1 Nisan 1955 tarihinde, özellikle Kıbrıs adasını Yunanistan’a ilhak etmek için, dönemin Başpiskoposu Makarios ve Kıbrıs kökenli Yunan Ordusu Albayı Yorgos Grivas tarafından kurulan EOKA ile Mart 1964 tarihinde Kıbrıs Rum Yönetimin aldığı kararla ve Temsilciler Meclisinden geçen yasa ile kurulan Rum Milli Muhafız Ordusu (RMMO), 1956-1974 yılları arasında 1298 silahsız ve masum kardeşimizi, yollardan, evlerinden, tarlalarından, iş yerlerinden ve benzeri yerlerden sadece ve sadece Türk oldukları için toplayarak şehit etmiştir.
Rumlar tarafından kahpece ve kalleşçe şehit edilen bu kardeşlerimizin;
200 tanesi çocuktur,
268 tanesi 46 yaş üzeri erkeklerdir,
124 tanesi kadınlarımızdır,
706 tanesi de genç erkeklerimizdir.
Adı “Kıbrıs Rum Yönetimi” olan bu katil devlet, devlet olmanın tüm olanaklarını kullanarak özellikle resmi yollardan 1963-1974 yılları arasında her tür silahı, adada yaşamlarını sürdüren Kıbrıslı Türkleri yok etmek için, işine geldiği zaman yasal yollardan, işine gelmediği zaman da yasal olmayan yollardan Kıbrıs adasına ithal etti ve Kıbrıslı Türkleri imha etmek için acımadan kullandı.
Avrupa Birliğini arkasına aldığı düşüncesi ile kendisini dağların kralı sanan Kıbrıs Rum Yönetimi başkanı Nikos Anastasiadis, müzakereler devam ederken ferman üstüne ferman yayınlıyor, isteklerini de sıralıyor.
Anastasiadis’in isteği, son 48 yılda oluşmuş BM’nin “Siyaseten eşit haklara sahip, iki toplumlu ve iki bölgeli, egemenliği Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türklerden eşit olarak neşet edecek, iki kurucu devletten oluşan Federal Cumhuriyet” Federal Kıbrıs Cumhuriyeti tanımından kaçmak ve bunun yerine de “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin iki bölgeli iki toplumlu tek egemenliği, tek uluslararası temsiliyeti ve tek vatandaşlığı olan federasyona evirilmesi (dönüşmesi)”ni kabul ettirmek.
Bu konuda üyesi olduğu AB’de müthiş bir lobicilik faaliyeti yürütmekte. Maalesef, bu girişimlerinin meyvelerini almaya başladı denilebilir.
Anastasiadis’e göre hem müzakerelerin sonunda kurulacak Federal devlet mevcut katil “Kıbrıs Rum Yönetimi”nin federasyona evirilmesi olacak, hem de Kıbrıslı Türkler bu federal yapı içinde “Ayrıcalıklı Azınlık” statüsüne sahip olacak!
Anastasiadis ve yandaşı ülkeler öyle isteyedursun, Kıbrıslı Türklerin büyük bir çoğunluğunun, çok değil daha 40 sene evvelsine kadar kendilerini Kıbrıs adasından yok etmek için yasal veya yasal olmayan yollardan Kıbrıs adasına silah ithal etmiş, Yunanistan’dan gizli gizli asker getirtmiş ve Kıbrıslı Türklere kanlı saldırılar düzenlemiş olan bu katil devletin şemsiyesi altına girmeye ve “ayrıcalıklı azınlık” olarak yaşamaya hiçbir niyeti yok.
Aramızda, geçmişi masum Türkleri öldürmekle kirlenmiş Kıbrıs Rum Yönetimi altında “ayrıcalıklı azınlık” statüsünde yaşamak isteyen varsa, şimdiden gidebilir, dönüşüme ya da evrimleşmeye de şimdiden başlayabilir. (Anastasiadis’in adada yaşamlarını sürdüren Türklerin sayısını dört’e bir oranında kısıtlamak istemesindeki kirli amacının da ne olduğu net bir şekilde belli oluyor zaten.)
Anastasiadis’in istekleri kabul edilmezse, istediği şekilde katil Kıbrıs Rum Yönetiminin Federal Devlete evrimleşmesi gerçekleşmezse ve de Kıbrıslı Türkler “Ayrıcalıklı Azınlık” statüsüne indirgenmezse, masadan kalkacakmış.
Digamoya kadar yolu var “katil devletin başı” Anastasiadis’in.
Şundan eminim ki, Kıbrıslı Türkler hiçbir zaman katil bir devletin şemsiyesi altına azınlık olarak girmeyi kabul etmeyecektir.