Hem turizm hem de üniversite dünyasında uluslararası kıyasıya bir rekabet vardır.

Bu rekabette iddialı olabilmek için etkili olabilecek tüm unsurların devrede olması koşuldur.

Kimsenin eli tek başına taşın altında kalmamalı.

Bir başka önemli nokta, dışta rekabet ederken içte sorunlarla, enerji kaybı yaşanmamalı.

Bizim hem eğitim hem de turizmde en büyük talihsizliğimiz karar verici noktalarda, konuların erken kavranma, doğru adımların atılmasında yaşanan sıkıntılardır.

 

 

Turizm için lokomotif sektör denir.

Aynı şekilde eğitimde üniversitelerimizin yarattığı potansiyelle de lokomotif sektör tanımlaması kullanılır.

Lokomotif, upuzun trenin vagonlarını çekendir.

Yani bir sektör için lokomotif sektör diyorsak, o sektöre lokomotifliğin hak ettiği değeri verip özeni göstermek gerekir.

***

Hem turizm hem de üniversite dünyasında uluslararası kıyasıya bir rekabet vardır.

Bu rekabette iddialı olabilmek için etkili olabilecek tüm unsurların devrede olması koşuldur.

Kimsenin eli tek başına taşın altında kalmamalı.

Bir başka önemli nokta, dışta rekabet ederken içte sorunlarla, enerji kaybı yaşanmamalı.

***

Bizim hem eğitim hem de turizmde en büyük talihsizliğimiz karar verici noktalarda, konuların erken kavranma, doğru adımların atılmasında yaşanan sıkıntılardır.

Ansızın heyecanlı bir şekilde ilgi ve destek olabilirken, “hafif bir esintiyle” tam tersi de olabilir.

Teşviklerin sürekli bir olması noktasında düşünce örtüşmesine rağmen, politik hesaplarla teşviklerde “kaçaklar” gözlenebilir.

... Ve ne kadar ilginçtir, çok seslendirilmeyen korku aşamasına gelen kaygılarla bilenlerin çoğu konuşmuyor.

Konuşmuyorlar ama dedikodulara malzemeler bol bol bırakılıyor.

***

Bu yazımda ağırlıklı turizmi irdelemek isterim.

Eğitimi bir başka yazımda ele alacağım.

Turizmde düne göre daha iyi noktada mıyız?

Evet daha iyi noktadayız.

Bu gelişmede özellikle ulaşıma sağlanan teşviklerin payı var mı?

Elbette var.

Peki bunlar turizmde sağlıklı gelişme ve daha ileri hedefler için yeterli mi?

İşte burada dururum. Çünkü şu an için olumlu etki yapan uygulamaların geleceğinden ve akıp giden zaman içinde ne kadar verimli uygulanacağından emin değilim.

***

Gündemde öne çıkan konular varken bugün neden turizmi irdeliyorum?

Çünkü turizme iki gözümüz gibi sahip çıkmalıyız.

Uzun yıllardan sonra turizmde istikrarlı bir gelişme oluyor.

Turist sayısında artış var.

Ancak artan turistin tüketim düzeyi bakımından hangi dilimde olduğu çok önemli.

Ne kadar çok turistin gelmesinden daha önemli olan, gelen turistin ülkeye ne kadar para bıraktığı ve bu paranın turizmden pay alan öteki sektörlere ne kadar aktığıdır.

***

Turizmin kendi doğal ışıltısı var.

Turizm, güler yüzlüdür.

Turizmin ışıltısı ve güler yüzü sorunları gizleyicidir de.

Turizmin, ulaşılan her hedefin bir sonrası için sıçrama tahtası olması gerekir.

Turizmde, nihai hedef olamaz.

Nihai hedef deyip durulan yer, sonun dramatik başlangıcı olur.

Turizm hem kazandırırken, tüketimi de tetikleyen bir sektördür.

Kaşık kaşık kazanılanlar, kepçe kepçe harcanılıyor da.

Pek çok nedenle turizm hata kabul etmez, hata kaldırmazdır.

Turizm profesyonellik ister.

Profesyonellikte gidilecek daha yolu olanlar profesyonellere kulak verecek.

***

Geçenlerde Havadis Gazetesi’nde Selda İçer arkadaşımızın Merit Otelleri Yönetim Kurulu Başkanı Reha Arar’la yaptığı kapsamlı bir söyleşi yayımlanmıştı.

Turizmde yetkili konumda olsaydım o söyleşiyi birçok kez okur, Reha Arar’ı çağırır ve söylediklerinden fazlasını dinleme ortamı yaratırdım.

Bizim buralarda balık hafızalık yaygındır.

Ya da özellikle sorumlu konumda olanlar kolay unutkanlığı meziyet sayar.

Bu nedenle Reha Arar’ın o söyleşide yaptığı vurguları bir kez daha toplumsal paylaşıma taşımak istiyorum:

“ ... Şu anda ülkenin içinde bulunduğu siyasi belirsizlikler, grevler, sokak hareketleri, iş adamlarını ciddi endişelendirmektedir. Turizmin lokomotif sektör olduğu ülkelerde, misafirin ilk aradığı temiz bir çevre, güven ve istikrardır. Çöplerle dolu bir şehirde, yol kenarları pet şişelere bürünmüş bir ülkede turizminin ne derece yapılabileceğini ben sizlerin takdirine bırakıyorum.

... BM Turizm Örgütü Zirvesi’nde açıklanan TC’nin 2023 Turizm Hedefleri’ni dinlerken gözümün önünden 10 yıllık KKTC turizm perspektifi geçti. Ama üzülerek söyleyeyim ki, film şeridi bomboştu. Turizm Bakanı’na sesleniyorum. Turizm Şurası’nı bir an önce toplayın ve bizlerin önüne bir hedef koyun ki, günü geldiğinde bu hedefi isteyin.

... Bugün bu ülkede tek sıkıntımız yatırımların yeterince olmaması ve reel sektöre yeterince destek sağlanamaması. Peki, gelin iğneyi başkasına batıralım. Yatırımcılara batıralım da çuvaldızı dönüp kendimize batıralım. Acaba, biz yatırımcılar için, yatırımcıları buraya çekmek için, çektikten sonra yapacakları yatırımı kara çevirmeleri için neler yapıyoruz?

... Yatırım ekonomi ve büyümeyi yönetecek bir müsteşarlık veya bakanlık oluşturulması. Veya tümüyle bu yetkinin bir bakanlığa verilmesi. Ancak o taktirde belli hizmetlerin tek elden yürütülmesiyle yatırımcının sıkıntılarını çözmek mümkün olabilir. Bu birim yeni bir köstek birimi olmamalı, bir destek birimi olmalıdır. Çalışacak, icrayı yapacak profesyonel bir icra makamı oluşturmak. Tüm yetkiler onda toplanmalı. Yatırımcı daire, daire gezmemeli. Orası takip edecek her şeyi yatırımcı adına.

... Bu ülkede OTEM’in yeniden açılmasını, Kıbrıslıları, ara eleman yetiştirmesi ve bunun reel sektör açısından çok büyük bir kalkınma vesilesi olacağını her zaman söyledim.

... Bankaların topladıkları mevduatın bir kısmını ülke içerisinde dağıtmasının bir kanun olarak getirilmesi gerekiyor. Sadece eşdeğer değil, kendi mallarımızı bile almıyorlar. Bu topraklarımızın üzerindeki milyonlarca dolarlık tesislerin ipotek alınması gerekiyor. Bu ülke artık bizim. Bu topraklar bizim ki biz bu topraklar üzerine yatırım yaptık. Dolayısıyla kendi topraklarımız üzerine yaptığımız bu kadar yatırımın heba olmaması gerekir.

... Hep insan ucuz yere mi gider. Paris gidiyorsunuz diye size para ödemez. Üzerinden para alır. Eğer Paris kendi tanıtımını yaparken şehrinde olanları yaymasaydı siz bilir miydiniz, hayır. Peki bugün Kıbrıs’taki İkon Müzesi’ni Paris’teki kişi biliyor mu? Hayır, neden çünkü siz tanıtımını yapmadınız. O zaman tanırım atağına hız vermeniz gerekiyor.”

***

Reha Arar’ın söylediklerinden bu alıntıları yapma nedenlerimden biri de 2013 bütçesinin Meclis’te görüşülmekte olmasıdır.

Turizm ve Çevre Bakanlığı bütçesi görüşülürken bu ve benzeri görüşler kürsüye taşınacaklara katkı koyabilir.

***

Turizmin sorunlarına zaman zaman daha yoğun ilgi gösterip, ders çalışır gibi öğrenmeye çalışırım.

Turizme, turizmin sorunlarına sırtımızı dönemeyiz.

Bizim toplumsal hastalıklarımızdandır. Bizim dışımızdaki insanların başarısızlıklarından gizli bir haz alanlar az değil.

Turizmde başarısızlık otelciden başlayarak ilgili kesimleri zarara uğratabilir, hatta batırabilir.

Hiç unutmayalım turizm kötü giderse ülke bütün olarak kötü gider...

Bunu herkes kulacığına küpe yapsın...

 

Günün sözü:

 

Lokomotif ilerlemezse, vagonlar da ilerlemez.



(Havadis gazetesinden alınmıştır)