Eldeki veriler Kıbrıs'ta karşı konulamaz bir tsunaminin yaşanacağı doğrultusunda.
Bu bahsettiğim tsunami denizden değil, BM'den gelecek.
Bölgede yaşanan yeni jeostratejik olgular, ortaya çıkan Hidrokarbon yatakları, Türkiye'den gelmesi için geri sayımın başladığı su boru hattı, elektrik ve internet omurgası nakil hatları, su boru hattı çekilirken doğalgaz boru hattının alt yapısının da hazırlanıyor olması hiç boşuna değil.
Bunlar bir müddet sonra adada yaşanacak yeni gelişmelerin somut habercisi.
Rumlar, tamamen konu ve gündem dışı başlattıkları Maraş girişimlerini, gelmekte olan bu tsunamiye karşı bir kalkan görevi olarak kullanmak niyetindeler ama hiç bir işe yaramayacağını ve gündem saptırma girişiminden öteye gidemeyeceğini hep birlikte göreceğiz.
Rumlar, karşılıksız olarak ve hiç bir şey vermeden Maraş'ı almayı hayal etmekteler.
Hayal güçleri eskiden beri zaten çok zengin.
Mayıs 1919'da Ankara'ya kadar Anadolu'nun batı yarısını alabileceklerinin hayalini kurup 20 bin kişilik bir ordu ile İzmir'e çıkıp, 1922 Eylül'ünde 2 bin kişilik bir ordu ile geri dönmeleri veya 17 Temmuz 1974'de bir gün evvel ilan ettikleri "Kıbrıs Helen Cumhuriyeti"nin Yunanistan'a bağlandığını açıkladıkları gibi…
Hiç bir şey vermeden alacaklarını sandılar ama Batı Anadolu'yu fethetme maceraları sonunda Anadolu topraklarında 18 bin can bıraktılar. Kıbrıs'ta da adayı Yunanistan'a bağlayacaklarını sandılar ama işin sonunda adanın tümü üzerindeki mutlak hükümranlık ve egemenliklerinin bir kısmını kaybetmek zorunda kaldılar.
Kolay kolay akıllanmıyor Rum adadaşlarımız. Zaman içinde ellerinde sıkı sıkı tuttukları aynada kendilerini bir dev gibi görmeye ve boylarından büyük hayaller kurmaya başlıyorlar ama kurdukları hayalin büyüklüğüne kapılıp, göremedikleri bir tokadı işin sonunda yiyince de küllü su gibi yerlerine oturuyorlar.
Maraş konusu da aynen bu kategoride. Kendilerini dikkate alınan ve sözleri dinlenen bir devlet sandılar ve boylarını çok aşan bir de Maraş Planı yaptılar. Bunu, kendilerini hiç bir zaman muhatap almamış olan Türkiye'ye, AB kanalı ile sunacaklarmış.
Kıbrıs Rum tarafının ve Yunanistan'ın eş zamanlı olarak mali kriz içine girmeleri, ekonomik olarak çökmeleri, kredi alamaz duruma gelmeleri ve işsizliğin tavan yapması pek bir tesadüf değil. Yunanistan ve Kıbrıs Rum halkı, I. Dünya ve II. Dünya savaşları dahil olmak üzere geçmiş bir buçuk yüzyılın en kötü günlerini yaşıyorlar.
Kendilerini takan ve dikkate alan yok. Tam tersine "silkinsek da sırtımızdan atıp bu asalaklardan kurtulsak" düşüncesi hakim bu çok güvendikleri ortaklarında.
Hep birlikte yaşayıp göreceğiz bu zamansız ve yetkisiz Maraş Planı yüzünden başlarına gelecekleri. Top onların kucağında kalacak ve ortada verilecek bir taviz varsa, o da Rumlar tarafından yerine getirilecek.
AB'nin yeni Anayasası ise Ekim 2014 tarihinde tam olarak yürürlüğe girecek. Zaten Rumların bu Maraş önerisinin kökeninde de yeni Anayasa'daki "Nitelikli Oylama" yatıyor. Lizbon Anlaşması kabul edildikten sonra Polonya'nın koyduğu şerh ile bazı maddelerinin uygulaması Ekim 2014 tarihine sarkan "Yeni Anayasa"da artık tek oyla "Veto" veya kararlara engel koymak yok.
Kıbrıs Rum tarafı gibi küçük üyelerin yanlarına oyların yüzde 55'ini, nüfusun da yüzde 65'ini alması gerekiyor, bir kararı geçirtebilmeleri için. Öyle tek başına el kaldırıp “ben veto ediyorum” olmayacak artık.