Öncellikle HDP’nin mitingine yapılan kalleşçe ve kahpece saldırıyı şiddetle kınıyor, yapanları lanetliyor ve onları insanlığın çöplüğüne atıyorum.

Adice saldırıda yaşamını yitiren hemşerilerime Allah’tan rahmet, başta Diyarbakır halkına ve 76 milyon milletime başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

            Bu kalleş saldırı karşısında vakur, sağduyulu davranan ve aklıselimle hareket eden başta HDP camiasını ve bütün Diyarbakır halkını ayrıca kutluyorum.

            Orta Doğu’nun denkleminde, Mezopotamya’nın merkezinde, Kürtlerin yüreğinde ve insanlık tarihinde adını altın harflerle yazan Diyarbakır, tarihte muhatap olduğu katliamların haddi hesabi yoktur.

Her bir katliam Diyarbakır’ın böğrüne hançer gibi saplamışsa da Diyarbakır hiçbir zaman puştluğa, kahpeliğe, zulme ve onursuz yaşama boyun eğmemiştir.

Dünyaya karşı dik duran Diyarbakır Surları işgal ve istilaya geçit vermeyerek cesaret sancağını dikmiştir.

Cunta rejimi bütün gücüyle Diyarbakır üzerine seferberlik ilan edip kurduğu istiklal mahkemelerinde idam ettiği, kurşunla katlettiği ettiği 70 bin insanın kanı Dicle nehrini kırmızıya boyadıysa da Diyarbakır boyun eğmeyerek adını insanlık tarihinde kayıt altına alabilmeyi başarabilmiştir.

Diyarbakır zindanlarında “onursuz yaşama hayır” diyerek bedenleri ateşe veren Mazlum Doğan’lar tarih ananın rahmine onurlu yaşamanın tohumlarını ekerek insanlığa emsalsiz “onur abidesini” dikmişlerdir.

Yine cunta rejiminin 1995 yılında Diyarbakır zindanına operasyon düzenleyerek hunharca katlettiği onlarca insan, “şeref ve haysiyet” davasının emsalsiz örneğini göstererek gammazlığı, ispiyonculuğu ve hayasız yaşamı reddederek ölüme meydan okumuştur.

Gladyolara, Jitemlere, uluslar arası servislere, ajanlara rağmen,

Cunta rejimi ve rejimin bütün yaverlerine rağmen,

Kirli ve haram paralarıyla onursuzlaştırdıkları, kişiliksizleştirdikleri ve kullandıkları eli kanlı tetikçilerine rağmen,

Satın aldıkları siyasetçi ve kiralık kalemlerine rağmen,

MGK toplantılarında Kürt nüfusunun engellemesi için soykırım gibi aldıkları kararlarına rağmen Diyarbakır dize gelmemiştir.

Hunharca ve vahşice işledikleri bütün faili belli cinayetlere, gözaltında yok ettikleri bedenlere, yaktıkları köylere, ormanlara ve uyguladıkları insanlık dışı işkencelerine rağmen Diyarbakır boyun eğmemiştir.

İşte Diyarbakır böyle destansı bir şehirdir.

Bu son saldırıyı yapan hangi karanlık el veya eller olursa olsun, bilsinler ki Diyarbakır ve Diyarbakır halkı kahpe bir saldırıyla sarsılacak surlarla kaplı bir şehir değildir.

Nasıl ki binyıllardır surlar çelik kapılarıyla dimdik ayakta durabildiyse, Diyarbakır ve Diyarbakır halkı da yine surlarıyla birlikte dimdik ayakta durmayı başaracaktır.

Zor günlerin diyarı Diyarbakır bu zor günleri de atlatacak ve yine tarih yazacaktır.

Aha buraya yazdım.

Dolaysıyla şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da hiçbir bomba, hiçbir kurşun ve hiçbir saldırı Diyarbakır halkının sahip olduğu barış ve kardeşlik, birlik ve beraberlik ruhunu asla parçalamayacaktır.

Hiçbir ölüm ve hiçbir işkence Diyarbakır’ı davasından döndüremeyecektir.

Ölüm ve işkence Diyarbakır için vız gelir tırıs gider.

Falaka ve işkenceler Diyarbakır için çerezdir.

Bunun en canlı şahidi de zindanların duvarlarıdır.

Bu dava artık Ak Parti hükümetinin haysiyet davasıdır ve sorumlular bir an önce bulunup adaletin ve hukukun çıkarılması gerekir.

Devlet organları bazı sayik ve reflekslerle hareket edip seçim arifesinde Kürt örgütlerine yönelik ilgisiz alakasız operasyonlara girişmemelidir.

Aksi halde Orta Doğu’da kendi Kürdü’ne sahip çıkmayan devletlerin Kürtlerle birlikte toprak parçalarını da kaybetmeyle karşı karşıya kaldıkları gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti de kendi Kürdü’nü kaybedebilir ve yarın telafisi mümkün olmayan olayların meydana gelmesine vesile olabilir.

Unutmayalım ki; Ortadoğu’nun kazananını kaynatan kolonyalist emperyalist devletler, ülkemizi de bu kazanın içinde kaynatmaya çalışıp bizi de bataklığa saplamak istiyorlar.

Milletimizi İŞİD terörün endoktoriniyle terbiye etmek istiyorlar.

Winston Churcill’in “Türkiye Cumhuriyet Devletinin kilogramı 35’in üstüne çıkmamalıdır, çıkması halinde düşürülmelidir” dediğini yapan kompradorlar bizi tuzağa düşürmeye çalışıyorlar.

Bu kalleş saldırı sadece Diyarbakır’a değil bütün Türkiye Cumhuriyeti devletine ve 76 milyon milletimizin birlik ve beraberliğine yönelik yapılmıştır.

Bu saldırı oy, seçim ve HDP’nin barajı geçip geçmemesinden ziyade koca ülkeyi felakete sürükleyebilecek büyük bir saldırıdır ve asla hafife alınmaması gerekir.