Gezegenin bu bölgesi biraz acayip!
Sayalım. Burada bir yılda kaç bayram, kaç kutlama, kaç yıl dönümü var? 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim, 10 Kasım... Sonra yıl dönümleri... 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat...
60, 71, 82, 97...
29 Ekim 1920\'den bu yana meydana gelen ve \"Bundan sonra hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak\" dedirten olayları da bu yıl dönümlerine katarsak yılın epey bir bölümünün resmi bayramlar, ideolojik yıl dönümleri, darbelerin gündönümleri vs... ile geçirmiş oluyoruz.
İşte gezegenin burasında tarih biraz da bunların tarihi...
Askeri darbelerin, yıl dönümlerinin kutlamaların tarihi...
\"Cumhuriyet\" kavramı ile süslenen ve aslında bu kavram ile yakından uzaktan ilgisi olmayan bu düzen gerçekte, gezegenin bu bölgesinde baskının, halkı ezmenin, üçkâğıtçılığın, dolandırıcılığın, istikrarsızlığın, demokrasiden uzaklığın bir simgesi olarak kayıtlara geçiyor!
\"Cumhuriyeti koruma ve kollama\" da işte böyle bir düzeni korumak için geliştirilmiş ilginç bir görevdir.
Ankara bu görevden vazgeçmiyor!
Burada özgürlükler ancak bu koruma ve kollama görevini yerine getirdiğini iddia edenler ve bunların uygun gördüğü kişi ve çevreler için var.
Düzenlerinden halkın geniş yığınlarının memnun olmadığını gördükleri zaman \"Cumhuriyetimiz tehlike altında\" diyenler, sürekli bu azınlığın menfaatine çalışan sistemi korumak için bütün yasalara ve anayasaya aykırı fiilleri işlemekten çekinmezler.
Şimdi...
Eğer gezegenin bu yöresi Cumhuriyet ile yönetilmiş olsaydı, buranın bir cumhuriyet olduğuna yönelik her vesile ile sayısız büyük vurgular yapılmasına, her yıl bilmem kaç defa cumhuriyet olduğumuzu hatırlatan törenler düzenlenmesine, açıklamalar yapılmasına, muhtıralar verilmesine gerek kalmazdı.
Ne o öyle tanklar, toplar, uçaklar...
Kime gösteri yapıyoruz?
Dosta güven, düşmana korku salıyoruz güya.
Kimin dost kimin düşman olduğuna hâlâ asker karar veriyor!
Bu tarz kutlamaları artık sadece Kuzey Kore yapıyor, İran yapıyor!
19 Mayıs gösterileriyle ilgili yeni bir düzenleme bile nasıl da bağrışmalara yol açıyor!
Okullarda Milli Güvenlik dersinin askerler tarafından verilmesinin önüne geçildi. Bakalım buna nasıl karşı çıkacaklar, nasıl bağıracaklar?
Evet, bir kısım şeyler yapılmıyor değil.
Kıratın yanında kalan ya huyundan ya suyundan
Fakat on yıldır Ankara\'da iktidar olmak demek aynı zamanda etkilenmek demek.
İktidarın yıpratıcılığına maruz kalmak demek.
İktidar nimetlerini kullanan bazı mensuplarınızın yaptığı ve bazı çevreler tarafından aleyhte kullanılmak üzere bekletilen dosyalar demek.
\"Kıratın yanında kalan ya huyundan ya suyundan\" denir.
Dolayısıyla...
Hükümeti \"Ankaralılaşıyor\" diye eleştirenlerin AK Parti\'ye bir düşmanlıkları olduğunu, bu yüzden de böyle söylediklerini düşünmüyorum.
Ama gerçekten bu sözün negatif bir manası var Türkiye\'de.
Başbakan\'ın da sevmediği bir kelime olduğu biliniyor. Çünkü bunu yazanları açık açık eleştiriyor.
Ama, fakat ve lakin...
Acaba hükümette bu tür, yani Ankaralılaşmak gibi eğilimler görülmüyor mu?
Ya da daha doğrusu sorulması gereken asıl soruyu soralım:
\"Acaba hükümet niçin yapması gereken asıl işleri yapmıyor da 19 Mayıs gösterileri ya da Milli Güvenlik dersi gibi tali meselelerle seçmene selam çakıyor?
Bence bu da Ankaralılaşmak!
Yapman gerekeni yapmadığın zaman Ankara\'ya ayak uydurmuş olursun!
Ankaralılaşmış olursun!
Bence İstanbullu olmak, hatta Kasımpaşalı olmak Ankaralı olmaktan daha iyidir!