Dolma kalem:
Doldur ki yazsın...
Artık hangi rengi doldurursan...
Kafası mürekkebin içine batırılır, kıçı iki parmak arasında sıkıştırılarak pompadan mürekkep yüklenir...
O zaman yazar...
Yazmazsa; sahibi tutup sallar...
Sıçratır tabii...
Artık kime denk gelirse...
Lekesi çıksa bile nasıl olsa izi kalır...
*
Tükenmez kalem:
Her dönemin kalemidir...
Devir değişir, dönem döner, zaman gelip geçer...
Tükenmez..
Yok istenilen biçimde yazmadı, burnunu sürerler...
Burnunu sürttükçe açılır...
Yazar...
Olmadı, ucunu ağzına yaklaştırıp “huh” yaptı mı sahibi, nefes kokusuna bayılır, döktürür de döktürür tükenmez...
Ucuzdur...
İşi bittiğinde kaldırıp çöpe at gitsin...
*
Kurşun kalem; tetiği çekti mi sahibi vınlar, kafadan mı, topuktan mı artık...
Pilot kalem...
Divit kalem...
Keçe kalem...
Sabit kalem...
Olmadı; göz kalemi bari...
Göz boyasın...
*
Başbakan medya patronlarına “kalemlerle” ilgili seslendi:
“Şimdi çıkmış birileri köşesinde yazıyor. Ne diyor? ‘Dışişleri Bakanı’nın Myanmar’da ne işi var’ diyor... Başbakan’ın kızının, hanımının gidişini anlıyorum da, Dışişleri Bakanı oraya niye gidiyor, diyor. Ben buradan o medya patronuna ‘yazıklar olsun’ diyorum. Bu adamları köşe yazarı olarak nasıl tutuyorsunuz?..”
*
Hadi kalemler...
Bir kez olsun tepki gösterin...
O köşeleri bir gün olsun boş bırakın, dünya medyası onurlu Türk meslektaşlarından bir kez olsun söz etsin...
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, gazeteci yazarlara her sene dağıttığı ödüllerden en büyüğünü vermek istiyorsa, bir defa olsun çağrı yapsın...
Boş kalsın köşeler...
Pislik dedi, alınmadınız...
Tasmalı dedi, umursamadınız...
Alçak dedi, utanmaz dedi, satılmış dedi...
Bir onursuz mesleğin mensupları olmaktansa bir kez olsun hadi...
*
Bir kez olsun “kalem” ol...
Kırsınlar bari...
(Cumhuriyet gazetesinden alınmıştır)