Gerçekte bu ziyaretin eşimle birlikte aklımıza gelmesinin nedeni, zaman zaman Cumhurbaşkanlığı, Dışişleri bakanlığı, Orman Dairesi Fidanlığında ve benzeri devlet dairelerinde çalışırken gördüğümüz veya rastlaştığımız turuncu tişörtlü, gri pantolonlu mahkumlardı. Bu rastlaşmalardan bir tanesinde görevli gözetmen gardiyanın da izni ile mahkumlardan bir tanesi ile kısa bir görüşmek olanağımız oldu ve bu görüşmeden sonra da Merkezi Hapishaneyi ziyarete karar verdik, tabii izin almak koşulu ile. En azından bazı şikayetleri yerinde görmek, değerlendirmek ve gerekenleri de İçişleri bakanımıza iletmek için.
Eşim bu hapishane ziyaretimiz ile ilgili iki gün devam eden resimli bir yazı dizisi yayınladı görev yaptığı gazetede. Yazının içinde birçok “Doğru bildiğimiz yanlışlar” da yer aldı. Her ne kadar gazeteci değilsem de yılların köşe yazarı olarak ben de eşimle birlikte gitmeyi ve gözlem yapmayı tercih ettim.
Benim ilk dikkatimi çeken Merkezi cezaevi dışında iş yapan mahkumlarla, içeride kalan mahkumlar arasında giysi farkı olmasıydı. İş yapanlar turuncu tişört, koğuş içinde kalanlar ise küçük kareli siyah-beyaz veya gri-beyaz gömlek giymekteydiler.
Koğuşları tek tek gezerken ve mahkumlarla konuşurken erkekler koğuşunda 2 doktor tutukluya, kadın koğuşunda da 2 doktor tutukluya rastladım. Erkek doktorlar turuncu tişört giyerken, kadın doktorlar gri-beyaz renkte küçük kareli tek parça, omuzlardan dizlere kadar inen önlük giymekteydiler.
Belli ki erkek doktorlar bir yerlerde mahkum işçi olarak iş yapmaktaydılar. Kendilerini incitmemek için ne iş yaptıklarını sormadım sormasına ama aklıma da bu çok zor ve uzun bir eğitimden sonra yetişen doktorlarımızın, insanlara tıp dalında hizmet vermek yerine ne iş yapabilecekleri ve kendilerine ne iş yaptırıldığı geldi. Cerrah olan maharetli parmaklara, ameliyat yaparken damar görüp ona dokunmadan yanından geçerek ameliyata devam etmeyi beceren bu parmaklara ve beyine ne iş yaptırılabilir diye kendi kendimi sorguladım.Hapishane kurallarını bilmiyorum. Devletin mahkumlara ve tutuklulara yönelik çalıştırma kurallarını da bilmiyorum. Ama bu 4 doktorun halen daha yargı sürecinin devam ettiğini ve mahkum yerine tutuklu olduklarını biliyorum. Anayasamız hiçbir kimsenin mahkeme kararı olmadan suçlu olarak tanımlanamayacağını açık ve net olarak belirtmektedir. Belki de beraat edecekler, belki de yüz kızartıcı suç sınıfına giren bir suçtan ceza almayacaklar, bunu mahkemenin vereceği adil karardan evvel hiç kimse de bilemez.
Tutuklu olmalarını bırakın bir kenara, ceza almış mahkum dahi olsalar, bu doktorlarımızın bahçede çalıştırılmak veya da kendilerine benzeri başka bir iş yaptırılması yerine niçin devlet hastanemizde haftanın 5 günü çalıştırılmadıkları geldi aklıma aniden. Bir tek kişinin bile hayatını kurtarsalar, bir tek kişiyi bile bilgi ve becerilerini ortaya koyup illet bir hastalıktan kurtarsalar, başarılı bir ameliyat yapsalar halkımız için, devletimiz için çok daha iyi bir hizmet olmaz mı. Bence olur.
Sağlık Bakanımıza ve İçişleri bakanımıza buradan sesleniyorum. Sayın Sucuoğlu ve Sayın Evren, zaman zaman doktor eksikliğinin çekildiği hastanelerimizde, Merkezi Ceza Evinde tutuklu veya da mahkum olarak bulunan doktorlarımızdan faydalanmanız ve onlara hastanelerimizde, gardiyan refakatinde çalıştırmanız halkımızın çıkarlarına ve menfaatine olacağı inancındayım. Bu gerekçe ile de varsa mevcut engelleyici tüzük veya kuralları ivedilikle değiştirmenizi ve mahkum veya tutuklu doktorlarımızın, halkımıza hizmet amaçlı çalıştırılmasını talep ediyorum.
Ve mahkum bir perfüzyonistin devlet hastanesinde çalıştırılması olayının örnek olmasını diliyorum.