Her ölüm erkendir… Ve her ayrılık ta biraz ölümdür…
Her ölüm erkendir ama YDÜ Öğretim Görevlisi Serpil Akfert hocanın bu dünyadan ayrılışı daha da erken oldu.36 Yaşında Kansere Yenik Düşen Serpil Akfert “çok güzel, çok ayrı izler bırakacağız birbirimize, çok özel anlarımız hatıralarımız olacak “dedi ikizlerine…Bu hafta pazarın öyküsünü o mektup oluşturdu. Işıklar içinde uyu Serpil Hoca….Aslında geride bıraktığın hepimizin alacağı dersler var bu mektubunda…Zaten her ayrılıkta biraz ölüm değil midir?Yakalandığı kanser hastalığına yenik düşen 36 yaşındaki Serpil Akfert’in ölmeden önce sosyal paylaşım sitesinde çocuklarına hitaben yazdığı mektup yürekleri burktu. “Biraz daha büyüdüğünde bu mektubu okuman dileğiyle” diyerek bitirdiği mektubunda Akfert çocuklarını nasıl sevdiğini anlatıyor. İkizlerine gelecekle ilgili bir anne gözüyle öğütler veren Akfert’in mektubunda sevgiye verdiği değer çıplak gözle seçilebiliyor…
İşte o mektup:
“Canım Kızım ve Canim Oğlum,
Sizi canımdan bir parça olarak doğurmam benim için tarifsiz bir gurur ve mutluluk oldu. Varlığınız bana benim şu güne dek edindiğim güç ve enerji kadar bir yoğunluk verdi. Sizi öyle benimsiyor, öyle seviyorum ki, bunu anlatabilmek her türlü dilden, her türlü alfabeden öte bir şey benim için.
Annelik duygusunda sakınmak ve merhamet vardır. Bunun bencilliğe dönüşmemesi için çaba harcadığım zamanlar oluyor. Özgür bir birey olmalısınız siz. Yolunu, ideallerini kendisi belirleyebilen, hata yapabilen, deneyimleyebilen bir bireyler.
Ahlakçılık taslayan bir çok öğreti beni yüceltirken, sizi bana borçlu gibi gösteriyor hep. Deniliyor ki size; annen seni karnında taşıdı aylarca, bin bir çileyle doğurup büyüttü, sen sıkıntı verdin ona, yordun anneni, oysa annen gözü gibi baktı sana ve daha ne zırvalar…
Zırva diyorum bunlara çünkü; Bunları söyleyenler de, bunlara inananlar da, kadın da olsalar annelik duygusundan bihaber olanlardır. Beni alacaklı, seni borçlu gibi gösterdikleri her tespit anneliğin ve çocukluğun doğal süreçleridir oysa. Her annenin, her bebeğin, her çocuğun geçtiği doğal süreçler, fiziksel ve ruhsal olarak tutturmaları gereken doğal ritimlerdir. Bu kadar basit işte… Bunları hiç biri duymayın siz bana borçlu falan değilsiniz...
Gün gelir, yanımdan ayrılmak istediğinizde, size “gitme” diyemem. Sizi baskı altında tutmak, duygu sömürüleriyle kendime bağlamak gibi bir fenalık yapmamam gerekir. Özlerim elbet, düşünürüm, tedirgin olurum ama seçimlerinize saygı duyarım bütün içtenliğimle. Ruhum ve kucağım her daim size olacaktır. İstediğiniz zaman gidebilir, istediğiniz zaman gelebilirsiniz. Pazarlığım olmaz asla, olmayacaktır.
Birbirimize küsebiliriz, kızabiliriz. Doğrularımız bir olmayabilir sizinle; an gelir siz, an gelir ben gerekli sabrı gösteremeyebiliriz. Sizin almanız gereken çok yol var. Birdenbire gelişmiyor farkındalıklar, birdenbire olgunlaşılmıyor. Bunun fiziksel bir boyutu olduğu gibi ruhsal, sosyal ve sizin kendi seçimlerinize bağlı boyutları da olacak. Bilgiye, gelişime hevesli olmanız en çok istediğim şey sizin için. Önyargısız olmanız, öğrenmeye, iletişime açık olmanız, hele bunda benim de payım olursa bir parça, en çok sevineceğim şey. Ama unutmayın ki, sizin kendi başına başarmanız gerekenler de olacaktır;fark etmen,mücadele etmen gereken aşamalar da çıkacaktır karşına. Ben elbette sen istediğin sürece yanında bulunurum, destek veririm ama hayat biraz da tek başınalıktır.
Sizin her türlü basmakalıp düşüncelerden arınmanız mutlu edecektir beni. Ülgenim özellikle Seni üreyen, doğuran, çocuk büyüten bir eş, bir anne ve bir fani olarak gören, hatta bu sınırlar içinde kutsayan yozluğa karşı, özgür, üreten, bölüşen,vicdanlı bir birey olarak cesur bir duruşun olmasını isterim.
Evet bazen korkularımızda olacaktır, benim de oldu, tedirginlikleriniz, gelgitleriniz olacaktır benim gibi, kendinizi çaresiz hissettiğiniz zamanlar da olacaktır. Eğer ki yanında olamazsam, hayat izin vermemişse buna, bilirim ki yüreciğiniz sıcacıktır, siz de bilin ki o sıcacıklıkta ben de varım…
Çok güzel, çok ayrı izler bırakacağız birbirimize, çok özel anlarımız, hatıralarımız olacak…
Hayat çok çetin, karmakarışık sorunlar koyabiliyor karşımıza. Ama inandığım bir şey var ki, çok güzel bir yolunuz olacak sizin ve siz çok özel yolcuları olacaksın bu yolun.
Siz doğmadan önce de vardım ben. Bir emeğin içindeydim, bir mücadele veriyordum çizdiğim yolda. Siz doğduktan sonra daha da zenginleşti varlığım. Sizden de çok şey öğrendim ben. Siz de geliştirdiniz beni, siz de değerler kattınız bana farkında olmadan. Daha bir merhametli bakabiliyorsam bir çocuğa, daha bir derin hissedebiliyorsam doğayı ve evreni, kendimle daha bir barışıksam artık, en çok sizin payınız vardır bunda.
Ne kendimi, ne de sizi kutsamak için söylemiyorum bunu. Ama içimden gele gele haykırmak istediğim bir gerçek var; iyi ki yavrumsunuz benim, iyi ki oğlum ve kızımsın…
Biraz daha büyüdüğünde bu mektubu okuman dileğiyle…
Seni seviyorum iki tanem...”
Güle , güle Serpil Hocam, iki tanen seni unutmayacak…
(Star Kıbrıs'tan)