PKK'nın son dönemde terör eylemlerini olabildiğince artırmasının nedeni nedir? Örgütün, ahlaki ve insani duyguları dikkate almadan, hiçbir kural tanımadan yapabileceği her türlü eylemi yapmasının, verebileceği en ağır tahribatı vermek için uğraşmasının sebebi ne olabilir? Ya asker bunların hakikaten canını acıtıyor ve ilk kez yok olma ile karşı karşıya kaldılar ya da Hüseyin Aygün'ün Akşam gazetesine söylediği gibi devletin onları muhatap alması onlarda şımarıklığa yol açtı.


PKK, terörü zıvanadan çıkarmış olabilir, bölgeyi yaşanmaz hale getirmiş de olabilir. Ancak böyle olması onun muhatap alınırlığını değil, alınmazlığını artırmalı. Bu tarz işlerle örgütün muhatap alınır hale gelmesi, silaha olan ihtiyaçlarını ve ona karşı sempatiyi en üst düzeye çıkartmaktan başka bir işe yaramaz. Hiçbir örgüt kendisinin devlet tarafından muhatap alınmasını sağlayan silahtan uzaklaşmaya rıza göstermez.


Beşir Atalay'ın PKK ile Oslo tarzı müzakerelere devam edilebileceğini söylemesi, masaya güçlü oturmak isteyen PKK'nın daha da azgınlaşmasına sebep olmuş olabilir mi? PKK'yı Kürtlerin meşru temsilcisi gibi görmek Kürt ulusalcılarında özgüven patlamasına sebep olmaz mı? Kürtler adına PKK'yı muhatap almak, PKK baskısı altında bulunan ve onun siyasi uzantısı sayılan BDP'ye bütün tehditlere rağmen oy vermemiş olan Kürtlerin durumunu zora sokmaz mı? vs...


PKK ile Kürtlerin hakları üzerine değil, sadece eldeki silahların ne yapılacağı ve silah bıraktıktan sonra dağdaki militanların akıbetlerinin ne olacağı üzerine müzakereler yapmak gerekir. Bundan ötesi, Türkiye'nin kurtulmaya çalıştığı silahın vesayeti meselesini Kürtlerin üzerinde yeniden tesis etmekten başka hiçbir anlam taşımaz.


PKK, terörü becerebildiği kadar artırırken, bütün ülkeyi kan gölüne çevirmeye çalışırken devlet iki stratejik hata yapıyor. Birincisi PKK'yı Kürtlerin temsilcisiymiş gibi muhatap alıyor ve Kürt gençlerin üniversiteli olmasına sebep olan ve Türkiye ile gönül bağlantısını tesis eden dershanelerle anlamsız bir kavgaya tutuşuyor. İkincisi, imkân ve şartlar müsait olmasına rağmen yapısal reformlar yapma yoluna gitmiyor.


Bu ülkedeki temel problemlerin müsebbibi olan eski devlet yapısı neredeyse her şeyiyle varlığını sürdürüyor. Seçimlerden önce hükümetin de en önemli vaadi olan yeni anayasa konusunda neredeyse hiçbir çaba gösterilmiyor. Bu anayasayla birlikte devlette hem biçimsel hem de anlayış olarak birçok meseleyi düzeltmek imkânı varken bu konuda çok isteksiz bir görüntü çiziliyor.


Bugüne kadar devlet, her şeye kendisi karar veren, vatandaşlarına hayat anlayışı dayatan ve uymayanlarla da ölesiye kavgaya giren bir anlayış içindeydi. Güvenlik güçleri belki ilk defa terörle sahici bir şekilde mücadele ediyor. Bu teröre sebep olan yapısal problemlerin ortadan kaldırılması konusunda ise devletin biraz daha aceleci ve reformist olması gerekir. Ancak devlet, bu reformların en temeli olan bireysel özgürlüklerin artırılması, devletin özel hayatlardan çekilmesi, insanlara hayat tarzı dayatmaması yaklaşımını bir türlü benimsemek istemiyor. Türkiye, Güneydoğu meselesinde tarihin en kritik evresine girdi. Allah muhafaza, bu kritik evrede yapılacak kritik hatalar bir daha geri dönülmeyecek sonuçlar verebilir.

(Zaman gazetesinden alınmıştır)