Geçmiş yıllarda, Kıbrıslı Türklerin meşhur deyişiyle “Bıyıklarını balta kesmezdi” Kıbrıslı Rumların. Kendilerini dünyanın en üstün ırkı zanneden komşular herkese tepeden bakarlardı. Dünyadaki en akıllı ve en zengin milletin de kendileri olduğu inancındaydılar.

 

Bizim tarafta, KKTC’de bile buna inanmış bazı kişiler vardı ve Rum hayranlıklarını her fırsatta belli ederlerdi. Hiç unutmuyorum, bundan 2 sene önce, 4 Mayıs 2011 tarihinde “Rum Kesimi Batmak Üzere” başlıklı bir köşe yazısı yazmıştım daha ortada böylesi belirtiler yokken. Yazımın son cümlesi de “Portekiz battı, sıra anlaşılan Kıbrıs Rum tarafında” şeklindeydi.

 

Aldığım eleştirilerin ve yazımın altına yazılan olumsuz yorumların sayısı herhalde otuzdan fazlaydı. Hele bir tanesi hayli iddialıydı: “Rum tarafı asla batmaz. Bu adanın üzerinde batacak biri varsa o da biz oluruz!” Rumlara duyulan bu güveni anlayamamıştım.

 

O günlerin altından çok sular aktı. Yazdıklarım ve öngörülerim doğru çıktı. Batışın seviyesi düşündüğümden çok daha fazla oldu. Bu denli feci bir batış ve iflası aklımdan geçirmemiştim.

   

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's, Kıbrıs Rum tarafına Avrupa Birliği ve Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) yardım gelmemesi durumunda Kıbrıslı Rumların borçlarını ödeyememe olasılığının büyük olduğunu açıkladı dün.

 

Boşuna değildi bu açıklama.

 

Her ne kadar aksi söylense veya da üstü örtülmeye çalışılsa da Kıbrıs Rum tarafında yoksulluk diz boyu. Rum Kızıl Haç Müdürü Takis Neofitu dün, “Yoksulluk Kıbrıs’ı Vurdu” açıklamasını yaptı. Bunun da nedeni son zamanlarda Kızlı Haç’a yapılan yiyecek ve giyecek yardım başvurularının Kızıl Haç’ın geçen sene sonunda yaptığı 2013 tahminlerinin çok üzerinde olması.

 

Gerçekte benim kullandığım “çok” kelimesi biraz göreceli. Yerine 10’da konabilir 50’de. Ama Uluslararası bir kuruluş olan Kızıl Haç’ın bu yanılgısı ne yüzde 10 ne de yüzde 50.

 

Kızıl Haç’a başvuru yapan yiyecek ve giyecek yardımına gereksinim duyan kişi ve aile sayısı, daha 2013 yılının başında hesaplananın 2 misline çıktı. Tamı tamına yüzde 100’lük bir yanılgıya düştü Kızıl Haçın profesyonel yöneticileri. Tabii bu yanılgının kökeninde kabul edilmek istenmese de, ekonominin kötünün de kötüye doğru gidişi yatmakta.

 

Avrupa Konseyi ve Parlamentosu arasında evvelki gün yapılan görüşmede çıkan uzlaşı, mart 2013 sonunda memorandum programına girmesi öngörülen Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, borcunun dörtte üçünü ödeyene kadar Almanya’nın bütçe denetimine ve “çok sıkı bir mali disiplinin altına” sokulacağı yönünde.

 

Buna göre Kıbrıs Rum Yönetimi her yıl, bir sonraki yılla ilgili bütçe taslaklarını 15 Ekim’e kadar Konsey’e ve Komisyon’a göndermek zorunda olacak. Konsey ve Komisyon uygun görürse onaylayacak, uygun görmezse istediği şekle gelene kadar tekrar tekrar Rumlara bütçe revizyonu yaptırabilecek. 

 

Brüksel, Kıbrıs Rum Yönetiminin bütçesine şeffaflığın sağlanabilmesi için aleni olarak müdahale edebilecek, bütçe istikrarı açısından ciddi zorluklar saptaması halinde de Kıbrıs Rum Yönetimine artırılmış denetim uygulayabilecek.

 

Hristofyas, kendisinin ve ruhani başkanı olduğu AKEL’in Kıbrıslı Rumlar tarafından gelecekte lanetlenmemesi için Temmuz ayından beridir her tür ayak oyununu yaparak memoranduma imzasını atmadı.

 

Memorandumu imzalamak yeni seçilecek Rum Başkana kaldı. Büyük bir olasılıkla seçilecek olan DİSİ Başkanı Anastasiades ister istemez bu memorandumu Mart sonunda imzalayacak.

 

İmzalamaya imzalayacak ama bu imza Rum tarafını iflastan kurtaramayacak, sadece krizi biraz daha erteleyecek. Kıbrıs Rum Yönetiminin bütçesini ve mali yapısını didik didik eden Troyka’nın vereceği kredi, Rum para-finans sektörünün ve de Kıbrıs Rum Yönetiminin bataktan kurtulmasına değil, sadece nefes almasına yetiyor.

 

Anastasiades’i yeni görevinde mali, ekonomik, doğalgaz, AB ve dış siyaset gibi büyük sorunlar bekliyor. Müzakereleri büyük baskılar altında, istemediği ve beğenmediği yeni bir kulvarda sürdürmek zorunda kalacağı kesin.