Aniden patlak veren her problem, sivillerin yeni bir anayasa yapmasının ihtiyaç ve önemini kavramamıza yeter.
Artık herkes görmeli ki, Türkiye\'nin bugün tartıştığı bütün temel sorunlar; özgürlük, bir arada yaşama, uzlaşma, demokrasi, istikrar, insan hak ve onuru temelli yeni bir anayasa ihtiyacını anlatıyor...
Dün itibarıyla yaşadığımız sorundan başlayım. KCK konusunda yargı ile MİT arasında patlayan sorunu ele alalım. Herkes şaşkın. Hükümet, muhalefet, medya ayakta... Sorular peş peşe geliyor: MİT\'in aslî görevi nedir? Yıllarca görevdeki orgenerallerin müsteşarlık yaptığı MİT, Başbakan\'a bağlı olduğu halde, neden sivil iradenin dışında tutulmuş ve buna seyirci kalınmıştır? MİT, hukuk dışı operasyonlar ve provokasyon yapar mı? JİTEM-MİT ilişkileri nedir? MİT başkanları ifade verir mi, vermez mi? Verirse nasıl ifade verir? Kurumlar arasındaki net sınırlar nedir? Bu soruların tamamı, temelde bir anayasa meselesidir.
Alınız, cumhurbaşkanının görev süresini. Referandumda cumhurbaşkanını halkın seçmesi kabul edildi ama Sayın Gül\'ün görev süresi hâlâ tartışma konusu. 7 yıldır diye bir yasa çıkartıldı ancak tartışma bitmedi. Mesela CHP, \"Ağustostan itibaren Gül\'ü cumhurbaşkanı olarak tanımayacağız.\" diyor. Anayasa Mahkemesi\'ne gitmeleri de söz konusu. Silivri\'de tutuklu milletvekillerinin durumu, Genelkurmay başkanlarının nerede yargılanacağı, Silahlı Kuvvetler\'in Başbakan\'a mı, Milli Savunma Bakanlığı\'na mı bağlanacağı, kuvvetler ayrılığının sınırlarının netleştirilmemiş olması hepsi temelde bir anayasa meseledir. Yine laiklik-dindarlık tartışmaları, üniversitelerdeki başörtüsü sorunu, üniversiteyi bitirenlerin kamu görevlerinde başörtülü olup olamayacakları, üniversiteye girişte imam-hatip lisesi ve onlarla birlikte tüm meslek lisesi mezunlarına çıkarılan engeller, Alevi meselesi, Kürt meselesi bunların da hepsi temelde bir anayasa meseledir. Yeni bir anayasa yapılması, bu kadar hayatî olduğu halde, hâlâ yapılır mı, yapılamaz mı sorusu kafaları kurcalamaya devam ediyorsa, yazık değil mi bu ülkeye?
Şimdi gelelim, dikkatlerden kaçan en önemli meseleye. Yeni cumhurbaşkanını halk seçecektir. Cumhuriyet tarihinde bu bir ilktir. Halkın seçtiği cumhurbaşkanı Çankaya\'da, daha güçlü bir konumda olacaktır. Acaba yeni anayasa çalışmalarında bu yeni durum dikkate alınmakta mıdır? Şahsen ben böyle bir hazırlığı hiç duymadım. Hâlbuki en başta bu mesele çözülmelidir. Çünkü öncelikle, halkın seçtiği, konumu güçlenmiş cumhurbaşkanının yetki ve görevleri belirlenmelidir. Bu öylesine önemlidir ki, üç temel soruyu cevaplamak zarureti vardır. Yeni anayasada, sistem; 1) Parlamenter sistem mi olacaktır? 2) Yarı başkanlık sistemi mi olacaktır? 3) Başkanlık sistemi mi olacaktır?
Parlamenter sistem korunacak ve güçlendirilecekse, Cumhurbaşkanının mevcut yetkileri şimdiki gibi kalsa bile problem çıkacaktır. Bugünkü Anayasa\'ya göre, \"Cumhurbaşkanı, gerekli gördüğünde Bakanlar Kurulu\'na başkanlık etmek ya da Bakanlar Kurulu\'nu başkanlığı altında toplantıya çağırmak\" yetkisine sahiptir. Halkın seçtiği cumhurbaşkanı, bu yetkisini her Bakanlar Kurulu toplantısı için kullanırsa ne olacaktır?
Yeni anayasada, yarı başkanlık ve başkanlık sistemleri öngörülecekse, bunların ciddi olarak tartışılması gerekmektedir. Bu konuda AK Parti\'nin görüşü çok önemlidir. Sayın Başbakan, 1 Mayıs 2011\'de Show TV\'de yayınlanan \"Siyaset Meydanı Seçim Özel\" programında; \"Benim kişisel eğilimim, şu anda başkanlık sisteminin, çeşitli modeller var, bunun çalışmasını yapıp bu çalışmada ben başkanlık sisteminin daha isabetli olacağı kanaatindeyim.\" demişti. Şimdi ne düşünmektedir? Yeni anayasada cumhurbaşkanlığı meselesi öncelikle ele alınmadan, bütün hazırlıklar havada kalacağı gibi yapılan çalışmaların samimiyeti de tartışma konusu olacaktır. Bilelim ki, herkes demokratikleşme konusunda tarihî bir samimiyet sınavından geçiyor...
(ZAMAN)