Şehitlerimizin cenazeleri kalkıyor...
Yine aynı sahnelere şahit oluyoruz.
Akşam haberlerinde ağlayan, feryat eden anneler; yıkılmış babalar, yetim kalmış çocuklar, yapayalnız kalmış eşler, sevgililer, dik durmaya çalışan kardeşler...
Akşam haberlerinde herkes aynı sahneleri izliyor.
Kimimiz onlarla birlikte ağlıyor, kimimiz “Dayanamıyorum” deyip kanalı değiştiriyoruz...
Ama o kanalda da birileri ağlıyor.
Ağlıyoruz çünkü üzülüyoruz
Gerçekten herkes çok üzülüyor.
Ben buna yürekten inanıyorum.
Televizyonunda kanalı değiştirenler de, sonradan eğlence programına takılanlar da...
Hepimiz perişanız.
Yaklaşık 2 hafta önce Başbakanımız’ın annesi için üzülenler de...
Annesi vefat ettiğinde Başbakanımız’ın üzüntüsüne ortak olmak ve ona verdikleri önemi göstermek için ilan verenler...
Bütün işlerini erteleyip cenaze namazına gidenler de...
Onlar da üzgün, biliyorum.
Ama hiçbiri kendisini, şehitlere üzüntüsünü göstermek zorunda hissetmiyor!
Acaba şehitlere, Başbakan’ın annesine üzüldükleri kadar üzülmediler mi?
Yoksa o kadar önemsemiyorlar mı?
Hatırlarsınız, o hafta boyunca bütün gazetelerde Türkiye’nin belli başlı bütün özel şirketleri, kamu kuruluşları, dernekler, vakıflar ve bazı kişisel “Başsağlığı” ilanları yayınlandı.
İlanlar o kadar çoktu ki, bütün hafta boyunca sürdü.
Şimdi şehitler için neden ilan vermiyorlar?
Yoksa, o kadar da değil mi?
Şehit ailelerini o kadar “yakın” hissetmiyorlar mı?
Para harcayacak kadar!
Yanlış anlaşılmasın, ben de buradan ilan toplamıyorum herhalde!
Sadece o ilanları verenleri başka bir göreve davet ediyorum.
Hani Başbakan, ilan vermeyin, bağışta bulunun demişti ya...
Buna rağmen o ilanları verdiler...
İşte şimdi, gerçekten gidip o ilan parası kadar miktarı “Şehit ailelerine” versinler.
Mesela ilanları büyük fiyatına küçük çıksın, o da isimleri gözüksün diye; farkı, bağış olsun. Ne bileyim, bir formül bulunur.
Yeter ki istensin!
Hani!
Mesela!
Bakalım, Başbakan’ın annesine üzüldüğü kadar üzüldüğünü gösterecek biri çıkacak mı?
Ben onun için ilan verenlerden biri olsaydım, şehitler için de bir şey yapardım.
Yoksa...
Kendimi çok kötü hissederdim.
Hem de çok kötü!
Yine aynı sahnelere şahit oluyoruz.
Akşam haberlerinde ağlayan, feryat eden anneler; yıkılmış babalar, yetim kalmış çocuklar, yapayalnız kalmış eşler, sevgililer, dik durmaya çalışan kardeşler...
Akşam haberlerinde herkes aynı sahneleri izliyor.
Kimimiz onlarla birlikte ağlıyor, kimimiz “Dayanamıyorum” deyip kanalı değiştiriyoruz...
Ama o kanalda da birileri ağlıyor.
Ağlıyoruz çünkü üzülüyoruz
Gerçekten herkes çok üzülüyor.
Ben buna yürekten inanıyorum.
Televizyonunda kanalı değiştirenler de, sonradan eğlence programına takılanlar da...
Hepimiz perişanız.
Yaklaşık 2 hafta önce Başbakanımız’ın annesi için üzülenler de...
Annesi vefat ettiğinde Başbakanımız’ın üzüntüsüne ortak olmak ve ona verdikleri önemi göstermek için ilan verenler...
Bütün işlerini erteleyip cenaze namazına gidenler de...
Onlar da üzgün, biliyorum.
Ama hiçbiri kendisini, şehitlere üzüntüsünü göstermek zorunda hissetmiyor!
Acaba şehitlere, Başbakan’ın annesine üzüldükleri kadar üzülmediler mi?
Yoksa o kadar önemsemiyorlar mı?
Hatırlarsınız, o hafta boyunca bütün gazetelerde Türkiye’nin belli başlı bütün özel şirketleri, kamu kuruluşları, dernekler, vakıflar ve bazı kişisel “Başsağlığı” ilanları yayınlandı.
İlanlar o kadar çoktu ki, bütün hafta boyunca sürdü.
Şimdi şehitler için neden ilan vermiyorlar?
Yoksa, o kadar da değil mi?
Şehit ailelerini o kadar “yakın” hissetmiyorlar mı?
Para harcayacak kadar!
Yanlış anlaşılmasın, ben de buradan ilan toplamıyorum herhalde!
Sadece o ilanları verenleri başka bir göreve davet ediyorum.
Hani Başbakan, ilan vermeyin, bağışta bulunun demişti ya...
Buna rağmen o ilanları verdiler...
İşte şimdi, gerçekten gidip o ilan parası kadar miktarı “Şehit ailelerine” versinler.
Mesela ilanları büyük fiyatına küçük çıksın, o da isimleri gözüksün diye; farkı, bağış olsun. Ne bileyim, bir formül bulunur.
Yeter ki istensin!
Hani!
Mesela!
Bakalım, Başbakan’ın annesine üzüldüğü kadar üzüldüğünü gösterecek biri çıkacak mı?
Ben onun için ilan verenlerden biri olsaydım, şehitler için de bir şey yapardım.
Yoksa...
Kendimi çok kötü hissederdim.
Hem de çok kötü!