Şimdiye kadar çokça kullandığımız ama nasıl büyülü bir şey olduğunu çok azımızın fark edebildiği süper bir gücümüz var.
Aynı anda iki yerde var olmak!
Düşünün!
Bir hikaye anlatmaya başladım ve şöyle diyorum;
“Sonsuza dek uzanıyormuş hissi veren sarayın kocaman bahçesinde tek başınaydı. Binlerce kilometrekarelik bir alanın içindeydi ve bu alan gözünün alabildiği kadar yeşildi. Görüşünü engelleyen tek şey, kocaman dallarının bir ayçiçeği gibi dört bir yana açıldığı ama kalın gövdesinin tam bir denge figürü gibi tüm dallarını aynı kuvvetle taşıdığı elma ağacıydı. Sanki dallar elmaların ağırlığı ile aşağı kadar uzanıyor ama yeryüzü ile buluşmamak için bu çekime direniyordu.”
Bu hikayeyi anlattığımda aklınızda canlanan şey neresi oldu?
Eğer İngiltere’deyseniz büyük ihtimalle Buckingham Sarayı, Avusturya’daysanız Schönbrunn Sarayı ya da Fransa’daysanız Versailles Sarayı aklınızda canlanmış olabilir. Belki de çocukken dinlediğiniz masallardaki saraylardan birisini ziyaret ettiniz zihninizin içinde. Ama şuna eminim ki bunu dinlerken köhne bir ev ya da dağın başında çadır kuran bir aile hayal etmediniz.
Ben anlatırken sizin zihninizde mükemmel bir film oynadı; renkleri, elmaları, ağacın büyüklüğünü, kocaman sarayın içinde küçücük olduğunuzu zihninizin kapalı kutularının kilitlerini teker teker açarak canlandırdınız. Önce sadece bir saray vardı, ardından yemyeşil bir alan geldi zihninizin içinden ve sonra bir ağaç ve ağacın dallarında elmalar…
Eğer isteseydim bahçede dolaşırken o güçlü rüzgarın saçlarınızın arasından nasıl bir yere yetişmeye çalışıyormuş gibi hızla geçtiğini hissettirebilirdim. Ya da dileseydim Vivaldi’den Dört Mevsim çalardı sarayın içinde ve kulaklarınıza o müziğin tınısını getirirdim. Ya da eğer isteseydim o ağaçtaki kıpkırmızı sulu elmadan bir ısırık almanızı ve beklediğinizden daha tatlı olduğunu deneyimlemenizi sağlayabilirdim. Ve belki de isteseydim burnunuza sarayın mutfağından bir elmalı turta kokusu gelirdi; tereyağının elma, tarçın ve şekerle buluştuğu o mükemmel kokuyu hayal ederdik birlikte.
Düşünün!
Ben sadece kelimeleri bir araya getiriyorum ve anlatıyorum.
Ama öyle güçlü bir yeteneğim var ki sizi aynı anda iki yerde var edebiliyorum.
Zihninizin içinde film dönmeye başladığı anda fiziksel olarak nerede olduğunuz önemini yitiriyor. Artık sizi mutlu eden, “şu an” ile ve “yer” ile bağlantınızın kesildiği başka bir alanda, şu anda olduğunuz kişinin hırsları, mutlulukları, başarıları, kahkahaları, acıları olmadan bambaşka bir kameradan filminizi yaratıyorsunuz.
Bu hikayeyi aynı anda elli kişi dinliyorsa, ellisi de bambaşka bir saray inşa ediyor ve belki hiçbirisi diğerine benzemiyor bile. Ama emin olduğumuz bir şey var ki hepimiz;
- O yeşilliği gördük,
- O elmayı tattık,
- O rüzgarı hissettik,
- O müziği duyduk,
- O turtanın kokusunu aldık.
Hiç gitmediğimiz halde, hatta belki de bir sandalyenin üzerindeyken, beş duyu organımızla hissettiğimiz büyülü bir saray…
Ne muazzam bir yetenek değil mi?
Aynı anda iki farklı yerde olabilmek.
Peki o zaman bu kadar muazzamsa ve bu kadar bedavaysa neden kullanmıyoruz ki bu süper gücümüzü? Ben söyleyeyim!
Zamanımız yok da ondan. Bir de çok ciddi işlerimiz var. Bir de bu yeteneğimizi belki de o kadar uzun zamandır kullanmadık ki artık kaybettik. Ama gerçekten kaybettik, hızla bir yerlere koşturup yetişmeye çalışırken bir yerde cebimizden düştü ve “Amaan” dedik “zaten kullanmıyordum. Zaten o kadar sevseydim cebimde taşımazdım ki daha sağlam bir yere koyardım”.
İşte öyle yollarda büyürken ederken kayboldu gitti belki de…
------
Eğer yukarıdaki hikayeyi okurken herhangi bir imgeleme olmadıysa tekrar dönün ve okuyun. Tüm çabanıza rağmen yine olmadıysa hayal dünyasına çok da rahat geçemiyor olabilirsiniz. Daha sessiz ve daha az uyaranın olduğu bir yerde bu hayali kurmayı tekrar deneyin. Ve eğer bu oyunu severseniz gözlerinizi kapatıp, tıpkı bir başkasına anlatıyormuş gibi bol bol betimleyerek kendi küçüklüğünüzün geçtiği o evi, sokağı, mahalleyi, köyü anlatın. Ve anlatırken hayal edin. Bir an için bedeninizin olduğu yeri unutacak ve bambaşka bir yerde gezineceksiniz.
------
Bu sizlerle buluştuğum ilk yazımdı. Anlatmanın ve hayal etmenin ne değerli olduğunu ve şu anda nerelerde nasıl kullanıldığını daha sonraki yazılarımda anlatıyor olacağım.
Bir sonraki yazıma kadar bol bol hayal etmeyi ve bambaşka sokaklarda, köylerce, caddelerde, evlerde, saraylarda gezmeyi ihmal etmeyin olur mu?
Ebru Yılmaz
Instagram Stratejisti