Uludere'yi unutma, unutturma diye yola çıktık. Çünkü Uludere aydınlatılamadığı taktirde, devlet içinde milletine tuzak kuran yapının ortaya çıkarılması mümkün değildi.
Susurluk sürecinde en çok duyduğumuz bir savunmaydı, "Devlet, devleti yargılamaz" diye.
Gördük ki, onların devleti faili meçhullerin devletiymiş. Cemal Temizöz'ün 'Beyaz Renosu'na binenin bir daha gelmediği bir düzenmiş. Devlet içinde devlet olmuşlar da bizden ona dokunmamamızı istiyorlarmış.
Onlar bu düzeni bir günde kurmadılar.
1993 yılında Bingöl'de PKK'ya yem olması için silahsız bir şekilde yola çıkarılan 33 erimizin şehit olduğu gün, hesap sorulmadığı için devlet içinde devlet olacak güce ulaştılar.
Her olayda sırtları sıvazlandı, kurşun atanın da kurşun yiyenin de kahraman ilan edildiği süreçlerle beslenip, bu noktaya ulaştılar.
BİNGÖL KADAR ÖNEMLİ
Uludere de o günkü Bingöl kadar önemli bir olay. Karanlık noktası çok. Aydınlatılamadığı taktirde, bir devri karanlığa sokacak kadar güçlü, aydınlatıldığı taktirde kirli yapılanmaya hesap sorulacak denli önemli.
Uludere'yi aydınlatmak için Şırnak savcılığı, Diyarbakır Özel yetkili Mahkemesi soruşturma yürütüyor, ayrıca Meclis'te oluşturulan Uludere Komisyonu da titiz bir çalışma yapıyor.
Türkiye, eski Türkiye değil. Hem siyasi irade hem yargı olayın üstünü örtmek yönünde değil, gerçeklerin ortaya çıkarılması amacıyla çalışıyor. Bu önemli ama yeterli mi?
Elbette ki yetmez. Ne zamana kadar?
DERİN DEVLETİN HAMLESİ
Sorumlular bulunup, cezalandırılana dek.
Çünkü Uludere bir süredir geriletilen, 'Derin devlet'in yeniden inisiyatif kapma hamlesi. Hedef Uludere'nin çocukları değil, Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel.
Ve Uludere hattı, kirli ilişkiler ağının uygulama alanı. Sadece Ergenekon sanığı emekli Tümgeneral Mustafa Bakıcı'nın PKK'nın kontrolündeki bölgeden kaçtığını hatırlamak yeterli diye düşünüyorum.
28 Aralık gecesine dönüp, Uludere'nin vurulması kararının verildiği ana gitmek istiyorum. Çünkü sonunda olaya ışık tutacağına inandığım bir rapora ilişkin bilgiyi paylaşmak istiyorum. 21 Aralık tarihinden itibaren Feyman Hüseyin'in bir grupla eylem yapmak üzere, Ortasu'dan giriş yapacağı istihbaratını, 27 ve 28 Aralık tarihlerinde bu bilginin teyit edilmesini, o gece sınırımıza yakın bölgeden alınan telsiz kodunun Feyman Hüseyin'in telsiz kodu olduğunun istihbarat birimlerince teyit edilmesini tekrar hatırlatmaya bilmem gerek var mı?
Ama ben daha çok o gece karargahta yaşananlarla ilgiliyim.
28 Aralık gecesi sınırımıza kalabalık bir grubun geldiği tespit ediliyor. Heronların tespit ettiği görüntüler izleniyor. Sınır ötesinde PKK'nın irtibat noktasında bir toplanma, sonra sınıra doğru toplu harekete geçilmesi net bir şekilde görülüyor. Bu PKK'nın eylem tarzına uymayan bir görüntü. Grubun eylem yapmak üzere gelen PKK'lılar mı, yoksa kaçakçılar mı olduğu konusunda kuşku doğuyor.
Çünkü silah tespit edilemiyor.
İşte bu noktada yapılması gerekenler yapılmıyor.
ASELSAN HEMEN TESPİT ETTİ
Yerel birliklerden bunun teyidinin alınması pekala mümkün. Ama aranmıyor. Uludere komisyonu üyesi milletvekilleri, uzman olmadıkları halde, çıplak gözle izledikleri görüntülerden, gelenlerin silahsız insanlar olduğunu, yanlarındaki hayvanların çokluğundan kaçakçı olmalarının rahatlıkla tespit edilebileceği sonucuna vardılar. ASELSAN uzmanları ise görüntüler üzerinde yaptıkları incelemede, gelenlerin silahsız olduğu sonucuna vardılar. Henüz Uludere vurulmadan önce, benzer kuşku karargahta da yaşanıyor. Ancak vurulma kararına dayanak teşkil eden raporun çıkmasıyla her şey değişiyor. Uludere olayındaki yeni bir halka olması açısından bunu paylaşmak istiyorum. Genelkurmay Komuta Kontrol Daire Başkanı Tuğgeneral Salim Cüneyt Kavuncu, gelenlerin terörist olduğu yönünde rapor veriyor. Operasyon bu rapor üzerine başlıyor.
Tuğgeneral Kavuncu'nun Uludere olayından sonra sürpriz bir şekilde istifa ettiğini hatırlatmak isterim.
ÖZEL'E BİLE HABER VERİLMEDİ
Başından beri bazı mekanizmaların devre dışı bırakıldığına dikkat çekiyorum. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in sabah 06'da, Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Özel'in bilgileri ise daha sonra oluyor.
Tuğgeneral Kavuncu'nun raporuna dikkat çekmek istiyorum. Kavuncu, Heronların görüntülerinin incelendiği birimin başındaki kişi. Ayrıca Uludere olayındaki sonra sürpriz bir şekilde istifa etmesi de bazı soru işaretlerine yol açmış, ancak sağlık nedeniyle izah edilmeye çalışılmıştı. Şimdi öğreniyoruz ki, operasyon Kavuncu'nun, 'gelenler terörist' raporundan sonra başlıyor. Sınır ötesi operasyon için Hava Kuvvetleri Komutanlığı'ndan talepte bulunuluyor. Hava Kuvvetleri'nin bilgisi oluyor ama Hava Kuvvetleri Komutanı Mehmet Erten'in Genelkurmay Başkanı Özel'i bilgilendirmediği ortada.
Operasyondaki karanlık noktalar
* Feyman Hüseyin istihbaratını çift taraflı çalışan muhbir veriyor. 'Kod adı Y' başlıklı yazıda değindiğimiz çift taraflı çalışan istihbarat elemanı Musa Yusuf, olaydan sonra örgüt tarafından öldürüldü.
* Olay öncesinde, 'Büyük yemleme' yapılıyor. İstihbarat notunda belirtilen Feyman Hüseyin'in telsiz kodu, sınıra yakın bölgelerde yapılan telsiz kestirmelerine takılıyor. İlk sinyal, 'Keşan' denilen mıntıkadan alınıyor. Böylece verilen istihbarat güçlendiriliyor.
* Bombalamanın yapıldığı 28 Aralık günü sınıra doğru yaklaşan kalabalığın arasından Feyman Hüseyin'in telsiz kodu tespit ediliyor.
* -Ama Heronlardaki ilk görüntüde önce 3 araç geliyor, sonra 2 araç daha yaklaşıyor. PKK'ya para veriyorlar.
* Kaçağa 70 katır 40 insan çıkıyor. Heronların tespitinde giderken de dönerken de silah yok. Bölgedeki karakol kaçağa gidildiğini biliyor. Zaten ilk top atışı yapılınca köyden arayıp, 'bizim çocuklar orada' diye uyarıyor. Bu sırada kaçakçılar köyü arayıp, uyarıyorlar.
* Gözcü isimli Heron'un tespit ettiği görüntüler Batman, Malatya, Van ve Ankara'da aynı anda izlenilebiliyor.
* İlk bombalamada 11 kişi ölüyor. 45 dakika sonra ikinci bombalama oluyor. Ama ilk bombalamadan sonra köylüler yetkililere ulaşamıyorlar.
* Şırnak Valisi Vahdettin Özkan o sırada Ankara'da. Olaydan daha sonra haberi oluyor. Gülyazı Sınır Alay Komutan Vekili Albay Onur Güney'i arayıp, olay hakkında bilgisinin olup olmadığını soruyor. Güney, bilgisinin olmadığını söylüyor. Özkan gece saat 23'te, vurulanların PKK'lılar değil, siviller olduğunu tespit ediyor.
* 1.5 yıl içeresinde görev yeri 6 kez değiştirilen Gülyazı Sınır Alay Komutan Vekili Albay Onur Güney'in olaydan haberi olduğu ama bağlı olduğu Şırnak Valisi'ne doğru bilgi vermediği tespit ediliyor. Özkan, Albay'ın görev yerinin değiştirilmesini teklif ediyor. O sırada Ürdün'de olan Jandarma Genel Komutanı 2 gün sonra döndüğünde talebi yerine getiriyor.
* Grup sınırımızın içinde tespit edilse Kara Kuvvetleri talep edecek, Hava Kuvvetleri gereğini yapacak. Ancak grup sınır ötesinde olduğu için 2.Ordu başında Tuğgeneral Ali Rıza Kuğu'nun bulunduğu Genelkurmay Terörle Mücadele Daire Başkanlığı'na müracaat ediyor.
* Hem 2.Ordu'da hem de Terörle Mücadele Daire Başkanlığı'nda görüntüleri izleyen bir grup ısrarla, bu kişilerin kaçakçı olduğunu savunuyor.
* Meclis'ten alınan sınır ötesi operasyon yetkisi kapsamında Başbakanlık tarafından geniş kapsamlı bir yetki verildiği için her operasyonda Başbakanlığa sorulmuyor. Uludere olayında da Başbakanlık'tan talimat alınması söz konusu değil. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin sabah 06.00'da olayı öğreniyor. Başbakan'ı da o bilgilendiriyor. Hükümetin haberi sabah oluyor.
* İşin püf noktalarından biri de burada yatıyor. Görüntüler üzerinde kuşkular ortaya çıkınca, en yakın birliklerden istihbaratı teyit etmesi gereken Genelkurmay Terörle Mücadele Dairesi olayı ısrarla, 'dar çerçeve' içinde tutmakta devam ediyor. Gülyazı ya da Ortasu'ya sorulsa kaçakçı oldukları ortaya çıkacak.
(Yeni Şafak gazetesinden alınmıştır)