Son günlerin popüler söylemi “Gevşek Federasyon” konusunda son altı aylık Rumca gazeteleri iyice taradım.


Gazeteleri taramamın nedeni de, bu fikrin veya da yeni çözüm tarzının bizden değil de Rumlardan çıkmış olması.


Güney Kıbrıs Rum Yönetiminde Şubat 2013 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylığını açıklayan DISI Başkanı Nikos Anastasiades ile “Topal Ördek” Hristofyas’ın, EDEK Genel Başkanı ve Rum Meclisi Başkanı Omiriu’nun, DIKO başkanı Karoyan’ın, EVRO.KO Başkanı Şilluris’in, adları “Ekologlar” olmasına rağmen kendileri aşırı milliyetçi olan “Yeşiller”in başkanı Perdikis’in “Gevşek Federasyon” ile ilgili haber veya söylemlerini toparlayıp bir dosya haline getirdim.


Bu konuda konuşan sadece Anastasiades. Gerisi hep muhalefet etmiş.


Muhalefet söylemlerini ayrı bir yere koydum.


Önemli olan Anastasiades’in söylediği değil aklındakinin veya da kafasının arkasındakinin ne olduğudur.


Anastasiades’i iyi tanırım.


1981’den beri Rum Temsilciler Meclisinde Milletvekilidir. 1997’de de DISI Başkanı seçildi. Atina’nın Ulusal ve Kapodistrian Üniversitesi mezunu iyi bir hukukçudur.


Bu yeteneklerini bildiğim için içimde kuşku var Anastasiades’in bu düşüncesi ile ilgili olarak.


Aslında 2004’lerden beri bu düşüncesini, bazen açık, bazen de örtülü olarak  ortaya koydu Anastasiades.


Ledra Palas toplantılarında kendisi ile bu konuda konuştuğumda “Kıbrıslı Türklerin çok memuru var. Biz hepsini ödeyemeyiz. En iyisi onları başımızdan atmak olacak. Bu nedenle Gevşek Federasyon biz Kıbrıslı Rumların açısından daha hayırlı bir çözümdür” diye yanıtlamıştı beni birkaç kez.


“Peki Gevşek Federasyonda, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası içinde tüm tarafların ve BM’nin de onayı ile Kıbrıs Cumhuriyetinin garantörleri konumunda olan Türkiye, İngiltere ve Yunanistan’ın garantörlükleri nasıl olacak” diye sorumun ikinci kısmını dile getirdiğimde de, “Türkiye KKTC’nin, Yunanistan bizim, AB’de tüm adanın garantörü olacak” diye yanıtlamıştı beni.


İşte tam burada zikir çıkıyor ortaya.


Niyet belli. Türkiye’nin garantörlüğünü sulandırmak ve AB’yi adaya hakim kılmak.


İleride Kıbrıslı Türkler ve Rumlar silahlı bir çatışma içine girerse, AB’nin olmayan ordusunu “Barış Gücü” diye adaya çağırmak ve ilk fırsatta Serebrenica’da olduğu gibi Müslüman Türkleri yok etmek, adanın mutlak sahibi olmak.


Diğer hedef de, Doğu Akdeniz’de de Türkiye’yi kendi kara kıtasının karasuları içine hapsetmek.


Yunanistan’a ait Meis adasından Kıbrıs adasının en kuzey batı noktasındaki Arnavut Burnuna bir hat çekerek, Türkiye’yi Antalya körfezi ile İskenderun Körfezi arasındaki denizin içine hapsederek Akdeniz’den koparmak.


Anlamadığım ise Şubat 1977 tarihinde rahmetli Denktaş ile Makarios arasında mutabakata varılan 4 maddelik 1. Doruk Anlaşmasının üzerine BM’nin inşa ettiği ve 35 yıldır görüşülmekte olan “Birleşik federal Kıbrıs Cumhuriyeti” fikri ile sayıları 100’ü geçen BM karar ve raporlarından oluşmuş Kıbrıs müktesebatının bir kenara itilerek, Rumlar “Gevşek federasyon” istiyor diye, örneği var olmayan yeni bir yapılaşma veya devlet modeli için görüşmelerin sil baştan sıfırdan mı başlatılacağıdır.


Yani bu müzakereler bir 45 yıl daha mı devam edecek. Şimdi onun için mi uğraşılıyor?


Gelinen bu aşamada Rumların BM’nin 35 yıllık Kıbrıs parametrelerini değiştirme hakkı varsa, bizim niye yok?


2013 Şubatındaki seçimlerden sonra müzakereler tekrar başlayacaksa, Türk tarafı masaya oturma koşullarını şimdiden ortaya koymalıdır.