Haber sitelerine dün akşam düşen haberlere göre, UBP Genel Yönetim Kurulu ile Parti Meclisi’nin toplanacağı belirtiliyor.
Bu organların tek kişiden oluşmuyor.
Genel yönetim kurulu ve parti meclisi üyeleri, bir değil, nitelikli, aklı başında, kişisel çıkarların rüzgarına kapılmayan birey gibi yaklaşıp sağlıklı çıkış yolunun bulunmasına katkı koyarlarsa UBP soluk alabilir. Aksi olursa, bir zamanların ünlü sloganı “UBP TUMBA”yı UBP’liler hep birlikte slogandan gerçeğe dönüştürecek.
Dün saat tam 11.28’de cep telefonum çaldı.
Arayan Ferdi Sabit Soyer.
Açtım, hatır matır sormadan doğrudan soru geldi.
“ Gözlükleri taktın mı Hasan Gardaş?”
...Ve devam etti.
“Çarşamba günkü sohbetimizde sana Cumhurbaşkanlığı bütçesinden sonra gözlerini Meclis’te ayırma, üç boyutlu film olacak, gözlüklerini hazırla, demiştim. Film oynanmaya başladı. Meclis toplanamadı, Başbakanlık bütçesi görüşülemedi.”
***
Soyer’in söylediklerini tabii ki hatırlıyordum.
Dahası çarşamba günü Meclis’e gittiğimde öğle yemeğinde Ferdi Sabit Soyer, Sonay Adem, Mustafa Yektaoğlu, Ömer Kalyoncu, Fatma Ekenoğlu ve Sibel Siber’le aynı masadaydık.
Bir ara ÖRP Genel Başkanı Turgay Avcı, masaya gelip seslendi.
Sonay Adem, Turgay Avcı’ya aynen şunları söyledi: “Partini toparla, hazırlıklara başla, mart-nisanda erken seçim var.”
Turgay Avcı, tepki gösterip, “Yok öyle şey” demedi.
Neden demedi?
Çünkü mevcut durumun sürdürülebilir olmadığı konusunda Turgay Avcı’nın da düşüncesi net.
***
Dün Başbakanlık bütçesinin görüşülmesi gerekiyordu.
Toplantı yeter sayısı olmadığı için Meclis toplanamadı. Başbakanlık bütçesi de görüşülemedi.
Çarşamba günü Ferdi Sabit Soyer’in, espri ile harmanlayarak söyledikleri “Bir bildiği var”ın ürünüydü.
21 Ekim Kurultayı’na gidilirken hep ne deniyordu?
“UBP, büyük partidir. Kurultayla birlikte kırgınlıklar da biter. Eller birlikte havaya kaldırılır ve yola devam edilir.”
Bizim gibi dıştan bakanlar, söylenilenin olmasının sanıldığı kadar kolay olmayacağını görüyorduk.
***
UBP, bir parti içi yarışta asla yaşanmayacak ve demokrasiyle uzak yakın alakası olmayan kıran kırana bir kavga yolculuğunu tercih etti.
Bu tercihte tarafların payı eşit mi?
Samimi olarak bu soruyu yanıtlamak gerekirse, UBP’yi mahkemelere düşüren, kurultayın üzerinden 49 gün geçmesine rağmen yaşanan gerginlikte büyük pay İrsen Küçük tarafınındır.
İrsen Küçük demedim, İrsen Küçük tarafı dedim.
Çünkü kampanya profesyonel olarak Türkiye’den Erol Olçak’ın ekibini verilmişti. O ekipte öngörüsüz, tarafları kırdıran bir kampanyayı tercih etmişti.
Kurultaya 19 gün kala 21 Ekim 2012’de yazdığım yazımda bugün yaşanmakta olanları tehlike olarak işaret ediyordum.
O yazımın özünü yansıtan bir bölümü sizlere aktarayım:
“... Pek çok kaynak İrsen Küçük’le Erol Olçak’ın ajansı arasında -olmasına itirazım olmayan- profesyonel bir buluşma olduğunu belirttiği için yazımı isimlendirerek sürdürüyorum.
Erol Olçak’ın profesyonelliğine sözüm yok.
Ancak Olçak ve ekibinin AKP özelindeki deneyimlerinde parti içi bir kampanya yürütme yoktur.
Onlar için bir tarafta kampanyasını yürüttüğü parti ya da aday, öte tarafta ise tüm yöntemlerle hezimete uğratılması gereken, “Ötekiler” vardır.
Onların kampanyasında kazanan düşünülür.
Kaybedenlerle seçim sonrası ilişki, yakınlık hesabı yoktur.
Tam da bu nedenle UBP’de parti içi bir yarışta İrsen Küçük’ün karşısında olan herkesi ezip geçmek için medya üzerinden her şey yapılıyor.
Olçak’ın işi 21 Ekim’de biter.
O gün sandıktan İrsen Küçük çıkarsa kendilerini başarılı görecekler.
Ama İrsen Küçük sandıktan çıkarken partisinin yarısını karşısında bulacakmış, UBP’de parti için kurumlaşmış bir muhalefet ve her türlü karşı tavrı sürdürecek önemli sayıda milletvekili ile yüzleşecekmiş... Bunlar Erol Olçak’ın derdi değil...”
***
Erol Olçak’ın ekibinin şekillendirdiği kampanya İrsen Küçük’e seçim zaferi getirmedi.
Belki daha da önemlisi ortadan karpuz gibi ikiye bölünen UBP’yi genel başkanlıkla ilgili davadan öte kan davasına götürdü.
Artık taraflar bir birlerini aynı partinin mensupları olarak görmüyor.
Aynı partinin mensubu, aynı siyasi ailenin mensupları olsalar kapıyı kapatıp içeride konuşa konuşa anlaşırlardı.
Bunlar kapının iç tarafında da dış tarafında da kavga ediyor.
Bir başka gerçek, UBP’de tarafları soğukkanlı davranışa çağıracak insan kalmadı.
“Ankara, bu görevi yerine getirsin.”
Bunu diyenler de çok iyi biliyor ki, Ankara olduğu gibi UBP’deki genel başkanlık yarışında manevra alanı kalmayacak şekilde taraf oldu. Bu noktadan sonra, “ Beni dinlemezseniz yardımı keserim” de işe yaramaz.
***
Peki gelinen durumda ne olacak?
Açık olarak şunu çizeyim, İrsen Küçük, kendi kaderini kendisi çizecek.
Gerginlik İrsen Küçük’ün işine yaramadı.
Aynen devam ederse kazançlı çıkması zorlaşacak.
Lider alternatifliği yerine kavga ederek yıpranmış, bir siyasi figüre dönüşecek.
Hak etmese de “Hırsına yenik düşmüş, kendinden başkasını düşünmeyen” kişi olarak damgalanacak.
Farz edelim kıra döke, partideki koltuğunu korudu.
O kırıp döktükleri partinin neredeyse yarısının desteğine sahip. Kırık, dökük, yara bere içine bir UBP nasıl seçime gidecek?
Hem kimse unutmasın İrsen Küçük’ün kaderi artık delegenin değil Meclis’te çoğunluğu etkileyen muhaliflerinin elindedir.
İşte dün gördük.
Kaşif, Taçoy ve Zorlu, Meclis’e gelmedi, Başbakanlık’ın yani İrsen Küçük’ün bütçesi görüşülemedi.
Dün parti içi muhalefet, İrsen Küçük’e gücünü gösterip, neler, yapabileceklerini işaret etti.
***
Kısa süre öncesine kadar kükreyerek “2014’e kadar hükümetimiz görevi başındadır” diyen İrsen Küçük’ün sesi her geçen gün kısılıyor.
İrsen Küçük, sesi tamamen kısılmadan ne yapacaksa yapmalı.
Ancak şunu da herkes bilsin öfkeyle kalkan mutlaka zararla oturur.
Haber sitelerine dün akşam düşen haberlere göre, UBP Genel Yönetim Kurulu ile Parti Meclisi’nin toplanacağı belirtiliyor.
Bu organların tek kişiden oluşmuyor.
Genel yönetim kurulu ve parti meclisi üyeleri, bir değil, nitelikli, aklı başında, kişisel çıkarların rüzgarına kapılmayan birey gibi yaklaşıp sağlıklı çıkış yolunun bulunmasına katkı koyarlarsa UBP soluk alabilir. Aksi olursa, bir zamanların ünlü sloganı “UBP TUMBA”yı UBP’liler hep birlikte slogandan gerçeğe dönüştürecek.
Günün sözü:
Hesabın küçüğü, zararın büyüğünü yaratır.
(Havadis gazetesinden alınmıştır)