Özel Yetkili Mahkemelerin (ÖYM) kaldırılması gerçekten demokrasi sevdasından mı kaynaklanıyor? Buna inanmayı çok isterdim ama, -belki maalesef demeliyimhenüz "akıl tutulması" yaşamıyorum. Bir kere, amaç, "demokratikleşme" olsa, bu "gizli-saklı"ya ne ihtiyaç var? Kamuoyunda müzakere edilmeden, son güne hatta son ana kadar kimsenin görmediği bir önergeyle getirilen düzenleme elbette kuşku uyandırır.

Çıkar amaçlı suç örgütleri ve uyuşturucu çeteleri artık Özel Yetkili Mahkemelerin yetki alanında değil. Aslında, bu konuda ÖYM'lerin yetkilerini aştığına şahit oluyorduk. Görevin kendisinden kaynaklanan doğal bir hiyerarşiyi, çıkar amaçlı suç örgütünün bir unsuru gibi değerlendirdiler. Meselâ, Şike davasında bu böyle oldu. İzmir Belediyesi'ndeki ya da Kamu İhale Kurulu'ndaki yolsuzluk iddialarını çıkar amaçlı suç örgütü kapsamına soktular. Basit suç ortaklıkları, "örgütlü suç" muamelesi gördü. Hükümetin, "İzmir Belediyesi'nde yanlış bir uygulama var" diye gelişmeleri eleştirdiğini duydunuz mu?

Dedim ya, henüz "akıl tutulması" yaşamıyorum. Anladığım kadarıyla muhtemel yolsuzluk iddialarına karşı "ön izin" mekanizması devreye sokularak önlem alınıyor. Özel Yetkililer devreden çıkınca, "Ön izin almadan soruşturma yapılır" şeklindeki istisna da kalkıyor; genel izin kuralları uygulanıyor.
Artık, İhale Kurulu'na ve diğer kamu kurumlarına yönelik yolsuzluk iddialarına düz Ağır Ceza Mahkemeleri bakacak.

Amaç demokratikleşme olsa, Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu'nun sorunlu maddeleri ele alınmaz mı? "Parasız eğitim istiyoruz" diyen ya da "poşu takan" gençler, terör örgütü üyesi sayıldıkları takdirde, gene ÖYM'lerin muadili olan bölge ihtisas mahkemelerinde yargılanabilir. Buna mukabil, kapkaç çetelerine, haraç alan mafyavari yapılara ve uyuşturucu tacirlerine gün doğdu! Onlar, eskiden olduğu gibi, yerel mahkemelere bırakıldı. Eskiden, mafyanın yerel mahkemede hükümranlık kurup kolayca kendi paçasını kurtardığını hatırlayalım ve elimizden bir şey gelmediği için dövünelim.

(Sabah gazetesinden alınmıştır)