Rumların tüm uluslararası platformlarda, Türkiye’yi suçlamak için ağızlarından düşürmedikleri bir cümledir bu.
Her iki cümleden bir tanesinin içinde muhakkak yer alır bu “İşgal ve İstila” manasındaki “Occupation and Invasion” kelimeleri.
Rumlara göre Kıbrıs sorunu 20 Temmuz 1974 tarihinde Türkiye’nin Kıbrıs adasına çıkarma yapması ile başlamış ve Türkiye hiçbir gerekçe yokken adayı istila etmiştir.
Aramızdaki bazı “Tarih bilmeyen”, “Geçmişi bilmeyen” veya da “Geçmişi bilmek işlerine gelmeyen” kişiler de Rumların bu söylemlerine nedense arka çıkar, körü körüne de Rumları desteklerler.
Onlara göre Rumlar bizden üstündürler ve örnek alınması gereken bir toplumdur.
“İşgal ve İstila” suçlaması üzerine kurdukları yalancı propagandaları da Yunanistan’da açılan hukuki bir dava nedeni ile inanılırlığını ve geçerliliğini iyice kaybedecek.
Albaylar Cuntası, EOKA B lideri ve emekli olduktan sonra kendi kendini general yapan Yorgos Grivas’ın ölmeden evvel darbe yaparak Makarios’u devirmek ve adayı Yunanistan’a bağlamak için Yunanistan’dan asker talep etmesi üzerine, 1974’ün Ocak ayında Kıbrıs’a kayıtları gizli tutulacak şekilde Yunan Ordusunun seçkin bir kısım askerini sivil kıyafetlerle ve gizli yollardan Kıbrıs’a göndermişti.
Resmi Yunan Ordusu kayıtlarında böyle bir sevkiyat yok ve görülmüyor. Bu askerlerin askerlik belgelerinde de Kıbrıs’taki 7 aylık hizmetlerine, darbeye katıldıklarına ve Türk ordusuna karşı savaştıklarına dair hiçbir kayıt da yer almıyor.
Aynı taktiği 1963 yılında da başarı ile uygulamış ve 20 bine yakın askerini “adayı Türklerden temizlemek ve Yunanistan’a bağlamak” için göndermişti Yunanistan.
1974 yılının Ocak ayında Kıbrıs adasına ayak basan Yunanlı asker ve subaylar, Rum Milli Muhafız Ordusu içinde görev almışlar ve başarı ile de 15 Temmuz 1974 tarihinde Makarios’a karşı darbe yapmışlardı. Darbe sonrasında “Kıbrıs Helen Cumhuriyeti” ilan edilmiş, Kıbrıs adasının da Yunanistan’a bağlandığı Televizyonda bizzat dönemin darbeci Cumhurbaşkanı Nikos Sampson tarafından da açıklanmıştı.
Emekli olurlarken veya da ordudan ayrılırlarken hizmetlerinin karşılığını isteyen ve 1964 yılında Makarios’un RMMO’yu kurarken Bakanlar Kurulunda aldığı ve RMMO’da askerliklerini yapan Yunanlılara otomatikman Kıbrıs Rum vatandaşlığı veren yasaya göre Kıbrıs Rum Cumhuriyeti vatandaşlığını talep eden bu askerler, Yunan Hükümetinden olumsuz yanıt alınca ve de Kıbrıs’a gönderildikleri inkar edilince 1988 yılında Atina Mahkemesinde dava açmışlardı. 1998 yılında davayı kazanan askerler için Atina Mahkemesi, Yunanistan hükümetini, bu askerlerin her birine, onur ve şahsiyetlerine hakaret edildiği gerekçesiyle 100 biner Euro tazminat ödemeye mahkum etmişti. Konuyu Atina Temyize Mahkemesine taşıyan Yunan Hükümeti 2002 açıklanan kararla orada da bu davayı kaybetti.
Temyiz Mahkemesinin de kararını uygulamayan Yunan devleti, aradan 10 yıl geçtikten sonra çamura yatmayı tercih etti ve zaman aşımına uğradığı iddiasını ortaya atarak tazminattan kaçmaya çalışınca, konu Yunanistan Danıştay’ına havale edildi. Oradan da bir şey çıkmazsa AİHM’ye gidecek bu Yunan askerleri.
Önemli olan bu Yunanlı askerlerin ne işinin olduğudur Kıbrıs’ta, 20 Temmuz 1974 öncesi.
Hani Kıbrıs meselesi sadece “Türkiye’nin işgal ve istila” konusuydu ve 20 Temmuz 1974 tarihinde başlamıştı.
Gerek KKTC Dışişleri Bakanlığının, gerekse de T.C. Dışişleri bakanlığının, Yunanistan Hükümetine karşı açılan bu davanın belgelerini alıp, İngilizceye çevirerek BM’ye, BM Güvenlik Konseyi üyelerine, AKPM üyelerine ve Avrupa parlamentosu Milletvekillerine göndermesi gerekmektedir.
Ayrıca, 15 Temmuz darbesi nedeni ile hayatlarını kaybeden Kıbrıslı Türklerin aileleri ile yaşam düzenleri bozulan Kıbrıslı Türklerin AİHM’sine başvurarak Yunanistan’dan ve Kıbrıs Rum Yönetiminden tazminat talep etmeleri teşvik edilmeli, bu kişilere yardımcı olabilmek için her olanağın kapısı açılmalı ve destek verilmelidir her iki Bakanlığımız veya da hükümetlerimiz tarafından.
Bu, Kıbrıs sorunun çözümü yolunda sağlam bir adım olacak, Türkiye’nin da “İşgal ve istila” ile suçlanmasına da son verecektir.