Ne zaman ki CHP’nin Diyarbakır’daki durumuyla ilgili bir yazı yazsam arkasında hemen patır patır vukuatlar dökülüyor. Bu ya gazetecilik şansıdır ya da CHP’nin talihi talih değil kör Salihlidir.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu’nun “2 yıl öncesine kadar CHP’nin Diyarbakır’da meşruiyeti yoktu” açıklaması adeta bütün Diyarbakır il ve ilçe teşkilatlarını çileden çıkardı. Hatta beni arayan bölge il başkanları da Tanrıkulu’nun bu açıklamasına sert tepki gösterdiler.
Yazımdan dolayı Tanrıkulu kendi twitter hesabından şöyle bir cevap yazdı:
“Gazetecilik, ‘olmayan, olmamasını istemediğin’ bir şeyi sahip olduğun imkanlarla yazıp muhataplarını yanıt vermeye zorlama mesleği değildir.”diye de sağolsun bana gazetecilik dersini verdi.
Öncellikle ben şimdiye kadar hiç kimseyi, hiçbir kurumu veya tüzel kişiliği olan hiçbir makamı bana cevap versin diye eleştirmemiş veya zorlayıcı bir tutumun içine asla girmemişimdir. Ben sadece halkın ve kamuoyunun haber alma ve doğru bilgilendirme hakkını sağlamaya çalışan bir gazeteciyim.
Sezgin Tanrıkulu’yla ilgili iddiaları ilk ortaya atanda ben değilim. Başta Wikileaks belgeleri ve CIA kaynakları olmak üzere bütün Türk basını ve yazarları gündeme getirmiştir. Parti içi kamuoyu şiddetle dile getirmiş ve genel başkanlık makamından ikna edici cevap istenmiştir ancak CHP Genel Başkanı ve A Takımı hep suskun ve sessiz kalmıştır.
Bununla birlikte Orhan Miroğlu, Emin Pazarcık, Ahmet Taşgetiren ve pek çok yazar bu iddiaları gündeme getirmiş, Tanrıkulu’na sorular sorulmuş, Tanrıkulu kendine göre cevaplar vermiş ve hiçbir cevabı ikna edici olmamıştır.
Sezgin Tanrıkulu bana değil öncellikle bütün Türk milletine hakkındaki bu iddialara cevap vermelidir. Aksi halde hep töhmet altında kalacağı unutulmamalıdır.
1995 yılında Diyarbakır cezaevinde meydana gelen olaylarda yaşamını yitiren ve yaralananların avukatlığını üstlenen, AİHM’de dava açan, davaları kazanan ve toplam 800 bin Euro para alan Sezgin Tanrıkulu, kendisiyle ilgili bu şaibeyi ortadan kaldırmalıdır.
Wikileaks belgelerinde yer alan ve TR 705 karşılığında maaş aldığını iddia edilen Tanrıkulu, Wikileaks belgelerine cevap vermelidir.
Bu sıradan bakkal dükkanında ortaya atılmış bir iddialar değil ki…
Geçmişin emekleri üzerine konan ama verilen onca emekleri yok sayan Tanrıkulu özellikle Diyarbakır’da pek çok il başkanına da büyük haksızlıklar yaptı. Örneğin CHP eski il başkanı Medeni Seyrek göreve başladıktan 4 gün sonra görevinden alındı Tanrıkulu tarafından.
Peki siz bu insanın hiç mi ailesini, çocuklarını, onurunu ve haysiyetini düşünmediniz? İnsanın düşmanı bile olsa en azında bir altı ay bekler. Ben asarım, keserim, buranın Himen’ni benim demekle siyaset yapılır mı?
Kulp’lu olmakla övünecek ama koca ilçede varlığını hissettirmeyeceksin. Eee hani emrinde 650 avukat, arkanda 40 bin oy vardı?
Ben o zaman bizzat olayın içindeydim bir taraftan PKK seçim bürolarını bombalayacak, adayları tehdit edecek, bir taraftan adaylar can korkusuyla köy köy gezecek ama diğer taraftan da Tanrıkulu ölümüne demokrasi mücadelesini veren bu insanların meşruiyetini yok sayacak.
Hadi ya! Ali kıran başkesen misin sen?
Şimdi gel gelelim CHP’deki yolsuzluk, taciz ve istifa depremine.
Varan 1: Önceki CHP Diyarbakır il ve ilçelerin kadın kolları başkan ve yönetim kurulu üyeleri görevlerinden istifa ettiler. Neden? Meşruiyetleri ve emekleri yok sayıldığı için. İstifa edenler; il başkanından desteği alamadıkları, saygıyı ve sevgiyi göremedikleri, hor görüldükleri ve kendi adlarına ayrılan bütçeden dahi haberdar olmadıkları için istifa ettiklerini açıkladılar.
Kadın kolu başkanları “göreve geldikleri gün, tek suçları eski yönetimle çalışmak olan teşkilatları sorgusuz sualsiz görevden almaları, görevden alınan 150 bin nüfuslu Bismil İlçe başkanlığına 6 aydan bugüne atama dahi yapamadıkları, geçen ay kağıt üzeri atama yapmalarına rağmen, bu ayın 28 inde Bismil İlçe Olağan Kongresinin yapılması için gün alamadıklarını, özelliklede önümüzdeki yerel seçimlerde aday bulamadıklarını , her zaman yaptıkları gibi bu yerel seçimde de her şeyi kağıt üzerinde yapmaktan başka şanslarının kalmadıklarını bildikleri için bizleri uzaklaştırmak istediler.
Cumhuriyet Halk Partisini Diyarbakır’da ayaklar altına almışlardır.
Kabadayılık yaparak, korku imparatorluğu kurarak, kendi adamım dediği yeni seçilen yönetim kurulu üyeleri ne, bazı ilçe başkanları dahi rahatsızlık vererek bu yeni seçilen arkadaşlarımızı bile istifaya zorlamış ,yeni seçilen il yönetim kurulu üyelerinden Asil 4 kişi ile Bağlar İlçe Başkanı bu beceriksizliğe ve baskıya dayanamayıp istifa etmişlerdir. Bu memnuniyetsizliği önümüzdeki günlerde başka istifalarla da göreceksiniz.”diyorlar.
Varan 2: Bağlar İlçe Başkanı Halil Efe, il başkanı Muzaffer Sayın’ın kendi zimmetine geçirdiği 4.750 TL yolsuzluğa isyan ederek istifa etmiş ve istifasını CHP Genel Başkanı Sezgin Tanrıkulu’na sunmuştur. Tanrıkulu kendisine “sabret istifanı geri al. Zaten çok yakında bütün il yönetimini görevinden alıyoruz.”demesine rağmen ilçe başkanı Efe, yolsuzluk karşısında onurlu istifasının arkasında durmuş ve Tanrıkulu’yu dinlememiştir.
Varan 3: Kadın kolları yönetiminde görev alan, dindar ve yoksul insanlara yardım etmesiyle bilinen Diyarbakırlı bir işadamının da yakın akrabası olan Ö.K il başkanlığında tartaklanmış ve daha öncesinde de çok kez tacize maruz kalmıştır. Bu olayın ve diğer istifaların duyulmaması için Tanrıkulu “aman ha duyulmasın!”dayatmalarında bulunmuştur.
Varan 4: Sayın Tanrkulu anadil TBMM İnsan hakları komisyonun anadilde mahkemede savunma hakkı için yapılan toplantıya İnsan Hakları Komisyon Başkan vekili olmanıza rağmen neden katılmadınız? Genel Başkan mı sizi engelledi yoksa siz mi katılmak istemediniz?
Varan 5: Şimdiye kadar Rize ili dışında Diyarbakır için vermiş olduğunuz herhangi bir önergeniz var mı?
Varan 6: Bir yıl içinde neden 9 kez il başkanlarınızı görevlerinden aldınız?
Varan 7: TBMM’de kurulması istenen barış süreci komisyonun önce önerge verdiniz ve neden sonra imzanızı ger çektiniz? Hani insanın imzası insanın namusuydu?
Varan 8: Dersim Katliamından ötürü özür dileyen CHP eski il başkanı Muzaffer Değer’i neden görevinden aldınız ve Dersim katliamını masum mu görüyorsunuz? Ya da Sabiha Gökçe’nin çocuklarımızın üzerine yağdırdığı bombalarından dolayı CHP’ye madalya takmayı mı düşünüyorsunuz?
Evet bu sorunların cevabını sadece ben değil bütün Türk kamuoyu da merak ediyordur.
Kısacası Sezgin Tanrıkulu’nun meşruiyeti ikinci Meşrutiyet dönemine döndü Diyarbakır’da.
Dur bakalım hayırlısı…