Hilmi Paşa, iki gün üst üste tarihi bir görevi yerine getirdi.
Silivri'deki Ergenekon mahkemesine gelerek yaşadıklarının, bildiklerinin, gördüklerinin çok az ama çok az kısmını anlattı. Devlet adamı kimliğini bir kenara bırakıp konuşsa, inanın ortalık yıkılırdı.
Paşa yine de söylemeyi kafasına koyduğu satırbaşlarını mahkemeyle paylaştı.
Ancak mahkemede öylesine bir trajedi vardı ki ne tutuklular ne de heyet BÜYÜK FOTOĞRAFI bilmiyordu. Bu nedenle Özkök'e doğru düzgün soru bile sorulamıyordu. Oysa ateş püskürdüğünüz TAKUNYALI PAŞA! yanınızdaydı. Her şeyi sorabilirdiniz. Aklı başında tek bir soru bile çıkmadı.
Hoş herkese yetecek kadar cevabı vardı.
Yüreğini ortaya koyup mahkemeye giden Özkök ve bazı önemli silah arkadaşları hakkında hala çok şey bilinmiyor. Ya da yanlış biliniyor. Bizim ülkede ABD ile İngiltere ile Almanya ile Rusya ile İsrail ile yan yana düşen çok adam var.
Bunların büyük bir bölümü de maalesef medyada. Milli adam bulmakta zorlanırsınız. Olanı tutmaz kovarlar zaten. Özkök'ün 1 Mart 2003 Tezkeresi'nin geçmemesi için verdiği mücadeleyi, darbelere karşı göğsünü siper etmesini, ÖNEMLİ olduğu sanılan birçok gazeteci PAS geçti. Defalarca Paşa ile konuşup gerçeği göremeyen bizim Ankaralı gazetecimiz de kırılması zor bir REKORA imza attı!
Dün yazdığım yazının büyük bölümü Özkök Paşa tarafından teyit edilince ARŞİVE daldım. Kimler "neler" demiş neler!
Adı nedense MERKEZ olan medyada, Paşa'ya küfür etmeyen kalmamış. Muhafazakar basında ise adı AMERİKANCI'YA çıkmış. Yani Paşa, ne İsa'ya ne Musa'ya yaranamamış! Eee MİLLİ olmanın dayanılmaz bir ağırlığı vardır bu topraklarda. Üstüne üstüne gelirler.
Kafanı gözünü patlatmak isterler. Ama hep söylediğim gibi gerçekleri ortaya çıkma gibi kötü bir özelliği vardır...
Son iki gündür olan da bu!
Milli olduğu için her türlü saldırıya maruz kalan Paşa'nın neler çektiği iki gündür sayfalarda. Fakat daha önce hakkında neler yazıldığı ve söylendiği ise unutuldu! Bu nedenle kısa bir potpuri şart...
Wikileaks belgelerine göre ABD eski Ankara Büyükelçisi Pearson, Özkök için "Yakın geçmişteki hepsinden, daha demokrat eğilimli ve daha Atlantikçi" diyor. Bununla da yetinmeyip "ABD ile yeniden sağlam bir işbirliği inşa etmek için Türk Genelkurmay'ındaki muhaliflerin emekli olmasını bekliyor" diyerek içerideki işbirlikçilerin yolunu açıyordu!
Büyükelçi aklınca, Özkök'e karşı olan generalleri ABD karıştı gibi gösteriyordu! Darbecilerin de ABD ile hiç ilişkisi yoktu!
Ancak Özkök, mahkemede Wolfowitz'in ABD adına yaptığı baskıları püskürttüğünü söyleyerek ATLANTİKÇİ bir general olmadığını haykırdı! Bunu söyleyerek DARBE isteyenlerin de ABD'ye yakın olduğunun altını çizdi. ABD'nin Ankara'daki gizli kalesini yerle bir eden biri nasıl Amerikancı olurdu!
Ama burası Türkiye'ydi.
Gerçeklerin en çok gizlendiği ülkeydi...
Peki Pearson dışında Paşa için bile bile YANLIŞ yorum yapan yok muydu?
Olmaz mı! sürüyle...
Merkez medyadaki adı büyük, kendi küçük gazetesinde birçok isim Paşa'ya resmen çift dalıyordu. Adı CUMHURİYET olan gazete ise Cumhuriyeti kollayan birine aralıksız sorti yapıyordu. Ne ailesi, ne evi, ne inancı kalmıştı! Bütün bunlar darbeleri önlediği için başına geliyordu. Koro hiç susmuyordu. Merkez Medya vururken muhafazakar basın susuyor muydu?
Susar mı? Bizim Fehmi Koru bile Fikret BİLA'nın peşine takılıp akılları zorlayan yazılar kaleme alıyordu. Bir de bunları TEZKERENİN reddinden 7-8 yıl sonra yazıyorlardı. Yani Ankara'da ne olup bittiğini bir türlü göremiyorlardı. Anlamak için de hiç çaba harcamıyorlardı. Hilmi Paşa'ya 4 yazı ayıran Fehmi Koru, "Özkök de Amerikalılar ile müzakere sürecini yakından takip ediyor.
Kuzeyden ikinci cephenin açılması için ABD'ye her türlü kolaylığın sağlanmasını istiyordu" diyerek MERKEZ medya ile olan ortaklığını perçinliyordu!
Merkez basının liderliğindeki "dar alanda kısa paslaşmalar" böylece sürüp gidiyordu. Genelkurmayı çok iyi bilen gazetecilerin hiçbir şeyden haberi yoktu. Otorite olarak bilinenler ise arka arkaya lastik patlatıyordu!
Ama hep söylediğim gibi asıl ve gizli Amerikan sevdalıları muhafazakar basının içindeydi! Sayıları çok değildi ama sesleri çok çıkıyordu. Zaten TV'de KUSURSUZ ABİLERİ gören millet gazetelerden soğumuştu!
Peki Özkök, içerideki gizli devleti yıkıp Milli Ankara'yı kurarken yalnız mıydı?
Tabii ki hayır... Rol gereği "muhtıra isteyen" Aytaç Yalman yanındaydı. Ona çok güvenirdi. Kara Kuvvetleri komutanı olarak hep destek verdi. Hiç yanıltmadı. İlker Başbuğ da en güvendiği isimlerin başındaydı!
Bütün bilgileri o toplayıp getirirdi!
Balyoz'u o rapor ediyordu. Her yere girip çıkardı. Genelkurmay'da satranç oynanırdı. Başbuğ'da iyi bir ustaydı!
Zaten Özkök'ün mahkemede Başbuğ için "Düzgün bir insandı.
Hükümet konusunda benimle aynı fikirdeydi" diyerek son noktayı koydu! Sahte muhafazakarların ense köküne şamarı patlattı!
Bence Özkök'ün görev süresi BASIN-YAYINLARDA ders olarak okutulmalı.
Çünkü bazıları sonradan öğrenemiyor. İşimiz zor...
Çünkü daha öğrenecekleri çok şey var...
Ha o kafa var mı bilmem!
(Takvim gazetesinden alınmıştır)