İsrail’de dün, İsrail Devleti’nin (1948 yılında) kurulmasından bu yana 19. Genel Seçim yapıldı ve Knesset’in –İsrail Parlamentosu- 120 milletvekili seçildi. İsrail’de 5 buçuk milyon seçmen, 10 bin seçim merkezi ve toplamda 32 siyasi parti var. Siyasi Partilerin Parlamentoya milletvekili sokabilmeleri için asgari olarak oyların yüzde 2’sini almaları gerekmekte. Son yapılan kamuoyu yoklamaları 32 partiden sadece 15 tanesinin Parlamentoya girebileceğini gösteriyor. Bu güne değin İsrail’de hiç birsiyasi parti 61 sandalye kazanıp tek başına iktidar olamadı.
Seçime başbakan olarak giren Likud Partisi başkanı Binyamin Netanyahu merkez sağın önde gelen lideri. En büyük özelliği de İsrail’de doğan ilk başbakan olması. Likud Partisi bu seçimde “Yahudi Evi” (Yisrael Beitenu) Partisi ile birlikte oluşturduğu ortak liste ile girdi.
Likud Partisi tek başına hükümeti kuracak kadar oy alamadığı için hükümeti tek başına kurması olanaksız. Olasılıklardan bir tanesi, çok çocuklu ailelerden ve Ortodoks Yahudilerden oluşan Radikal sağın liderliğine oynayan Neftali Benett ile koalisyona gitmesi. Benett Filistin Devleti’nin kurulmasına ve tanınmasına karşı. İki devletli çözüme de inanmıyor. Batı Şeria da ise yerleşim yerlerinin açılmasını savunuyor.
Benett’in bu görüşü, seçim meydanlarında Filistin topraklarında yeni yerleşim yerleri inşa edilmesi faaliyetlerine devam edeceğini açıklamış olan Netanyahu ile tamı tamına örtüşmekte.
Bu koalisyon Netanyahu’nun 3. Dönem başbakanlığı olacak ama böylesi bir koalisyonun da bölgede ipleri gereceği kesin. İsrail radikal sağa doğru bir adım daha kayacak ve Filistin ile oluşturulmaya çalışılan barışta bir başka sonbahara kalacak. İran ile olan sürtüşme de ivme kazanıp daha tehlikeli bir boyuta tırmanacak.
İstanbul’da BM Güvenlik Konseyi üyeleri ve Almanya’dan oluşan P5+1 grubunun yapacağı toplantıda İran’dan, nükleer çalışmaları konusunda elle tutulur ve kolayca ispatlanabilir tedbirlerin alınmasının isteneceği büyük bir olasılık. İran hükümeti’nin bu tedbirleri İran’da Haziran ayında yapılacak seçimlere kadar oyalayacağı da bir başka gerçek.
Bu gelişme, eğer İsrail’de sağcı bir hükümet kurulursa, İsrail-İran ilişkilerini daha da kötüye götürecek. Karşılıklı hava saldırılarına kadar dahi uzanabilir bu sürtüşme.
İsrail’in bölgede tutunabileceği tek dal Türkiye. Mayıs 2010’daki Mavi Marmara olayından sonra Türkiye’nin talebi olan özre, Gazze ablukasını kaldırmaya ve tazminat ödemeye yanaşmayan II. Binyamin Netanyahu Hükümeti miadını doldurdu ve dün bitti.
Yeni İsrail Kabinesinin Türkiye ile yeni bir sayfa açabilmek için aracılar koyup girişimler başlatacağı kesin. Zaten bölgede yaşamını sürdürebilmek içinde başka bir seçeneği ve yolu da yok.
1973’deki Yom Kippur savaşında, Güney cephesinde savaşının galibi Mısır olmasına rağmen, kuzeyde ilk gün Golan Tepelerini başarılı bir şekilde ele geçiren Suriye’nin yanlış harp stratejisi yüzünden savaşın galibi İsrail olmuştu. İsrail’in 4. bir Arap-İsrail savaşını göze alamayacağı gün gibi aşikar.
Eğer böylesi bir savaş çıkarsa İsrail’in tek seçeneği bu savaşta, nükleer başlıklı füze kullanmak olacak. Bu da İsrail’in sonunu getireceği için İran’a karşı son derece hasmane davranıyor İsrail.
İsrail’in 4. savaştan kaçınabilmesi için tek bölgesel alternatifi Türkiye ve artık İsrailli siyasetçiler de bu gerçeğin bilincine vardılar. Zaten Mavi Marmara olayından sonra kopan/ donan sadece diplomatik ilişkilerdi. Ticaret ve ekonomik işbirliği hız kesmeden günümüze değin devam etti.
Yeni kabine’nin Türkiye ile eski dostluk seviyesini kurabilmek ve işbirliğini tekrar başlatabilmek için akıllıca girişimler yapacağını, duygusal kararlar yerine politik kararlar alacağını söylemek yanlış bir öngörü olmayacak bu yeni dönemde.