Türkiye önemli bir dönemeçten geçiyor. PKK’nın sırtından devleti yıkmaya ant içmişler, Marxist artıklar, sol liberaller, araya karışmış sağ ’dönekler’ kol kola İmralı mızıkası çalıyorlar. MHP’de tek konuşan, artık yüzünü eskitmiş, çocuk müsameresinde, önüne geleni azarlayan, arada bir oyuncak çıkartan, bir mendil, bayrak sallayan görüntüsü sergilemeye başlamış zat. Diğer 51 milletvekili nerede? Ha... Özcan Yeniçeri arkadaşımız, bir an boş durmuyor; basın toplantısı düzenliyor, cerbezeli hitabıyla işin ciddiyetini ortaya koyuyor. O kadar.
Türkiye’de terör meselesi yanında, İmralı mızıkacılarının Türkiye’yi pazarlaması yanında, ekonomi ne âlemde? Zamlar peş peşe geliyor. Ülke insanı ne yiyip içecek? Zengin-fakir uçurumu neden bu kadar derin? Bunları tartışan kaç MHP milletvekili var? MHP’de çaplı ekonomistlerin olduğunu biliyorum. MHP Genel Başkan Yardımcısı A. Kenan Tanrıkulu güven veren, nerede yürüyeceğini, nerede duracağını bilen bir ekonomisttir. Kendisinden her ekonomik çıkmazda bir açıklamayı açıkçası beklerdim. Keza, Antalya Milletvekili Doç. Dr. Mehmet Günal, Türkiye’nin iktisadiyatına kafa yormuş bir insandır. Son kitabı “Mayın Temizleme İsrail ve AKP-BOP, Arap Baharı ve Suriye Meselesi Işığında” (Berikan Yay.) kitabı da önümde... Neden ses yok?
***
Ülkü Ocakları... Ülkü Ocakları Başkanı Anadolu’yu dolaşıyormuş. Nerede hareket orada bereket... Çok iyi. Ancak iç ilişkiler, dışa vurulmadıkça bir mana ifade etmiyor. Ülkü Ocakları, anlamlı çıkışlarıyla; biz varken, siz ne yapsanız ülkeyi başkalaştıramayacak, başkasına peşkeş çekemeyeceksiniz, diyecek gücü bulmalıydı. Potansiyel yüksek ama atıl! Kesinlikle kavgaya meydan vermeyecek, kavga temayüllüleri grup dışı bırakacak atraksiyona geçilemez mi?
İş başta bitiyor.
Önceki hafta İmralı görüşmelerinin başladığı ilân edildi. Sivil kuruluşlar diye birileri bile ortaya çıktı, yıllardır hep aynı isimlerdir, sıfatlarını yukarıda saydım, acaba Milliyetçi Hareket paralelindeki kuruluşlar, Öcalan’ı adam yerine koymanın abesliğini anlatmak için, ister netice alsın ister almasın, kapıları çaldı mı?
Milliyetçi Hareket ya potansiyelinin farkında değil. Şu zamanda yeri göğü inletmeyeceksin de ne zaman inleteceksin! Silkinmek gerekir.
Evet iş başta bitiyor. İmralı mızıkacıları gayguylarını çalmaya başlayalı dört gün oluyor, Devlet Bey, ancak salı günü Meclis’teki mutat grup toplantısında ses verdi.
***
Milliyetçi Hareket kadrolarının üzerinde yük haddinden fazla... Türkiye’nin birliğini ve bütünlüğünü koruyan bir onlar kaldı. Ak Parti’ye bakın, CHP’ye bakın... İkisi de arkalarında bir yığın sol/sağ liberal, neo İslâmcı döküntüsü, PKK’ya ne verebiliriz yarışı içindeler. Paris’te üç PKK’lı vuruldu; bunlar cenazelerin kaldırılması için “devlet töreni” bile teklif eder hâle geldiler!
Birileri Alparslan Türkeş’i, “verme” emellerine âlet etmek istiyorlar. Bir köşe yazısında, Türkeş’e açık açık iftira var. Doğrusunu kim açıklayacak? Eski HEP’li Feridun Yazar kitabında yazmış, gazeteci de aslını araştırmadan hinliğine köşesine taşımış:
1990’lı yılların başında HEP’ten Feridun Yazar, Orhan Doğan, Leyla Zana, Mahmut Uyanık partileri ziyaret etmiş. Türkeş de ziyaret edilenler arasında. Türkeş ziyaret edenlere diyesiymiş ki:
“12 Eylül’de beni içeri aldılar, esas duruşta İstiklâl Marşı okuttular. Gördüğümüz işkenceleri size anlatamam. Yanlışımız şuydu. 12 Eylül öncesinde partimizin bazı kadrolarının devlet tarafından kullanılmasına izin verdik. Şimdi, ülkücü mafya diye etrafı kasıp kavuranlar, bizim o gün devlet kadrolarının kullanmasına izin verdiğimiz kişilerdir. Biz onlarla ilişkimizi kestik. (...) Biz Kürtlerle iç içeyiz. Bu kadar iç içe girmiş iki halkın düşman olmaması gerektiği kanısına vardım. Benim eniştem Vanlı bir Kürt’tür. Kız kardeşimin eşi. Yeğenlerim de Kürt’tür. Size söz veriyorum, size yapılan baskıları önlemek için elimden geleni yapacağım.”
Bu kadarcık yazıda iki doğru, dört yanlış var.
Doğrular: 12 Eylül işkencesi ve Türkeş’in kız kardeşinin bir Vanlı ile evlenmiş olması.
Yanlışlar:
1. Ülkücülerin “devlet kadroları” nın kullanımına verilmesi. Türkeş’in böyle konuşması, “ülkücü mafya” dan bahsetmesi mümkün değil. 2. Biz Kürtlerle iç içeyiz dedikten sonra, iki halkın düşman olmaması gerektiği kanaatine vardığını söylemesi. Bu söz de bence Türkeş’in üslûbuna uygun değil. İç içelikten, aynîlikten bahsedildikten sonra, düşman olmaması kanaatine varmak sözü tuhaf gelmiyor mu? 3. HEP’lilere: “Size baskıları önlemek için elimden geleni yapacağım” diyesiymiş. Baskıdaki kasıt ne? Kim baskı yapıyor?
HEP’liler Türkeş’i ziyaret ettiklerinde Türkeş tarafında kimse yok muydu? Türkeş ki, burada sözlerinin kullanılacağını bilerek mutlaka kayıt tutturmuştur.
Feridun Yazar aklında kalanları, işine yarayacak şekilde yazmış anlaşılan.
MHP yönetimi piyasaya sürülen bu tuhaf sözlerin gerçekten söylenip söylenmediğini, en azından asla bu üslûbun Türkeş’in uslûbu olmadığını açıklayacak mı?
(Yeni Çağ gazetesinden alınmıştır)