Kraliyet mensuplarının özel yaşamları ve sağlık durumlarıyla ilgili hiç bilgiye sahip değilken gelinlerin ve prenseslerin düşük yapıp bebek kaybetmeleri ise kamuoyu tarafından hiç bilinmez. İngiliz Kraliyet Ailesi’nin tarihte birkaç defa tahta geçecek veliaht üretilememesinden dolayı varlığı ve devamı tehlikeye düştüğü için bir veliahtın kaybedildiğinin dışarıya duyurulması hiç olmaz.
Ta ki ikinci Amerikan düşesinin duygu dolu beyanatlarına kadar.
Kraliyet mensuplarının gebelikleri hem kendileri ve hem de halk için kıymetlidir, zira veliaht üretmek ve yetiştirmek gibi bir sorunları vardır ki bu görevin düştüğü kadın görevini iyice sahiplendiği gibi şanını da gururla taşır. Hatta nemrut suratlı da olsa hanedanın devamını sağlayacak olan bir gebelik dönemin ünlü ressamının kalemi ile tablolaştırılır, ölümsüzleştirilir.
Bu durumda Kraliçe Anne’i anmak ve yaşadığı onca gebeliğe, düşüklerine, erken yaşta ölen çocuklarına ve krallığa varis bırakamamasına değinmek gerekir, çünkü 6 Şubat (1665) doğum günüdür. O zaman düşük yapmanın verdiği psikolojik yıkıma değil de ülkenin selametine verilen kıymet anlaşılır kanaatimce.
Ayrıca, tarih hiç de sıkıcı değildir, onun yerine ilginçtir. Düşük yapmanın tarihini yazmak gerekirse Kraliçe Anne’den başlamak gerekir ve belki de yine kendisi ile sonlandırmak gerekir.
Kraliçe Anne gebeliğin getirdiği kutsallık şanını sürdüremeyen, havasını atamayan, naz yapamayan ve beki daha da önemlisi anneliği değil de evlat kaybetmenin acısını en çok tadan kadındır.
Erkek egemen bir 18. yüzyıl İngiltere’sinde hükümetin başı olan ve ülkeyi Büyük Britanya olarak birleştiren kadın sağlıklı çocuk doğurma hususunda başarısızdır. 1684 ile 1700 yılları arasında, 16 yıl boyunca sürekli gebedir, başından 18 gebelik geçer, ancak hiçbirini yaşatamaz. Eğer İngiliz Kraliyet Ailesi’nin Alman bağları ile ilgili birşeyler duymuş veya okumuşsanız o durum da Kraliçe Anne’in veliaht bırakamaması ile alakalıdır.
Ayrıca hastalıkların ve salgınların tarihi ve özelde de İngiliz tarihini nasıl değiştirdiğine bakarsanız da Kraliçe Anne karşınıza çıkar. Ablası çiçek hastalığından ölünce tahta çıkar, tek çocuğu William 11 yaşında yine çiçek hastalığından ölünce de İngiliz Kraliyet Ailesi’nde uzak Alman akrabalara yer açar.
Anne için ‘yürek yakan bir kadın değildi’ denir. Kocası da alkolik ve sıkıcı olarak bilinir. Hatta rezil, çirkin, şişman damadı için Kral II. James ‘…onu ayıkken de sarhoşken de yokladım, ondan birşey olmaz…’ dediği bilinir.
Bu kadar olumsuzlukların yüklendiği bir evliliğin verimli olma çabası ise hayret uyandırır nitelikte.
Aslında Anne’in de hep sağlıksız ve şişman biri olduğu bilinir. Hatta 37 yaşında tahta çıkarken taç giyme töreninde gut hastalığından mütevellit nöbet geçirince törene tahtırevan ile götürüldüğü bilinir.
Dönemi John Locke’un liberal görüşünü oluşturduğu, Newton’un başına elmanın düştüğü, İngiltere’nin Mimar Sinan’ı Christopher Wren’in ülkede kalıcı mimari dokunuşlar yaşattığı, İngiltere’nin Cebelitarık’a kadar indiği ve daha pek çok askeri başarılara imza attığı dönemdir.
O halde Londra seyahatinizde Parlemento Binası ve Westminster Manastırı civarında dolaşırken Queen’s Anne Gate sokağından de geçiniz, hatta eminim geçeceksiniz. Orada kendi adını taşıyan cadde üzerindeki heykelini görebileceğinizi hatırlatırım.
Ama daha görkemli heykelini Aziz Paulus Katedrali önünde diğer kadın kahramanlarla beraber bir heykel gurubu harmonisi içerisinde görebilirsiniz. Bu açık alanda birkaç tur atın, sizi muhteşem detaylara boğacaktır. Anne’i çevreleyen dört heykelden üçü kadındır ve Britanya, Fransa ve İrlanda’yı temsil ederler, diğer ise Amerikan yerlilerini sembolize ettiği için erkektir. Bu heykeller, ellerindeki aletler ve onların anlamları Büyük Britanya İmparatorluğu tarihi ile alakalıdır. Aziz Paulus Katedrali önüne konulması da çok anlamlıdır diye hemen hatırlatmak isterim ki Büyük Londra Yangını’ndan sonra kül olan orjinal katedralin yerine yeni ve daha görkemlisini inşa etme görevi kendisinin kraliçeliği dönemine denk gelmektedir. Karizmadan yoksun olduğu iddia edilen ve Kraliçe Birinci Elizabeth ile Victoria ile karşılaştırılan Kraliçe Anne üzerinde güneş batmayan imparatorluğun oluşturulmasında esas işleri üstlenen kadındır aslında.
Anne Regina-Ruhu Şad Ola!