Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki (AİHM) davaları almakla tanınan ayrıca Titina Loizidu’nun avukatlığını da yapan Rum avukat Ahilleas Dimitriadis’in Fileleftheros gazetesine verdiği söyleşisini okudum, satır satır, kelime kelime.
Bu söyleşide Avukat Dimitriadis, “bir süre önce bir inceleme yaparak kapalı Maraş bölgesinin, bir günde Türkiye’ye ne kadara mal olduğunu hesapladıklarını, bir diğer deyişle, orada yaşayan insanların hak kazandıkları kira kaybının günlük olarak 1 milyon Euro, senelik olarak ise 365 milyon Euro olduğunu” söylüyor.
Bakmayın siz Dimitriadis’in AİHM’de dava kazanmasına. Hani davayı kazandı diye müthiş bir avukat olduğunu zannedilmesin. Davaya bakan heyetin başkanının Yunanlı olması, Kıbrıs’ta Rum Yönetiminin davetlisi olarak ailecek tatil yapması, Rum yönetiminde üstün hizmet madalyası alması ve heyet üyelerinden bir tanesinin bir başka Kıbrıslı Rum davacı Arestis’in kocası olması Loizidu davasında kararın Dimitriadis’in talep ettiği gibi çıkmasını sağlamış. Karar karardır ama şaibeli bir karar olduğu da kesin.
Gelelim esas konuya; Gerçekten de hayal güçleri sınırsız Rumların.
Dimitriadis’in açıklamasına baktım, 1964 yılında BM’nin resmi “Gerçekleri Tespit Komisyonu” (Fact Finding Commission) tarafından kaleme alınmış ve adı da Ortega olan Rapor’dan hiç söz edilmiyor. Raporun 2. sayfasında dökümü verilen Kıbrıslı Türklere verilen maddi zararın, yakılan yıkılan köylerin, el konulan zahire, küçükbaş ve büyükbaş hayvanların, yağmalan ev ve dükkanların toplamı C£ 843,500, yaklaşık bir milyon İngiliz Sterlini. Bugünün alım gücüne göre karşılığı 2 Milyar Sterlin. Nerede o tazminat parası. Bir türlü bulamadım. Kendilerine gelince tazminat talebi var, bize gelince, zararı hasıraltı etmek var.
(Ortega Raporunu indirip okumak isteyenler internet sayfamdan indirebilirler.
https://www.dropbox.com/s/nqdsrn29xae58wl/Ortega%20Report%20-%20Tek%20kitap.pdf?dl=0 )
1963 yılında Kıbrıs’ta mevcut, 5 yıldız kıvamında denilebilecek iki tane Türk oteli vardı. Birisi Vakıflara ait Saray Otel, diğeri de A. Necati Özkan ailesine ait Bosphorus otel. 21 Aralık 1963 yılında başlayan Rum saldırılarından sonra otel Rumların işgali altına girmiş ve 1964 Haziranında da Rum Milli Muhafız Ordusu (RMMO) kurulunca, Bosphorus Otel, RMMO Genel Karargahı olmuştu. Türk sahiplerinin bırakın içeri girmesi, yanındaki sokaklarda bile dolaşması yasaktı. Dimnitriadis’in söyleşisinde böyle bir insanlık dışı uygulamanın tazminatını da görmedim.
Dimitriadis’in söyleşisinin odak noktasını oluşturan “Maraş” ise tam bir sahtekarlık ve evrakta tahrifat ile Rumların mülkiyetine geçmiş bir bölge. Gerçekte Abdullah Paşa Vakfı ile Lala Mustafa Paşa Vakıflarına ait Maraş. 1913 senesinden sonra sistematik bir şekilde Tapu Dairesinden çalışan Rumlar ve Ermeniler tarafından parça parça varisleri kalmamış Türk malları yalan dolan bir duyuru ile Rumların ve Rum Belediyesinin zimmetine geçirildi. Nasıl olsa bir gün gerçek ortaya çıkacak. Kendini yetkili addeden bir Mahkeme konuyu inceleyecek ve cezasını da kesecek. Aslında cezası belli. Dimitriadis’in iddia ettiği gibi yıllık 365 milyon Avro. 1913 yılından 1974 yılına kadar geçen 61 yıllık kirayı eninde sonunda Rumlar illaki Türklere ödeyecek. Ödemesine ödeyecek ama Türklerin hakkı olan bu tazminat, Dimitriadis’in aklına hiç gelmiyor. Belli ki Dimitriadis’de Anastasiadis’in tutulduğu hastalığın aynısından muzdarip olduğu için Kıbrıs sorununun, dolayısıyla tazminatın 1974 yılından sonra başladığını iddia etmekte.
Adalet bir gün yerini bulacak. Bundan hiç kuşkum yok.