruluş mantığı içinde kendi halkına karşı şiddet de var. Nitekim arşivler bu tip haberlerle dolu. Mesela 9 Mayıs 1988'de Mardin'de köy basan PKK, 8'i çocuk 2'si kadın 11 kişiyi öldürmüştü. Yine 11 Haziran 1990'da Şırnak'ta köy basan örgüt 12'si çocuk 7'si kadın 27 kişiyi katletmişti. Kundaktaki bebeği bile delik deşik ettiler.
Yani anne karnındaki bebeği vurmak PKK için yeni bir durum değil. Fakat son günlerdeki saldırılar yeni bir durumun habercisi. Çünkü örgüt hava operasyonları nedeniyle Kuzey Irak'ta çok sıkıştı. KCK operasyonları sonrasında ise lojistik açıdan zorda.
Örgüt kendi üzerindeki ablukayı kırmak, hükümeti şiddetle terbiye etmek için şehirlerde ve masum halka saldırıyor. Siirt, Ankara Kumrular, Pervari ve Batman saldırıları bu politikanın yansıması.
Muhtemeldir ki şehirlerde daha çok eylem yapmayı deneyecekler.
Daha önce de Ankara'nın havasını aktarmıştım. Askeriyle, polisiyle, siyasetçisiyle Ankara'da çok ciddi bir kararlılık var. Terörle mücadelede örgütün belini kıracak, silahlı kanadını tasfiye edecek bir dizi proje uygulamada. Hatta şunu da söylemek mümkün, terörle mücadele hiç bu kadar ciddiye alınmamıştı.
Ancak şunu da not etmek lazım. Gerek hükümete yakın çevreler gerekse birtakım aydınlar şiddeti bitirecekse, Öcalan ile de görüşülmesini savunuyorlar. Böyle bir tercih PKK'nın ekmeğine yağ sürmekten başka bir şeye yaramaz. O zaman savaştık ve kazandık psikolojisi doğurur ki çözüm yolunu tıkar.
O yüzden terörle müzakere etmeden önce etkili mücadele edip PKK'yı şart koşamaz hale getirmek lazım. Kaldı ki başarılı olan bir hava akını sonrasında örgütün nasıl tepki verdiği son günlerde görülüyor. Sivillere yönelik saldırılar PKK'nın sonunu getirecek. Çünkü terör örgütlerini büyüten devletlerin hatalarıdır. Fakat örgütlerin sonunu getiren ise kendi yanlışları olur.