UBP’deki genel başkanlık yarışında ne yazdımsa, her kelimesinin sonuna kadar arkasındayım.
İlk günlerde “acaba?” diye azıcık kuşkuyla ortaya koyduklarımın tümünde “acabaları” kaldırdım.
Benim için UBP’deki genel başkanlık yarışının bütünü ve yarışla bağlantılı olanların ilişkileri bakımından en küçük soru işareti kalmadı.
Bu süreç yaşanacaktı.
Sonucu ne olursa olsun, siyasi yaşamımızda yıllar sonra da çok konuşulacak bir sürecin gazeteciler olarak tanığı olduk. Bazı arkadaşlarımız tanıklıktan öteye geçmişse umarım ve de arzu ederim onlar da tanıklık ötesini bir gün yazacaktır.
En çok neye yanıyorum biliyor musunuz?
Günlük tutma alışkanlığımın olmamasına...
1970’li yıllardan başlayarak nelere tanık olmadım ki...
Bir ara, her akşama bir miktar zaman ayırıp yazmayı düşündüm... Gene yapamadım...
Çok şükür yaşadıklarımı anımsıyorum.
Ama detayları, tarihleri, saatleriyle yazabilirdim...
***
Başlık yaptığım soruyu aklıma getiren UBP’de genel başkanlık yarışı...
Çok uzun zamandır UBP ile yatıp, UBP ile kalktık.
UBP’deki genel başkanlık yarışıyla ilgili en çok yazı yazanlardan biriyim sanırım.
Kimin genel başkan seçileceği inanım hiç önemli olmadı benim için.
Olaya kendi sınırları içinde demokrasi kriterleriyle yaklaşma öznemi hep korudum.
***
Şimdi durup yazdıklarımdan alıntılar yapmayacağım.
Yapmama da gerek yok.
Artık internet ortamında arşivlere ulaşmak çok kolay.
UBP’deki genel başkanlık yarışında ne yazdımsa, her kelimesinin sonuna kadar arkasındayım.
İlk günlerde “acaba?” diye azıcık kuşkuyla ortaya koyduklarımın tümünde “acabaları” kaldırdım.
Benim için UBP’deki genel başkanlık yarışının bütünü ve yarışla bağlantılı olanların ilişkileri bakımından en küçük soru işareti kalmadı.
Bu süreç yaşanacaktı.
Sonucu ne olursa olsun, siyasi yaşamımızda yıllar sonra da çok konuşulacak bir sürecin gazeteciler olarak tanığı olduk. Bazı arkadaşlarımız tanıklıktan öteye geçmişse umarım ve de arzu ederim onlar da tanıklık ötesini bir gün yazacaktır.
***
Bu satırların yazarı olarak UBP’deki genel başkanlık yarışında taraf olan herkesle görüştüm ve de konuştum.
Düşünceleri, yaklaşımları dinlemekle kalmadım...
Sorulmasa bile görüşlerimi söyleme gereksinimi duydum.
Çünkü görüşlerinizi söylemezseniz, yaptığınız görüşmeyi bazıları “Talimat verme- talimat alma” ortamı olarak algılayabilir.
Karşınızdaki insanların yanlış anlamalarına fırsat vermemek için en doğru olan düşüncelerinizi ortaya koyarak yanlış anlaşılmanın önünü tıkamaktır.
Yaptığım görüşmelerde söylediklerim köşemde yazdıklarım ve ekranlarda söylediklerimden asla farklı olmadı.
Bu süreçte Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Başbakan İrsen Küçük, Türkiye’nin Kıbrıs İşlerinden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, TC Lefkoşa Büyükelçisi Halil İbrahim Akça, UBP Genel Başkan adayı Ahmet Kaşif, TC Lefkoşa Büyükelçiliği’nden Ender Önkol’la görüşmelerimizde UBP Genel Başkanlık yarışı konu edildi.
Samimi olarak söyleyeyim kimse bana yönelik açık bir telkinde, talepte bulunmamıştır.
Herkesin kendi penceresinden baktığı zaman görmek istedikleri tabloyu fark ettim mutlaka.
***
Ayrım yapmadan, şunu çok açık olarak yazmak isterim.
UBP’deki genel başkanlık yarış süreci, her türlü rezil teklifin havada uçuştuğu bir dönem olmuştur.
Hep zayıf karınlara oynanmış...
Zayıf tarafı olanlara, zayıf taraflarından yaklaşılmıştır.
İşin garip olan yanı, zayıf tarafı olanların, o zayıf taraflarını açarak, tekliflere açık yaklaşım içine girmeleriydi...
Yani, “Gör beni, göreyim seni” ilişkisi yaygın hayat bulmuştur.
***
Yüze yüze kuyruğuna geldik.
Yarın sandıklar bir kez daha kurulacak...
Son dönemin “En değerli” insanları olan UBP delegeleri oylarını kullanacak ve akşam saatlerinde UBP’nin genel başkanı belli olacak.
Sonuç ne olursa olsun ne birilerinin başı göğe değecek, ne de birileri için dünyanın sonu gelecek.
Ancak 24 Şubat’ta UBP delegelerinin ortaya çıkaracağı sonuç uzun süre konuşulacak.
Olası sonuçlara göre etkileri de mutlaka olacak.
***
Seçim yasakları olmasa da yarın UBP ile ilgili yazmayacağım için bugün yazımı bu akışla yazmaya karar verdim.
Önce Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun, ardından Başbakan İrsen Küçük’ün ve en sonunda dün Ahmet Kaşif’in basın toplantısını izledim.
Eroğlu, basının karşısında tek başına çıkmıştı. Sağında solunda kimse yoktu.
İrsen Küçük, soluna beş sağına ise dört bakanını alarak geçti kameralar ve basının karşısına...
Dün ise Ahmet Kaşif, kendisini destekleyen dokuz UBP Milletvekili ile basın toplantısı düzenledi.
Ejder Aslanbaba’nın Kaşif’in yanında duruşu, fotoğrafa çok yakışmadı. Aslanbaba’nın vücut dili ötekilerle çok da buluşmuyordu.
Ahmet Kaşif ve başından beri kendisiyle birlikte olanlar da geriye dönüşü olmayan bir yola çıkmışlığın rahatlığını gözledim.
“Partine, ülkene, onuruna, iradene sahip çık; gelişim için... Değişim için... İktidar için DOĞRU SEÇİM; küçük değil, BÜYÜK DÜŞÜN; doğru zaman, doğru isim, doğru seçim” öne çıkan vurgularıydı.
***
Basın toplantısı sonrası Kaşif’in umudunu sorgulamak istedim, “Çok umutluyuz. Mutlaka kazanan taraf olacağız” dedi.
Kemal Dürüst, Güzelyurt’tan İrsen Küçük’e yanlış bilgiler taşındığını, Güzelyurt’ta Ahmet Kaşif’in en az 25 oy fazla alacağını söyledi...
Salondan en son ayrılanlardan biriydim. Dikkatimi çekti, basın toplantısı ve yemeğin karşılığı olan çeki Ahmet Kaşif’in kızı yazdı, Ahmet Kaşif imzaladı ve ödeme yapıldı...
Dünden, bilgi notlarımdan, düşünce şekillendirmek isteyenler için öncelikle aktarmak istediklerim bunlar...
Günün sözü:
Satırla oynayanın, ölümü satırdan olur.
(Havadis gazetesinden alınmıştır)