Terzi kendi söküğünü dikemezmiş.

Bizler de basın câmiâsı olarak ilâmâşallah dünyâya nizâmat vermekde pek mâhirizdir ama kendi pespâyeliklerimize ve seviyesizliklerimize dönüp bakmak zahmetine hiç katlanmayız.

En sık tekrarladığımız yavşaklıklardan biri de “vaadkâr” başlıklar atıp okuyucuyu meraklandırdıkdan sonra cascavlak ortada bırakarak sıvışmakdır.

Dünki gazetelerde yine bunun “ufak” örneklerinden birine rastladım. Efendim, neymiş? “Putin Ertuğrul Günay’ı Aradı!” imiş, iyi mi?

Bunu görünce insan tabii neden acabâ diye sormakdan kendini alamıyor. Acabâ Türkiye ile Rusya arasında yeni ve muazzam bir turizm projesi mi geliştiriliyor ve Putin bu işe, bizzat ilgilenecek kadar önem mi veriyor, ulan, neyin nesi, kimin fesidir, diye telâşla okuyorsunuz. Mesele şu:

Bizim Turizm Bakanı Moskova’daki bir fuar sırası Rus mevkıydaşı ile görüşürken adamı tesâdüfen bir iş için Putin arıyor. Neredesin, ne yapıyorsun deyince o da Türk Turizm Bakanıyla sohbetde olduğunu söylüyor, Putin de bunun üzerine, ver, bir de ben merhabâ diyeyim, deyip diyor.

Ertesi gün bizim gazetelerde fotoğraflı manşet:

“Putin Ertuğrul Günay’ı Aradı!”

Lâhavle ve lâkuvvete...

Ne acar muhâbirlik!

Ama arkadaşın atladığı bir husus var:

Acabâ Ertuğrul Bey o sırada âhizeyi sağ eliyle mi yoksa sol eliyle mi tutuyordu? Yâhut sakın ola ki çenesine sıkıştırıp da konuşmuş olmasın?

Bu bilgilerden kamuoyunu mahrum kılmak mes’ûliyetsizlik değil midir?

Fakat fazla da üzerlerine varmayalım, çocuklar henüz genç, zamanla pişecekler...

Ben asıl bu “haber”i niye “sâdece” iki sütûn üzerinden tek bir fotoğrafla verdiklerine takıldım. Hakkı en az birinci sayfadan dört sütûn üzerine iki fotoğraflı ve röportaj şeklinde bir metin olmalıydı.

Bu da tabii sayfa sorumlusu sekreter arkadaşın ihmâlkârlığı, daha doğrusu yanlış değerlendirmesi.

Ayrıca Turizm Bakanımız meselâ Türk Standında kendisine ikrâm edilen Alaman usûlü sütlü kahveyi sonuna kadar içdi mi yoksa birazını fincanda mı bırakdı, bakınız bu konuda bir mâlûmat da yok haberde!

Ben öteden beri gazetecilikde özen ararım!

Ben gazetecinin temiz, titiz, tendürüst olanını severim.

Dünki haberde eksik bulduğum hususlardan bir başkası ise Putin’in fotoğrafı olmayışıydı. Ertuğrul Bey’in mütebessim resmini koyup Putin’inkini koymamak bana, ne bileyim, biraz tahrik gibi geldi. Ortalığı lüzumsuz yere velveleye vermek istemem ama iki ülke arasına fit sokmak isteyenlerden şübheleniyorum.

Tasavvur buyurulsun, şimdi önce bu olacak, arkasından “Moskovskaya Pravda” Başbakan Erdoğan’ın bir resmini koymayacak, öyle öyle derken... Olabilecekleri düşünmek bile istemiyorum! Savaşların nasıl patlak verdiği mâlûm!

Düşünmek dedim de...

Ben aslında bugün Türk-Rus münâsebetlerine dâir bir yazı yazmayı düşünüyordum. İki devletin Karadeniz üzerinden başlayıp şimdi Sûriye vesîlesiyle hızlanarak Doğu Akdeniz’e de sirâyet eden rekaabeti konusunu işleyecekdim.

Fakat araya bu mesele girince...

Neyse, artık başka sefere...

Tabii araya başka bir mühim mesele girmezse!

(STAR)