Her zaman yaptığım gibi karşı çatıma attım. Normalde daha havada kaparlar. Bu sefer gelen giden yok. Gökyüzünde de yoklar. Bir iki karga geldi, kaptı kafaları.
Sonra sabah altıda uyandım. Bekledim ki martı gürültüsü gelsin kulağıma.
Ama yok! Gelmiyor. Kalktım baktım: çatılar bomboş.
Beni her gün sabahın köründe uyandıran gürültü makineleri ortalarda yoklardı.
Allah allah dedim ve googladım...
“Amatör apartman ornitoloğu piref dır Mutlu Tönbelekçi bir gerçekle daha karşı karşıya kalmıştı! Martılar, yavruları uçmayı öğrendikten sonra tekrar denize dönüyorlar! Ne zamanki çiftleşmek istiyorlar, yuva yapacaklar işte o zaman çatılara gelip yerleşiyorlar...”
Yani martı sesiyle uyanmak için ilkbahara kadar beklemem gerekecek. Fakat ben bu martı denen hayvanın hakikaten hastasıyım. Haklarında ne bulursam okuyorum. Kaybolunca yeniden okudum yeniden heyecanlandım...
Daha önce yazdım mı ben martılar hakkında? Yemin ederim unuttum. Yazdığı yazıları unutmaya başlayınca insan emekli mi olmalı ne? Yazdıysam affedin...
Aslında okudukça martılarla benzediğimizi düşünüyorum. Akıllı hayvanlar. Yalnızlığı sevmiyorlar. Kendi dilleri var. Düşmana karşı plan yapıp beraber saldırıyorlar. Aykırı davrananları sürüden atıyorlar. Evleniyorlar. Bazen boşanıyorlar. Bazılar alet kullanıyor.
Nasıl çiftleşirmişler biliyor musunuz? Ağızdan.. Öpüşüyorlar yani... Üstelik havada uçarken. Yani havada uçarken gagaları birbirine kenetlenmiş iki martı görürseniz bilin ki kavga etmiyorlar! Sevişiyorlar...
Ne kadar fantastik! Sevişirken “uçtum falan” deriz ya.. (Veya talihsizler diyemez) İşte martı kardeşler bunu hakikaten yapıyor.
Dahası martılar bir ömür boyunca tek eşliymiş... Yani bir kere buldular mı birbirlerini ölene kadar terk etmiyorlar. Uçarak seviş ve de üstelik bir ömür beraber ol!
Ama nadiren de olsa boşanıyorlarmış. Kim bilir neden? Aldatma? Sorumsuzluk? Ağız kokusu? Fakat boşanmanın bedeli ağır: Beş altı yıla varan yalnızlıklar. Bizden pek farkları yok yani!
- Çiftleşme zamanı evli eşler birbirini buluyor ve çoğu zaman geçen sene yuva yaptıkları yere geri dönüyor. Yuvayı sağlamlaştırarak veya yeniden yaparak evlilik bağlarını güçlendiriyorlar. Yani seneye karşımda yine bir yuva olacak...
- Bekâr martılar ise bağıra çağıra birbirlerine kur yapıyor. Kavga ediyorlar sandığımız bağırtılar muhtemelen iltifat yani... “Ne güzel uçuyorsun bebeeem auvk auvk auvk”... “Kanadına kurban olayım ben beyk beyk beyk” “vallaha billaha yanığım sana auvk auvk auvk”
- Erkek martılar dişilerden birini ikna etmek için yeni yuva alanları yaratıyor. Bir nevi TOKİ’cilik yapıyorlar yani.
- Yuvayı dişi ve erkek martı beraber yapıyor. Sonra dişi martı üç tane benekli yumurta bırakıyor.
- Yuvayı ve yavruları koruma işini de beraber yapıyorlar. Fakat bu safhada işler her zaman eşit dağılmıyormuş. Yemek getirme işi daha çok erkeğin sırtına biniyormuş. Bazen çiftlerden birinin kaytardığı da oluyormuş. İşte boşanma çıksa çıksa bu aşamada çıkıyordur. “Eve yeterince balık getirmiyor hakim bey” “Yuvayı hep dağınık bırakıyor hakim hanım” “Başka çatılarda görüyorum onu hakim bey”
- Yavru eğitimi iki üç ay sürüyor. Ve anne baba beraber veriyor.
- Yavru uçmaya başlayınca birbirinden ayrılmak yok. Sürüde hep beraber olmaya devam.
Şimdilik bu kadar...
(Vatan gazetesinden alınmıştır)