Her yaşın bir güzelliği var, en güzel yaşımdayım derken şaka yapmamış! Her yaşta ayrı bir güzellik saklı sanki ve adım adım çıkarken merdivenleri tek tek topluyorsun meyveleri.

Seneler önce, henüz yirmilerimin başındayken, gençlerle sohbet etmeye bayılan dayıma şöyle bir soru sormuştum; “Nasıl alıştın yaşlılığa?”
Ne acımasız bir soru sorduğumu yavaş yavaş anladım. Tıpkı onun verdiği cevap gibi; “Zamanla…”

“Farkındalık” denen şeyi ilk hissettiğim an ne zamandı biliyor musunuz?
Başkalarını değiştirmeye çalışmanın beyhude ve gerçekten öte bir çaba olduğu anladığım gün. Suyun altında nefessiz yaşam mücadelesi verirken birden bıraktım kendimi. Çabalamayınca suyun üzerine çıktım, oksijenle buluştum. Sonra dedim ki değiştirebileceğim tek kişi benim, hadi başla bakalım çalışmaya… İşte bu bana 30’larımın bir armağanı oldu.

Ve bir de 40’lı yaşlarımdan beklediklerim var. Hepsini azar azar yazıyorum aklıma, kağıtlarıma, evrene… Ve anlıyorum ki yaşlanmak, yaş almak demekmiş ve ne de güzelmiş.

Peki, başka şeyler keşfetmedim mi?
Çok şey keşfettim elbette ama bunların arasında benim hayatımı değiştiren bir keşif daha yaşadım. Her şey ben öyle istediğim için ya da her şey ben izin verdiğim için öyle oldu. Yani dert yanıp durduğum şeyleri de ben yarattım, mutluluktan havalara uçtuğum şeyleri de. İşte bunu düşününce, bunu içselleştirince ve artık başkalarını değil kendini sorumlu tutunca rahatlıyorsun; “Oh be” diyorsun “benim yüzümdenmiş!”

Bu nasıl bir şey biliyor musunuz? Hani telefonunuzu evin her yerinde arar bulamazsınız, çaldırmak istersiniz sessizdedir ve kızarsınız birilerine alıp nereye koydun diye ama sonra telefonu bulunca hatırlarsınız ki onu oraya siz koydunuz. O anda ne sinir kalır ne öfke, çünkü başkası değil siz yaptınız. İşte bunun gibi bir şey kabul etmek. “Ben yaptım, ben seçtim” diyebilme özgürlüğü diye bir şey varmış ben bunu 30’larımı yarılarken fark ettim. Ve ne mutlu ki her şey benim seçimim!

Ve son bir şey daha!
Anladım ki;
Eğer hatalarınızla yüzleşebilir ve onları kabul edebilirseniz kendinizi de olduğunuz gibi görmeye ve olduğunuz gibi sevmeye başlıyorsunuz. Hatalarınızla, güzelliklerinizle ben buyum diyorsunuz. Zaten düşününce; siz sizi kabul etmezseniz kim sizi neden kabul etsin?