“Benim için artık çok geç" diye başladı. Kıvırcık saçlı küçük ela gözlü kadın. “Babamın evine dönüşüm imkânsızdı. Kalıp ne olursa olsun kaderimi yaşamalıydım. Bir an bile böyle bir anı yaşayacağımı hayal etmezdim. Uzun zamandır sevdiğim adam beni zorla kaçırmıştı. Kim kaçırılabilirdi sevdiği tarafından.” Herkes kendi rızasıyla gittiğini sanıyordu, kendi isteğiyle sevgilisine kaçmadığını ispat edemezdi. Eve dönmek için çok geçti diye yıllarca aldatılmak üzerine kurulu hayatına; bir "evet" bile demeden başlamıştı. Ta ki içindeki tüm hayırları birleşip hayır'lısı olana dek.
…
Bir keresinde diye yutkundu, derin nefes alıp devam etti. "Beni şarap açacağıyla hafif yaralamıştı. Bir zaman tünelinde gibiydik. Biliyordum. Birazdan her şey bitecek ve eski haline dönecekti. Yeniden göğüs kafesinde huzuru bulduğum adam olacaktı. Fakat işte "birazdan" dediğimiz o kısa an bazen çok uzundu. Bir türlü geçmiyordu. Şiddetle savrulan saçlarımın arasından anahtarları gördüm adımı söyleseniz bilemezdim fakat onların arabanın anahtarı olduğunu hemen bildim. Vücuduma inen darbeler evde bulunmayan ev sahibinin kapısını yumruklayan münasebetsiz misafir gibiydi ama işte ağzım dilim varmıyordu misafir istemiyorum demeye. Sonunda durgun bir akarsuyun birden coşması gibi yorulduğu bir an koştum kurtuldum elinden. Ve tüm az zamanlar ‘zaman zaman kendimi kaybediyorum’ dediği anlar bitti. Zaman benimdi. Vakti zamanında evliliğim annemi cezalandırıp uzakta yaşamak istememle başlamıştı. Beni sürekli evlendirmek istiyordu. Artık bu evde bizim için anne kız olmak çok geç diye düşünüp evlenmiştim. Aslında geç kalmanın ne olduğunu bilmeden.”
…
Bir bayram sabahı muntazam traşını olurken "neden bu kadar heyecanlıyım ki?” diye sordu kendine. Sadece on dakika ötedeki dernekte, sıradan bir bayram sabahını kutlayacaklardı. Altı üstü her gece okey oynadıkları yere bayramlaşmaya gidecekti. Sanki gelir miydi bir saat mesafedeki oğlu ya da hiç aklından geçirir miydi kızı ‘babam torunlarını görmek ister ‘ diye. Kardeşlerim ya kardeşlerim yolda görseler tanır mıydılar beni? Ne kadar yalnız olduğunu hatırladı. Kalbi bir karabasanın altında uyanmak istiyor gibi çırpınırken tıraş bıçağını elinden bıraktı. Gözünden akan yaş yüzündeki çizikleri yaktı geçti. Lavaboya yaslandı havluyu yüzüne kapadı hıçkıra hıçkıra ağladı. Bir kağıt mendil için artık çok geçti gözyaşlarını artık hep havluyla siliyordu..
…
O sabah kahve makinesinin önünde gözleri boşlukta bir rüyada gibi basarken düğmelere yanlışlıkla sütlü kahve yerine sıcak çikolataya değmişti eli. Hep çok para harcayan biri olmasına rağmen bazen gözüne çok gelirdi kahve parası. Seçimini değiştirmek için sanki çok geçti.. İşte o an gazetede az önce okuduğu yazıyı hatırladı kahramanların hikayesi birbirinden farklıydı ve hepsi hayatlarının bir döneminde kendilerini çok geç olduğuna inandırmıştı. Bir an için kendi düşüncesinin farklı olmadığını fark etti. Bir başkasının hikayesini okurken çok geç değil aslında “şunu yapabilir şöyle düşünebilirdin” deyip akıl verirken kendi seçimini değiştirmeyi hiç düşünmemişti. Tüm yazı boyunca kafasında alternatif çözümleri sıralamasına rağmen kendi yanlış tercihine razı olmuştu. Hayat böyleydi değiştirebileceğin en küçük bir seçim için bile çok geç diyebiliyordun. Birden bire yaşadığı bu aydınlanmayla düşündü; kim bilir dün önceki gün daha önceden, hangi sebepsiz sebeplerle çok geç olduğuna kanaat edip vazgeçmişti. Sıcak çikolata dolunca tereddüt etmeden çöpe attı yeniden bozuk paraları atıp kendi seçtiğini almaya karar verdi çünkü hiçbir zaman düzeltmek için çok geç değildi.