ABD’nin başkenti Washington şehri, özel statüye sahip ve ABD Millet Meclisinin hukuksal yönetimi altındaki Columbia Bölge’sinde yer almakta. İngilizce adı “District of Columbia” olan Columbia Bölgesi, ABD’deki diğer eyaletlerden biraz farklı bir statüde ve ABD Millet Meclisinin (Kısa adı Kongre olup Temsilciler Meclisi ve Senato’dan oluşmaktadır) hukuksal yönetimi altında olan çok özel bir bölge. Eyaletlerin olduğu gibi Columbia’nın da Kongre’de temsilcisi var ama bu temsilcinin oy hakkı yok.
Alan olarak küçük, görev olarak çok büyük işler yapan bir bölge Columbia. Dünyanın siyasi başkenti sayılan Washington, bu özel bölge içinde ve başka bir şehri yok. Beyaz Saray, Kongre binası (Capitol), Arlington mezarlığı, Iwo Jima Anıtı (İkinci dünya savaşının simgesi), Pentagon, Potamac nehri ve üç tane de üniversite (Washington, Catholic ve American University) bu sınırları küçük, etkisi büyük bölgenin içinde yer alıyor. Bir de “Yerel Mahkeme” var burada. Tabirle “eşitler arasında en eşit olanı”, tamamen Kongre’nin yönetimi altında olan bir mahkeme. Benim evim Potamac Nehri ile Iwo Jima Anıtı arasında olduğu için bölgeyi neredeyse sokak sokak biliyorum.
Bu sınırları küçük, kendisi büyük bölgenin içinde yer alan ve adı da “United States District Court, District of Columbia” yani “Birleşik Devletler Columbia Bölgesi, Yerel Mahkemesi,” olan mahkemede, Kıbrıslı Rum davacılar adına avukat Michali Toumazou, Athan Theodore Tsimpedes, Robert J. Shelist, KKTC aleyhine 2009 yılında dava açtılar. ABD Mahkemelerinde KKTC aleyhine açılmış bunun gibi 2 tane daha, -Fouris Davası ve Latchford- dava var.
KKTC’nin itham edildiği suçlar Lanham Yasasına karşı gelmek, mülkiyet haklarına müdahale ve inkar etmek, uluslararası ve geleneksel yasalara aykırı davranmak, resmi sahtekarlık ve adil olmayan zenginleşme.
Birleşik Devletler Columbia Bölgesi, Yerel Mahkemesi’nde açtıkları davada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini ve uygulamalarını bol tarafından suçlamış Rumlar. Amaçları da örnek olsun ve dava kazanılırsa ABD’nin tüm eyaletlerinin eyalet mahkemelerinde ayrı ayrı zincirleme kişisel davalar açılsın ve KKTC’nin üzerine kabus gibi çökülsün doğrultusunda. KKTC’nin ABD’deki tüm mülklerine ve buna ilaveten de KKTC’de İTEM Yasasına göre Rum malını eşdeğer veya da tahsis olarak almış Kıbrıslı Türklerin ABD’deki taşınır ve taşınmaz mallarına el koymayı hedeflemiş, ortak bir devlet kurmak için yıllardır müzakereleri sürdürdüğümüz, yüzümüze güler gözüken ama arkamızdan da kuyumuzu kazmak için her fırsatı değerlendirmekten kaçınmayan Rum adadaşlarımız.
KKTC’yi savunan avukatlar ise arkadaşım David S. Saltzman, Steven R. Perles, Edward B. MacAllister, Andrew John Pincus ve Michael Orth Ware.
Davanın görüşülmesi ve bir karara varılması tam 5 yıl sürdü ve Columbia Bölgesi, Yerel Mahkemesi 30 Eylül 2014 tarihinde kararını açıkladı. Karara göre davacılar ve davacı taraf, iddialarının destekleyecek somut, güvenilir ve resmi belgeler sunamadılar ve iddialarını da kanıtlayamadılar. Buna ilaveten de, dava açılmasına konu edilmek istenen mülkiyet konusu ile ima edildiği gibi KTFD Meclisi ile KKTC Meclisi’nin kabul ettiği yasaların, örneğin İTEM yasasının, resmi sahtekarlık olmadığı ve bu yasalar sayesinde mülk sahibi olan kişilerin de adil olmayan zenginleşme kapsamına girmediği ve en önemlisi de davanın açıldığı Columbia Bölgesi, Yerel Mahkemesi’nin söz konusu iddiaları yargılamak yetkisi olmadığı kararda belirtildi.
Bu karardan yılmayan Yunanlı avukatlar hemen alt mahkemenin kararını Columbia Bölgesi (Genel konulara bakan Özel) İstinaf Mahkemesi’ne götürdüler ve itiraz ettiler. Bu mahkeme ABD’de “En Yüksek Mahkeme”nin bir altında, “Yüksek Mahkemenin” de bir üstünde yer almakta. Yaklaşık 2.5 yıl süren dava 15 Ocak 2016 tarihinde sonuçlandı, gerekçeli kararda aynı gün açıklandı. İstinaf Mahkemesi Hakimleri Sayın Henderson, Griffith ve Kavanaugh açık ve net olarak yazdıkları kararda, Toumazou ve diğerlerinin davasının reddedildiği, alt mahkemenin kararının da tasdik edildiği, buna ilaveten de mahkemenin, şikayet konusu başta mülkiyete ilişkin konuların, ilgili mahkemenin yetki alanına girmediğini ve davacının da iddialarının hiçbirini kanıtlayamadığı belirtilmekte.
ABD yargı sisteminin ve hukuk kavramının, karar merciinde Yunanlı hakimlerin ve Helen hayranı hakimlerin yer aldığı AİHM’nin (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) hatasına düşmediği ve duygusal değil, yürürlükteki hukuk kurallarına göre karar verdiği kesin. Bu kararla da KKTC’nin ve Kıbrıslı Türklerin “Hukuksal bir felaketin” eşiğinden döndüğü de bir başka gerçek. Aksi bir karar çıksaydı yıllarca sürecek olan hukuksal bir mücadele, sıkıntı ve baskının içine boğuşuyor olacaktık…
David Saltzman dostuma ve diğer savunma avukatlarına teşekkürler…