Uludere gündemdeki yerini koruyor.

Özellikle de Bakan Şahin'in açıklamaları tartışmaya yeni bir boyut kattı. Önceki gün itibariyle tüm Türkiye öğrendi ki 34 kişinin ölümüne yol açan operasyonun düğmesine Hava Kuvvetleri'ne bağlı birimler basmış.

Uçaklar, kamuoyunun sınır ihlali yapan İsrail uçaklarına vur emri vermemesi ve karşılama skandalı ile tanıdığı Korg. Veysi Ağar, H. K. Kurmay Başkanı Korg. Nezih Damcı ve Harekât Başkanı Korg. Mehmet İrez'in talimatları ile havalanmış.

Aslına bakılırsa bu sonuç ilk günden biliniyordu ama nedense kamuoyuyla paylaşılması 5 ayı buldu.

Uludere daha çok su götürür.

O yüzden bir virgül koyup en az Uludere kadar önemli bir başka konuya geçelim.

Ali Bayramoğlu önceki gün 'Bizi de mi tutuklayacaktınız' başlıklı önemli bir yazı kaleme aldı.

Bayramoğlu'nun kimliği, 'arınma süreci'ne katkısı ve vesayetle mücadelede verdiği destek göz önüne alındığında bu yazı daha da önemli hale geliyor.

Liberalleri korkutma operasyonu

'Korkutarak yönetmek' ünlü siyaset felsefecisi Thomas Hobbes'un 1651'de yazdığı 'Leviathan' kitabının önemli unsurlarındandır. Hobbes, 'devlet yönetiminde korkunun sistemli olarak kullanılmasını' işler.

Tabii o günlerden bugünlere korkutarak yönetmenin çok sayıda örneğini gördük. İttihat ve Terakki'den Cumhuriyet'e hatta 28 Şubat'a korku en güçlü yönetim araçlarından biri oldu.

Rejimin ürettiği korku siyaseti 'toplumsal birliği sağlama' adıyla her dönemde farklı tehdit algılarıyla beslendi ve komünizm, bölücülük, irtica komploları ile ayakta durdu.

Ergenekon sürecine geldiğimizde ise rejim, neoliberal dönemin apolitik sularında iktidarını yaşatabilmek için korku siyasetini yeniden üretti.

Korkutarak yönetme siyaseti mağduriyet üzerinden formatlandı.

Ergenekon'un her dalgasında "Bizi de alacaklar", "Bu sefer sıra kimde diye güne korkarak uyanıyoruz", "Aman fazla konuşma seni de alırlar", "Sivil dikta" gibi söylemlerle, saflar bulanıklaştırılırken yeni mağduriyet söylemleri geliştirildi.

'Toplumdaki muhaliflerin sindirildiği ve çok korktuğu' algısını işleyen tez, Ergenekon'u yürüten yargı birimleri üzerinde toplumsal baskı ve uluslararası kamuoyu oluşturmak için kullanıldı.

Fakat aracı yapılan medya organları ve seçilen yazarların toplumda karşılığı olmadığı için hedefe varılamadı.

Solcular olmadı liberal verelim

Son bir yılda ise yeni bir yöntem uygulanıyor.

'Formatlanmış korku siyaseti' bu kez muhafazakâr kesim üzerinde etkisi olan liberal düşünürler üzerinde uygulamaya kondu.

Liberaller arasında 'sıra bizde mi' vehmi yayıldı.

Özellikle de 'Kürt sorununda hükümet ve güvenlik birimleriyle ters düşmeleri halinde liberallerin de soruşturma konusu olacağı' propagandası başarıyla uygulandı.

Liberallerin zihnine 'korku fikri' ekildikten sonra kamuoyu baskı altına alındı.

Bu aşamada Ali Bayramoğlu'nun yazısı hedefe ulaşıldığını gösteriyor.

Bayramoğlu'nun 'Bizi de mi tutuklatacaktınız' yazısında iki önemli iddia var. Birincisi Avukat Özcan Kılıç'a göre Cengiz Çandar da KCK soruşturmasına dahil edilecekti.

Diğer iddia ise 'liberal ve özgürlükçü 7 akademisyenin de gözaltına alınacağı' yönünde.

Bayramoğlu'nun yazısına göre arkadaşı bunu 'bir arkadaşından' dinlemiş. O başka 'bir yakınından' duymuş ona da 'önemli biri' teyit etmiş.

Mahalle baskısı araştırmasındaki kurgulanmış kısa hikâyeler gibi, "mış" ifadelerinin bolca yer aldığı, "arkadaşım söyledi", "bilgiyi emekli birinden almış ona da çok önemli biri söylemiş", "önemli biri teyit etti", "7 akademisyen alınacakmış" gibi dayanaktan yoksun ama "korku"ya hizmet eden satırlar dikkat çekiyor.

Bayramoğlu'nun son dönem yazılarına bakınca, liberallere yönelik korkutma operasyonunun başarılı olduğu görülüyor.

Operasyonun arkasında ise çok daha ilginç bir oluşum var. Aslında kimler olduğu da güvenlik bürokrasisini yakından tanıyanların kolayca tahmin edebileceği isimler.

Hrant Dink cinayetindeki derin yönlendirme ve Avcı'nın Simon operasyonunda lojistik destek sağlayanlarla 'sizi de alacaklar' korkusunu pompalayanlar aynı çevreler.

Bu ekibe göre Ergenekon diye bir şey yok, Balyoz düzmece, KCK da intikam davası.

Liberal kalemleri korkutma projesi başarılı olmuş gözüküyor.

Ancak unutulmamalı ki 'sanal korkularla' yapılan propagandalar uzun vadede sonuç vermediği gibi aktörlerine de geri döner.

(Bugün gazetesinden alınmıştır)