AKP’nin Kürt sorununda yeni yol haritası ortaya çıktı. “Yeni” dendiğine bakmayın. Bizim 90 model eski harita:
“PKK ile silahlı mücadele devam edecek.
Örgütle sadece silah bırakması için görüşülecek.
Çözüm için ipleri Kandil’in elinde olmayan partiler muhatap alınacak.”
Başbakan BDP’yi “İpleri Kandil’in elindeki parti” saydığına göre BDP muhatap değil.
O halde iki soru sormalıyız:
1- AKP her attığı adımım meşruiyetini, “arkamda halkın yarısının oyu var” diye savunurken, Güneydoğu’da halkın çoğunluğunun oyunu alan bir partiyi muhatap almazsa “milli irade”yi hiçe saymış olmayacak mı?
2- İmralı ve Kandil’le hiç teması olmayan bir parti ya da kişiler, PKK’yı silah bırakmaya nasıl ikna edecek?
* * *
Fikret Bila’nın yazısının satır aralarından ve Deniz Zeyrek’in dünkü yazısından “yeni muhatap”ı öğreniyoruz:
Mesut Barzani...
Türkiye, aradığı muhatabı “sınır ötesi”nde bulmuşa benziyor. Tabii “sınır ötesi”nin hudut çizgisini Washington’a kadar uzatmak mümkün...
Özal da zamanında bu yolu denemiş, ülke içindeki bir sorunu ABD ile, Barzani’yle çözebileceğini sanmıştı.
Olmadı.
Şimdi Barzani’ye gidip “Bizim içerdeki haydutların ipi sizin oradaki Kandil’de... İyisi mi biz size çektirelim onların ipini” demek akıllıca mı?
* * *
Manzaraya daha genel bakalım:
“28 Şubat belgeseli”nde Mehmet Ali Birand, Öcalan’ın nasıl CIA tarafından paketlenip Türkiye’ye teslim edildiğini tanıkları ve belgeleriyle ortaya koydu.
“Ama asmayacaksınız” koşuluyla verilen bu “hediye”nin neye karşılık olduğu üzerine farklı fikirler var.
Bu tezlerden biri, Irak işgaline ortak olmayı reddeden Türkiye’nin, bölgede ABD’nin müttefiki Barzani eliyle kurulacak Kürt devletine razı olmasıydı.
Kürtler de bu formülden çok hoşnuttu.
Ama bir pürüz çıktı:
Devre dışı bırakılmaya çalışılan Öcalan, kendisini yakalayıp teslim eden Amerika’ya karşı çıkıyordu.
2003 Nevruz’unda yolladığı mesaj bugün daha anlam kazanıyor. Diyordu ki Öcalan:
“Türkler de Kürtler de gözlerini dört açmış, ‘Bize ne verir’ diye ABD’ye bakıyor. ABD size ne verir salaklar! Bir verir, on alır. Kanınızı döker, karnınızı birbirine bağlar, sömürür. Sen demokrasini geliştireceksin. ABD ile de ölçülü ilişkiye gireceksin.”
Öcalan’ın tezine göre “ABD, milli devletleri kendi eyaleti haline getirecek”ti; buna direnmek için “Türk ve Kürt halkları demokrasi temelinde mücadele etmeli”ydi.
* * *
Şimdi Türkiye, PKK’yı dağdan indirmesi karşılığı bugüne dek “kırmızı çizgimdir” diyerek karşı çıktığı Kürt devletine yeşil ışık yakabilir mi?
Bölgede Washington mahsulü, “Arap olmayan, laik, yeni bir İsrail” kurulmasına cevaz verip bir yandan Amerika’nın boşalttığı kuyuların bekçiliğine soyunurken öte yandan Barzani ile birlikte PKK’nın üzerine gidebilir mi?
Bu çözümü Öcalan’a dayatabilir mi?
Öcalan, “Bu bir Amerikan oyunudur. Kürtler bu oyuna gelmemelidir” derse buna Kürtlerin, BDP’lilerin, bölge halkının cevabı ne olur?
Önümüzdeki sürecin önemli sorusu budur.
(Milliyet)