28 Şubat’ın kudretli generali Erol Özkasnak da gözaltına alınınca Mehmet Ali Birand ‘twitter’da  bir anısını anlatmış..
Birand, dönemin Genelkurmay başkanı Karadayı’ya şikâyet mektubu yazıp faks çekince Özkasnak anında aramış..
Lafa; ‘sen kim oluyorsun ki...’ diye başlamış..
Buraya noktayı koyalım.. Bu söz bu bakış çok önemli.. Karşısındaki kim?
Vatandaş..
Gazeteci olup olmamasının, kamu adına soru sormasının bir önemi yok..
Sonunda vatandaş!..
Kendi kim?
Kendini devletin sahibi görenlerden biri.. Hem de askeri kanattan.. Eli silahlı olanlardan..
Peh peh peh..
Söz söylemek onun hakkı!
Karşı tarafın değil.. Karşı tarafa dinlemek düşer, itaat etmek düşer.. Öyle ya koskoca paşa!..
Yarım yamalak demokrasiyle idare etmemizin nedeni bu bakış açısıdır.. Gücü eline geçirenin kendini memleketin sahibi sanmasıdır..
Başkalarından üstün görmesidir..
‘Koskoca’ saymasıdır..
*
Koskoca cumhurbaşkanı, koskoca başbakan, koskoca bakan, koskoca milletvekili..
Güvenlik cephesine geçelim..
Koskoca komutan, koskoca emniyet müdürü, koskoca emniyet amiri..
Eksik kalmasın bürokrasiye de bakalım..
Koskoca müsteşar, koskoca genel müdür, koskoca müdür..
Koskocalık en tepeden başlar aşağıya kadar iner..
Koskocalar çoğaldıkça ‘sen kim oluyorsun ki..’ diye başlayan cümleler artar..
‘Sen kim oluyorsun ki’ler arttıkça demokrasi azalır.. Un ufak olur..
Bizde olduğu gibi..
 

Allah Bakan’dan razı olsun
Niye mi?
Bir gerçeği tüm açıklığıyla Meclis kürsüsünden dile getirdiği için.. Devlet istediği kişileri istediği gibi dinliyormuş..
Dinleniyor muyum paranoyası paranoya değilmiş harbiden dinleniyormuşuz..
İçişleri Bakanı dobra dobra söyledi..
BDP’li milletvekilini şakır şakır dinlemişler.. Nevruz öncesi ne söyledilerse tape edilmiş halde İçişleri Bakanı Şahin’in önünde..
Ya kod isimle mahkeme kararı alıp telefonunu resmen dinlemişler.. Ya yasadışı yollarla dinlemişler.. Ya ortam dinlemesi yapmışlar.. Ya da dinlenen kişiyle yaptığı konuşmayı Bakan’a yetiştirmişler..
Her halükârda suç..
Biz ileri demokrasiye geçmeyi beklerken dinlenen demokrasiye geçmişiz..
 

Barzani’den başka kim kaldı

Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Barzani İstanbul’daydı..
Devlet başkanı gibi karşılanmış..
Nasıl karşılanmasın ki, bizim için bölgedeki en mühim şahsiyet o oldu.. Gerisiyle aramız hiç iyi değil..
İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’la limoni..  Suriye yüzünden papaz olmak üzereyiz..
Irak’ın Şii Başbakanı Maliki’yle kavgalıyız.. Karşılıklı ağır sözlerden sonra küstük..
Suriye Devlet Başkanı Esad zaten oldu Esed.. Gırtlak gırtlağa gelmemize ramak kaldı..
Bu kişileri bir zamanlar ‘muhabbetle’ kucaklıyorduk..
Biraz yukarı çıksan Ermenistan var.. Hiç sorma.. Azerilerin lideri Aliyev’i, Ermeni açılımı sırasında kırdık..
Bölgede elimizde kala kala Barzani kaldı..
Dört elle sarılmamız bu sebeple!  
 

Şaşırdım kaldım bi anlam veremedim

TIME dergisi en etkin 100 isimden oluşan bir liste yayımladı.. Listeye bizden de iki bakan girdi.. Davutoğlu ile Babacan..
Önemli olay.. İktidar adına iftihar edilecek olay.. Böbürlenilecek olay..
Dün gazetelere baktım.. Angaje olmayan, tarafsız duran gazeteler önemsemiş..
Birinci sayfaya çıkartmışlar.. İç sayfaya manşet çekmişler..
*
İktidara yakın duran, destek veren gazeteler tam tersini yapmış.. Haberi birinci sayfadan bile görmemişler.. İç sayfalara atmışlar..
Önemsememişler..
Şaşırdım, asıl onların büyütmesi gerekmiyor muydu?
Şöyle bir durum da var..
Başbakan’a yakın durmanın ölçüsüne göre haber daha da küçültülmüş, görülmez, bulunmaz hale getirilmiş..  
Başbakan’a en yakın olan gazete haberi en dibe atmış boşluğa sıkıştırmış..
Neden acaba demeden edemedim..
*
‘Başbakan’dan başka kimseyi tanımayız, paye vermeyiz’in ilanı mı?
Galiba öyle..

(Milliyet)