Köşe yazarlarının bir bölümü, “Ergenekon” diye bir örgüt olmadığını, bunu Hükümet’in, muhalifleri içeri tıkmak için uydurduğunu düşünüyor.
Bir bölümü ise Sivas yangınından darbe hesaplarına, Danıştay baskınından şike davasına kadar her şeyin altında Ergenekon olduğuna inanıyor.
Bir de benim gibiler var. Yani “Ergenekon diye tehlikeli bir derin devlet yapılanması var; ama Hükümet, bununla uğraşmak yerine, muhaliflerine ‘Ergenekon’ yaftası yapıştırarak davayı başka bir hesaplaşmaya alet ediyor” diyenler...
Dava ilerledikçe bu sonuncu grup giderek kalabalıklaşıyor.
* * *
Metropol araştırma şirketinin yeni açıkladığı veriler, halkın çoğunluğunun da böyle düşündüğünü ortaya koydu.
Buna göre kamuoyunun yarısından fazlası Ergenekon’u “terör örgütü değil, çıkar amaçlı bir suç örgütü” sayıyor.
“Rejimi kurtarma amacıyla kurulmuş vatansever bir örgüttür” diyenlerin oranı yüzde 16’da kalıyor.
Davayı “hukuki” sayanlar yüzde 33...
“Siyasi bir dava” diyenler yüzde 54...
Kamuoyunun yarısı bu davadan etkili bir sonuç çıkmayacağına inanıyor. “Sonuç çıkar” diyenler yüzde 37...
Halkın yarısı “Bu dava, bizi dünyaya rezil etti” fikrinde...
Yani savaş, kamuoyu nezdinde kaybedilmiş vaziyette...
* * *
Milliyet’in dünkü manşeti, “Siz Ergenekon’u değil, muhaliflerinizi ezmeye çalışıyorsunuz” diyenlere yeni bir kanıt sundu.
Hrant Dink davasının savcısı, suikastın ardında örgüt bulamayan mahkemenin kararına itiraz etti.
“Trabzon merkezli bir örgüt var ve bu örgüt, Ergenekon’la aynı DNA ve gen özelliklerine sahip” dedi.
Bu irtibatları delillerle ortaya koyduklarını belirtti.
“Ancak mahkeme ‘Ergenekon’ adını bile anmamaya özen göstermektedir” diye itiraz etti.
* * *
Her taşın altında Ergenekon’u arayan bir iktidarın, buradaki örtbas çabası karşısında suskun kalması tuhaf değil mi?
Birçok davada yaptıkları gibi “Suç örgütü gizleniyor. Suçluların örgüt bağları görmezden geliniyor” diye feveran etmeleri, sipariş yorumlar yazdırmaları, her zamanki yöntemleriyle kamuoyu oluşturmaları gerekmez miydi?
DNA testlerinde “Ergenekon ailesinden” olduğu belgelenen bir örgüte ilişkin bu sessizlik niye?
Nasıl oluyor da o örgütün eline bayrak verip fotoğraf çektirtenler AKP tarafından “Ergenekoncu” diye yaftalanmadığı gibi bir de üstüne üstlük terfi ettiriliyor?
* * *
Cevabı, yine Milliyet’in dünkü 1. sayfasında bulabilirsiniz:
“Kırmızı bültenle aranan Sivas katliamının firari hükümlüsü Polonya’da yakalandığı halde iade talebi zamanında yollanmadığından salıverildi.”
Oysa “Sivas yangını da Ergenekon tezgâhı” demiyorlar mıydı? Niye bunu kanıtlama fırsatını teptiler?
Diyelim Deniz Feneri savcılarını yargılamakta gösterilen cevvaliyetin burada yerini “ihmalkârlığa” terk etmesi niye?
İşte başta söylediğim nedenle:
Mesele, Ergenekon’u çözmek değil... Mesele, çoğu kez Ergenekoncuları kollama, örgütü saklama pahasına yargıyı siyasi hesaplaşmaya alet ederek muhalifleri ezme, iktidarı perçinleme meselesi...
Neyse ki artık halk da yemiyor bunları...
(Milliyet)