İşlevsiz Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sözde Dışişleri bakanı Yoannis Kasulidis, ABD dönüşünde Perşembe günü düzenlediği basın toplantısında ABD’deki temasları ile ilgili bilgi vermesine ilaveten Kıbrıs konusundaki gelişmelere de değindi.
Verdiği bilgiler özellikle de Kıbrıs konusu ile ilgili olanlar, gerçekten de ilginç.
ABD’de yaptığı temas ve görüşmelerde arkamızdan nelerin döndüğünü ve neler döndürdüklerini gayet güzel dile getirdi.
Kasulidis’in BM Genel Sekreteri Ban ile görüşmesi çok önemli değil. Ban’ın, İşlevsiz Kıbrıs Cumhuriyeti’nin siyasi yetkililerine pek fazla önem vermediği çoktandır bilinmekte. Onlarla konuşurken kerhen konuşuyor ve suya sabuna dokunmayan yuvarlak laflar ediyor.
Asıl önemlisi ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ve Başkan yardımcısı Joe Biden ile yaptığı görüşmelerle ilgili söyledikleri Kasulidis’in. Dört başlığı ve güvenliği konuşmuşlar.
İşlevsiz Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sözde Dışişleri Bakanı Kasulidis, garantiler konusunun garantiler dinamiklerle onaylanmasının mümkün olduğunu, ancak Kıbrıslıların, özellikle de Kıbrıslı Rumların kendilerini güvende hissetmeleri gerektiğini söylemiş. Kasulidis’e göre Kıbrıslı Türklerin kendilerini güvende hissetmeleri çok önemli değilmiş, önemli olan Kıbrıslı Rumların güvende olması ve kendilerini güvende hissetmeleriymiş. Bu nedenle de istedikleri adadaki tüm Türk askerinin çekilmesini öngören garantiler değil, Türk askerinin adadan tümüyle çekilmesinden sonra bir daha adaya gelemeyeceği bir güvenlik sistemiymiş.
ABD’nin garantiler konusunda Türkiye’ye yönelik baskı yapmasının mutlaka sonuç vereceğini özellikle belirtmiş ve üstelik bir de tavsiyede, daha doğrusu öngörüde bulunmuş Kasulidis. Türk askerin bir daha geri gelmemek üzere geri çekileceği kesinmiş ama bu geri çekilmenin de ilk günden gerçekleşmesini beklememek lazımmış. Eğer Türk ordusu Kıbrıs’ta bir bozguna uğramış olsaymış bir günde çekilirmiş ama böyle bir anlaşmadan sonra parti parti belirlenmiş bir süre içinde geri çekilecekmiş.
İşlevsiz Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sözde Dışişleri Bakanı Kasulidis’in söylediklerinin içinde benim için en önemlisi ve de dikkatimi çekeni de Rum hükümetinin adada askersizleştirmeyi desteklemediği bölümü oldu. Anastasiadis’in başında olduğu Rum hükümeti, karşısındaki “asimetrik tehditlere” karşı kendilerini savunmak ve AB’nin misyonlarına katılabilmek için küçük ama çok iyi donanımlı bir ordunun var olmasını istiyormuş adada. İşte Kasulidis John Kerry ile özellikle de bu “asimetrik tehditleri” ve bu tehditlere karşı alınacak tedbirler ile profesyonel orduyu konuşmuş ve mutabakata varmışlar.
Asimetrik tehdit ne demek kısaca anlatalım;
T.C. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği tarafından “yarattığı ani ve hazırlıksız durum nedeni ile ülkelerin siyasi, sosyal ve ekonomik sistemlerinde istikrarsızlıklarına neden olan, düşük seviyede kuvvet ve teknoloji kullanarak etkin olmayı amaçlayan tehdit algılaması” şeklindeki tehdit türü olarak tanımlanmış. Ve devamla da “Daha güçsüz bir ülke veya bir grup tarafından daha güçlü bir ülkenin imkan kabiliyetinden sakınacak şekilde bu ülkenin zayıf taraflarına umulmadık bir şekilde ve örneği olmayan yöntemlerle saldırılması” olarak açıklanmış bu “Asimetrik Tehdit”in ne olduğu.
Doğu Akdeniz bölgesinde, olası bir çözümden sonra oluşacak “Kıbrıs Birleşik Federal Cumhuriyeti”nden daha güçsüz bir devlet halen var olmadığına göre, kurulacak yeni devlete yapılacak “Asimetrik Tehdit”, Kasulides’e göre sadece Kıbrıslı Türklerden gelebilirmiş.
Bu nedenle de öyle bir garanti sistemi olmalıymış ki, Türkiye asla bir daha askeri müdahale de bulunamasınmış ve kendileri de Kıbrıslı Türkleri, aynen III. Makarios’un 1963-1974 yılları arasında yapmaya çalıştığı gibi kolayca sindirebilsinler ve köle yapabilsinlermiş.
İşte İşlevsiz Kıbrıs Cumhuriyeti’nin sözde Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis’in söyledikleri ve ima ettikleri aynen bu. Adada hiçbir ordu olmayacak. Sadece çoğunluğu Rumlardan oluşan profesyonel bir ordu bulunacak ve bu ordu da her tür “Asimetrik Tehdidi” yani Kıbrıslı Türkleri bastıracak güçte olacakmış.
Atalarımız boşuna “Umut züğürdün ekmeği, koysan pişmez taş fırına” dememiş …