Fransa Senatosu’nun yeni sol çoğunluğun oylarıyla Ermeni soykırımını inkar etmeyi suç kabul eden kararından sonra, Türkiye ve Fransa arasındaki ilişkiler birden gerildi. Oysa Mayıs 2011’de aynı senato, sağ çoğunluğun oylarıyla aynı yasa teklifini reddetmişti. Bu tartışma direk olarak Sol ve Sağ arasındaki rekabetten kaynaklananan politik kaygıların sonucu. Tarihsel gerçekleri ortaya çıkarma kaygısı, bu yasayı destekleyenler açısından politik endişelerin gerisinde yer alıyor.

***

“Tarihsel gerçek” üzerine tartışmanın kökeninde, II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası’nın gaz odalarında Yahudiler’in öldürüldüğünü ve insanlığa karşı suç işlendiğini reddedenlere uygulanacak yaptırımları düzenleyen Gayssot Yasası’ndan kaynaklanan gerilimin olduğu unutulmamalı. Yasa şiddetle tartışılmış ve değişik düşünce ekolleri arasında polemiklere yol açmıştı. Birçok tarihçi yasayı, belirli analizleri ve algıları suç haline getirerek tek bir tarih anlayışını meşrulaştıracağı gerekçesiyle eleştirmiş ve sağlıksız bulmuştu. Zaten “soykırım inkarcılarını” susturmanın, sorgulama özgürlüğü ve her şeyden öte yöntemler arasında açıkça ayrım yapabilme gerekliliği adına böyle bir yasayı desteklemeden de mümkün olduğu anlaşıldı. Gerçekte bir imha gerçekleştirilmişti, fakat sorgulayan genç kuşağın beyinlerine bunu yasal yollardan empoze etmeye gerek yoktu: Bu sonuca kendileri de varabilirlerdi.

Ki bu da bizi “Ermeni sorunu” konusunda aynı problematik yaklaşımla yüz yüze bırakıyor. Şimdi Fransız Senatosu soykırım olmadığını söyleyenleri cezalandırma yoluna gidecek. Böyle bir kanunun yararı ve sınırları ne olacak? Neler olduğunu ortaya çıkarmaya çalışan tarih öğrencileri ve bilim insanları için durum sanıldığından daha flûdur ve Avrupa Yahudilerinin imhası konusuna nazaran daha fazla görüş mevcuttur.

***

Soykırımı kabul eden yaklaşımım benim Türkiye’de, en üst düzeyde sert bir şekilde eleştirilmeme yol açtı. Ancak şimdiki hükümetin gerçeklerin ortaya çıkarılması için bilimsel bir araştırma komisyonu oluşturulmasına yönelik tutumunu olumlu bulduğumu da belirtmeliyim ki bana göre bu konuda tek geçerli yaklaşım da budur. Türk hükümetinin tutumu önemli ölçüde değişmiş; yapıcı bir diyaloğa hazır olduğunu göstermiştir. Ermeniler kadar birçok Türk de hükümetin bu önerisini ve sorunun açıkça ve bilimsel bir şekilde incelenmesine yönelik tutumunu olumlu bulmuştur. Ben Ermeni soykırımı hakkındaki şimdiki görüşlerimi bu konu üzerinde yürütmüş olduğum araştırmalar ışığında edindim ve şayet bildiklerim dışında yeni veriler sunulmazsa görüşümü hiçbir şekilde değiştirmem. Bilgilendirilmiş ve basiretli bir zihnin tarihi başka türlü değerlendirmesi de mümkün değil zaten. Paul Valéry, tarihle her şeyin ispatlanabileceğini veya tersine, olayların olduklarından önemsizmiş gibi gösterebileceğini, ters yüz edebileceğini ve hatta yalanlayabileceğini iddia eder.

Gayssot Yasası ve Ermeni soykırımının inkarını suç haline getiren yasa üzerine yürütülen şimdiki tartışmalar sadece sağlıksız olmakla kalmıyor; yapıcı da değil. Bilimsel araştırma ve tartışmaları cesaretlendirmek yerine tartışmaları çıkmaza sokuyor ve olayları doğrulayan deliller ve buna dayanan bakış açısı, kendisini destekleyen yasaların ağırlığı altında eziliyor. Endişelenmek için tüm sebepler mevcut. Bu arada da Türk otoritelerinin iyi niyeti de reddedilip bir kenara atılmış oluyor. Bu da bu polemiğin başka amaçları gizlemek için kullanıldığını düşündürüyor. Birinin “Ermeni olayları” hakkındaki görüşü ne olursa olsun, tarih siyasi otoritelerce düzenlenip tanımlanamaz. Fransızlar’ın bu yönde bir yasa çıkarma kararı ne akıllıca ne de bilimsel. Bu tarihsel bir olayın nedeni açıklanmamış (ulusal veya uluslararası) amaçlarla sömürülmesidir. Araştırma yapmanın suç konusu ve ceza sebebi haline getirilmesini kabul edebilecek hiçbir ciddi beyin, tek bir gerçek tarihçi yoktur.

***

Türkler’in resmi görüşünü kabul edersiniz veya etmezsiniz; ancak tarihin tek geçerli politik yorumunu empoze etmek değil de bir şeylerin gerçekten tartışılmasını istiyorsanız, o zaman bilimsel bir komisyon kurulması gerektiğini ve bunun için de adil ve uygun bir zeminin şart olduğunu anlamalısınız. Birbirine rakip siyasi güçlerin böyle bir polemikte aynı tavrı sergilemesinin Fransa’ya getirisi ne? Gerilimli bir seçim öncesinde, şüpheli amaçlar uğruna tarihi yeniden yazmaya çalışmak şaşırtıcı olduğu kadar tehlikeli de. Ermeni sorunu Türkiye’de çözülemeyecekmiş gibi görünüyor. Yoksa nihai amaç bu mu? Ermeni meselesi Türkiye’yi Avrupa Birliği’nden kol mesafesinde uzak tutmak için açıkça öne sürülen konulardan biri.

Şurası açık ki, söz konusu olaylar son derece karmaşık ve tarihi gerçeklerle ilgileri de pek yok. Türk hükümeti bir süre önce Ermeni topluluklarıyla diyalog kanallarını açmıştı. Fransa’nın bu kararı ise sadece ciddi bilimsel yaklaşımları tehdit etmekle kalmıyor; tam tersi sonuçların doğmasına ve tarafların görüşlerinin gereksiz yere kutuplaşmasına da yol açıyor. Aslında bu tavrın temelinde tarihi gerçekleri asilce araştırıp savunma isteği değil, Türkiye’ye yönelik olumsuz önyargılar yer alıyor.