NATO'nun geleceğe yönelik çalışması içinde 2010 yılının Ocak ayında son şeklini verdiği "Stratejik Konsept Belgesi"nde Türkiye AB üyesi olmayan NATO ülkesi olarak ve üzerinde iki devlet barındıran "Kıbrıs"ı ise NATO üyesi olmayan ve NATO ile Güvenlik Antlaşması bulunmayan AB ülkesi olarak tanımlanmakta.  (NATO's New Strategic Concept, No. 67, January 2010, The Netherlands, 11.5, s.25)

 

Gerçekte NATO'nun bu şekilde Kıbrıs'a bakması ve Kıbrıs'ı bu şekilde algılaması, yeni ve farklı bir yaklaşım. Büyük bir olasılıkla da Kıbrıslı Türklerin ve Rumların anavatanları olan Türkiye ve Yunanistan'ın NATO üyeleri olmasından kaynaklanıyor.

 

NATO için Kıbrıs, kendi başına NATO içinde sorunlar yaşanmasına neden olan bir çıbanbaşı. Derhal çözülmesi gerektiğini düşünüyor NATO stratejistleri. Türkiye'nin AB üyesi olmaması veya AB'ye ısrarla üye yapılmaması NATO için ne kadar sorunsa,  Kıbrıs Rum Yönetiminin de NATO üyesi olamaması ve NATO ile Güvenlik Antlaşması bulunmaması o denli önemli.

 

Norveç, İzlanda ve Türkiye hariç NATO'nun tüm Avrupalı üyeleri AB ülkesi. NATO üyesi olan ve ABD'den sonra NATO içinde en büyük askeri güce sahip olan Türkiye, Avrupa Güvenliğine katkı koymak için Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası içinde yer almak istiyor. ABD'nin de arzusu ve görüşü bu doğrultuda. Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan Türkiye'nin AB'ye girmesine engel olurken, buna paralel olarak, Türkiye'nin Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası içinde yer almasına da endirekt olarak mani oluyor.

 

Kıbrıs Rum Yönetiminin çıkardığı bu engele karşılık olarak Türkiye de, Kıbrıs Rum Yönetiminin NATO'ya girmesine engel olmakta. Buna ilaveten de Türkiye,  NATO ile arasındaki ilişkinin bir çok yönünü kapsayan bir sözleşmeyi de imzalamayı reddediyor. Böylesi bir sözleşmede bir delik açılıp Kıbrıs Rum tarafının NATO'ya alınması olasılığı her zaman mevcut olduğu veya da olabileceği gerekçesi ile... 

 

AB ile NATO arasındaki sorun dönüp dolaşıp Kıbrıs Türk tarafı ile Kıbrıs Rum tarafının anlaşmasına gelip dayanmakta.  Avrupa Birliği ve NATO'nun işbirliği yapabilmesi Kıbrıs sorununun BM tarafından onay görecek bir şekilde çözülmesinde yatıyor.

 

Türkiye gibi bölgenin lideri konumunda, askeri, politik ve ekonomik gücü zirvede olan AB adayı bir ülkenin AB Güvenlik Konseptinde yer alamamasının, AB-NATO stratejik ve işbirliği ilişkilerinin düzelmesine süreğen bir engel oluşturduğu kesin. NATO ve AB, bölgenin güvenliği açısından bu sorunu çözmek ve nüfusu 800 bin civarında olan, ekonomik olarak batmış, bölgedeki insan ve uyuşturucu kaçakçılığının merkezi haline gelmiş, kara para aklamada liste başı konumundaki üfürükten bir devlet olan Kıbrıs Rum Yönetimini ikna etmek veya da saf dışı bırakmanın yollarını bulmak zorunda.   

 

NATO ve Türkiye ile ilgili bir başka sorun da Türkiye'nin, NATO füze kalkanı projesine katılarak Füze Savunma sisteminin topraklarına yerleştirilmesini kabul etmesi. Rusya'nın ilk başta bu konuşlandırmaya canı çok sıkıldı ve Suriye kanalı ile hem Türkiye'ye hem de Avrupa'ya karşı benzer  tedbir almak yoluna gideceğini açıkladı. Ancak sonradan NATO, bu füzeleri Türkiye topraklarında konuşlandırmakla, hem Rusya'nın, hem de Avrupa'nın güvenliğinin hesaplandığı teminatını verince Rusya'nın huzursuzluğu son buldu.

 

Son bulmasına buldu da, Ukrayna sorununda dünyanın iki süper nükleer gücü ABD ve Rusya tekrar karşı karşıya gelince dünyadaki ve özellikle de bölgedeki askeri güç dengeleri sil baştan bozuldu. İşin ilginç tarafı kurulacak yeni askeri güç dengesinin merkezi Kıbrıs'ı da içine aldı.  

 

Kurulacak yeni askeri güç dengesi ve Doğu Akdeniz'de keşfedilen hidrokarbon yatakları, önemli stratejik konumda bulunan Kıbrıs adasında son elli yıldır süregelen "Kıbrıs Sorunu"nun en kısa zamanda çözülmesini gerektiriyor. Gerektirmekten de öte şart konumuna getirdi...

 

Ata ATUN

e-mail: [email protected]

http://www.twitter.com/ataatun

http://www.ataatun.com 

16 Temmuz 2