Sirkeci Garı’ndan Marmaray’a yetişmeye çalışırken veya içinde kurulan yöresel gıda pazarını gezerken bu garın tarihin ciddi olaylarına ve şahsiyetlerine ait önemli hatıralar beslediğini hatırda tutmak gerekir.
Sanayi Devrimi ve buharlı makinenin icadı pek çok sanayi dalında makineleşmeyi ve üretim artışını sağlar. Ulaştırma alanında da o zamana kadar görülmemiş imkanlar ortaya çıkarır. Deniz yolu ve sorunlu olan karayolu taşımacılığının ticarette yarattığı olumsuzluklara ve ülkelerarası uzun mesafeli yolculuklara imkân veren ancak demiryolu ulaşımı olmuştur.
Osmanlı Devleti de bu alanda meydana gelen gelişmelerden yararlanmak istemiş ancak sermaye ve teknik kapasite sorunları sebebiyle yerli ve daha çok yabancı özel sermaye sahibi girişimcilere imtiyaz vererek ulaştırma alanında meydana gelen bu yeniliği Osmanlı topraklarına getirmek ister. Sultan Abdülaziz, Ali ve Fuat paşalara demiryolu projesi hazırlatır. Zira zamana göre çağdaş bir ulaşım yöntemi olarak kabul edilen tren yolculuğu hem ticaret hem de askeri alanda faydalıdır; mallar ve özellikle çabuk bozulan tarım ürünleri uzak mesafelere daha kolay ulaştırılabilir ve daha da önemlisi asker sevkiyatı daha kolay ve kısa zamanda gerçekleştirilebilir hale gelir.
Modern ekonomi tarihinin ilk krizi olarak kabul edilen ve 1929 Büyük Ekonomik Buhranı’na kadar bu isimle anılan 1870’li yıllarındaki ekonomik kriz aslında üretim fazlasından ortaya çıkmıştır ve bazı fabrikalar ürün fazlalığı ve fiyatların düşmesi neticesinde satış gelirlerinin maliyetlerinin altında kalması sebebiyle kapanır. Bazı demiryolu şirketleri de ya kapanır ya da kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. İşte bu dönemde Avrupalı sermayedarlar hammadde kaynaklarına ve nihai mallar için pazarlara ulaşmak amacıyla Osmanlı pazarına ilgi duymaya başlar ve demiryolu imtiyazı başvurular artar. Başta İngiliz ve Fransız olmak üzere Avusturyalı, Belçikalı ve Alman sermayedarlar demiryolu yatırımlarına ilgi göstermeye başlarlar.
Avrupa’nın en çok gezen kralı olarak bilinen II. Leopold 1860 yılında henüz veliaht prens iken İstanbul’u ziyaret eder. Kendisinin ticarete yatkın olduğu, topraklarını genişleterek sömürgecilik faaliyetinde bulunduğu, ülkesini zenginleştirme gayreti içinde olduğu bilinmektedir. "Daha büyük, daha güçlü ve daha güzel bir Belçika” emeline uygun olarak Osmanlı Devleti’nde yapılacak en iyi yatırımın da demiryolu alanında olabileceğini bilir.
Belçika’nın Osmanlı Devleti’ndeki ekonomik faaliyetleri ve demiryolu projesi Belçika’nın İstanbul büyükelçisi olan Maurice Hirsch 1869 yılında Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul’da son bulacak ilk uluslararası demiryolu projesini gerçekleştirmek için Osmanlı Sultanından imtiyaz alarak başlar. Bu imtiyazın ardından da daha sonra “Orient Express” olarak adlandırılacak olan hattın kurulmasına dönük Georges Nagelmackers tarafından kurulan Compagnie des Wagons-Lits’in temelleri 1870 yılında atılır. Tren aslında Avrupa’yı doğuya bağlayan bir tren seferiyken ilgi çeken lüks bir seyahat ile bütünleşmiştir.
Bu tren Osmanlı Devleti’nin son dönemine damgasını vuran şarkiyatçı (Orientalism) denilen, doğuyu merak eden ve aynı zamanda eğlence ve macera arayan Avrupalı zenginlerin ve soyluların seyahat ettiği raylar üzerinde hareketli ve aşırı lüks bir saray olarak kabul edilir. Bazı tarihçiler Şark Ekspesi’nin hayata geçirilmesini Avrupa Birliği’nin oluşturulması açısından Amsterdam ve Maastricht anlaşmalarından çok daha önemli görürler ancak bu satır aralarında kalan bir ifade olmaktan öteye gidemez.
Seyahatin ilk seferi 1883 yılının 4 Ekim günü, yani 137 yıl önce bugün yapılır ve bu seferle Paris-İstanbul seyahat süresi 64 saate iner. Gazeteci yazar Edmond About ilk yolculuğunu anlatırken “Mis gibi kokan çarşaflar, her gün ancak en şık evlerde rastlayabileceğiniz bir ihtimamla değiştiriliyordu” diye ifade eder. Trenden zengin ve lükse düşkün şarkiyatçıların ve soyluların yanında Alman imparatoru 2. Wilhelm ve Bulgaristan Prensi Ferdinand gibi devlet adamları da seyahat eder. Amerikalı yazarlar John Dos Passos ve Ernst Hemingway, İngiliz yazarlar Agahta Christie, Ian Fleming, Graham Grene ve Eric Ambler ve Sherlock Holmes da Orient Expres seyahatinin büyüsüne kapılırlar, tren eserlerine ilhan verir. Alfred Hitchcock imzalı filmler de çekilir.
Şark ekspresi çok ünlüdür ve pek çok zengin Avrupalı tarafından tercih edilmekte, diğerleri için ise merak konusu olmaktadır. Hatta 1913 yılında Paris ile İstanbul arasında ilk uçuş gerçekleştirildiğinde dahi tren Avrupalıların gözünde önem kaybetmez. 1977 yılına kadar varlık gösteren tren yolculuğunun gözden düşmesi İkinci Dünya Savaşı yıllarındadır. Savaş sırasında bu ünlü trenin kendisi ve imajı hasar görür ve savaş boyunca el konulan tren savaş sonrası soğuk savaşı yaşayan Avrupa ülkelerini birleştiremez ve gözden düşer.
Türkiye’deki demiryollarına ise 1930’lu yıllarda yaşanan ekonomik buhranın ve devlet eliyle sanayileşmenin öne çıktığı devletçi yıllar damgasını vurur. Compagnie des Wagons-Lits şirketinde çalışan bir Türk vatandaşının Fransızca konuşmayıp Türkçe’yi tercih etmesi sebebiyle işten çıkarıldığı iddiasıyla Darülfünun öğrencileri Şubat 1933 yılında gösteri yaparak şirketi protesto ederler. Ana tema “Türkçülük”tür ve buna batı karşıtı söylemler de eklenir. Bu protestolarda o dönemde Galatasaray Lisesi’nde matematik öğretmeni ve daha sonra TÜBİTAK bilim kurulu başkanı olan ünlü matematikçi Ord. Prof. Dr. Cahit Arf da vardır. Bugün resmi On Türk Lirası’nın arka yüzündedir.