"NORMAL doğuramıyor muyum?" diye sordum... Gülümsedi, "Günü gelsin bakarız" diye cevap verdi...
"İkiz gebeliği biraz risklidir. Erken doğma ihtimalleri yüksek, o yüzden önce bebeklerin sağlığını düşünmek zorundayım. Onlar ve senin için güvenli olana karar vereceğiz beraber..."
Tam 5 yıl önce hem doktorum hem de yakın arkadaşım Mustafa Bahçeci böyle demişti... Çevremdeki bütün arkadaşlarım takılıyordu: "Korkmuyor musun kızım ikiz çocuğu normal doğurmaya?"
Ne yalan söyleyeyim, korkmadım. Gebeyken ilahi bir güç geliyor insana. Hiçbir şeyden korkmuyorsunuz... Varsa yoksa o... Benim vakada "onlar"... İkizler önemliydi, gerisi hiç... Erken doğdular... Çoğul gebeliklerin kaderi... Normal doğuramadım...
"Bari epidural anestezi olsun, kendimde olayım, olup biteni göreyim" dedim.
Bahçeci izin vermedi...
"Almak zorundayım" dedi doktor olarak, hem de acilen... "İçeride geçirecekleri tek bir dakika benim için önemli, riskli durumdalar!" Dost kontenjanından ekledi: "Bir de seninle uğraşmayayım!"
İkizler birer dakika arayla üçer kilo doğdu, erken dünyaya gelmelerine rağmen kuvöze bile girmediler... İlahi güç... Şanslıydık... Doktorumuza güvendik
*
Çok yakın bir arkadaşım ikizlerini normal doğurmaya çalışırken yanındaydım. Çoğul gebeliklerde rastlanmayan şekilde son haftadaydık, doğum başlamıştı.
Doktor inatla sezaryen diye diretiyordu... Arkadaşım bir taraftan sancıyla başa çıkmaya çalışıyor, bir taraftan, "Normal doğuracağım, yatmam bıçak altına" diye bağırıyordu...
Doktor Nuh diyor Peygamber demiyordu... İstanbul'un en ünlülerinden... Randevu almak bile zor... Kavga dövüş derken doktor beni kenara çekti ve dedi ki: "Hayatımda hiç ikiz bebeği normal doğurtmadım. Yapmadığım bir şeyi denememi ister mi?"
Nefesim kesiliyor zannettim. Hangi anne böyle bir karar verebilir ki? Arkadaşım sezaryene razı oldu... İstemeye istemeye...
*
Hayır, sezaryen bir cinayet değildir... Mecburi durumlarda yapılması gereken önemli bir tıbbi müdahaledir. Onu bile yanlış tartışıyoruz bugün... Sezaryen kadın için kolaylık değil, doktor için basit... Kadın uyutuluyor, karnı yarılıyor, bebek alınıyor, tekrar kapatılıyor... Ya sonra? Basbayağı bir ameliyattan bahsediyorum... Sırf o yüzden 4 gün hastanede kaldım. Üstelik sezaryen olan kadının sütü çabuk gelmiyor... Alın bir travma daha...
Hem yeni doğanla hem de kendi ağrılarınızla baş başa kalıyorsunuz. Hiç kolay değil ayağa kalkmak... Uzun lafın kısası, sezaryenden değil normal doğumdan yanayım...
Tersi gerekmedikçe, doktorların sırf kendi rahatları uğruna kadınları yanlış yönlendirmesine katlanamıyorum...
Hem doktor gününü kolay organize edecek, hem hastane daha çok para kazanacak diye olan kadına oluyor!
*
Şimdi gelelim Dr. Ahmet Rasim Küçükusta'nın haberturk.com'daki blogundaki tespitlerine...
1- Cerrahi ve anestezi tekniklerinin gelişmesiyle sezaryenle ilgili riskler azalmış ve güvenilirliği artmıştır.
2- Doktor sezaryeni tercih eder; çünkü normal doğumun ne zaman olacağı hiç belli olmaz. Oysa sezaryen doğum doktor için de kadın için de uygun olan bir gün ve saatte yapılır. Doktor için sezaryen doğumun daha az sıkıntılı olması yanında maddi kazancı da daha fazladır.
3- Günümüz kadını için de zaman önemli bir unsurdur; çalışan anne adayları normal doğumu bekleyerek zaman kaybetmek istemezler. İzin ve tatiller buna göre ayarlanır.
4- Sezaryen doğumun anestezi ile gerçekleştirilmesi de acı çekmekten korkan kadınlar için çok cazip olabilir.
5- Sezaryen doğum, özel hastaneler ile ilaç ve tıbbi malzeme endüstrisi için de daha çok kazanç demektir ve onlar tarafından da özendirilmesi söz konusudur.
6- Sezaryen doğumlardaki artışta "defansif tıbbın" da büyük önemi vardır. "Sezaryen yaptığı için dava edilen hekim yoktur" ama sezaryende geciktiği için veya yapmadığı için dava edilen pek çok hekim vardır.
7- Hastası ile sorun yaşamak istemeyen hekim, hastayı türlü bahanelerle sezaryene teşvik edebilir.
*
Dün de yazdığım gibi... Sezaryen artışında en son suçlanması gereken kadındır!
(Haber Türk gazetesinden alınmıştır)