Arda\'ya saygın bir din adamı ile buluşmanın başka dinden olsa da günah olmadığı, ayıp sayılmadığı öğretilememiş.

Türkiye’nin yeşil sahalardaki gururu Arda Turan bildiğiniz gibi futbol kariyerine İspanya’nın Atletico Madrid kulübünde devam ediyor. İşte o Atletico Madrid takımı da UEFA 2. tur maçını Lazio ile oynamak üzere Roma’ya gidiyor. Hazır Roma’ya gitmişken Vatikan’dan bir randevu alınıyor ve takım olarak Papa 16. Benediktus’u ziyaret ediyorlar. Ziyarette ne yaşandığını sonrasında yayımlanan fotoğraflardan ve Arda’nın birkaç cümlesinden anlıyoruz. Müslüman bir genç futbolcunun Papa’yı ziyareti sonrasında üzerinde kurulan tam saha presten kurtulma çabalarına da ne yazık ki bu anlarda tanıklık ediyoruz. Mesela takımın Papa ile toplu çekilmiş fotoğrafa baktığımızda Arda’nın kravatını genişce gömleğinin düğmesini açarak bıraktığını, önünü de zorla iliklediğini görmemek işten değil. Bu hali ile Papa’yı ziyaret eden birinden çok, okulu kırıp kahveye takılan bir liseli havasında. Hele bir de fotoğraf karesinde en önde kendisini bulunca kabak gibi de ortada kalmış. Takım arkadaşları Papa ve diğer din adamları dahil bu buluşmadan mutlu bir halde fotoğraf makinesine bakıp gülümserlerken Arda ‘benim burada ne işim var’ der gibi suratını asmış. Belli ki o ortamda bulunmaktan daha doğrusu o ortamda bulunduğu için sonrasında başına geleceklerden oldukça endişeli. Nitekim ziyaret hakkında kendisine soru soran gazetecilere de ısrarla ‘Papa’nın elini öpmediğini’ söylemiş. (Öyle ya öperse dinden çıkabilir alimallah!) Ayrıca Papa’nın bütün takım oyuncularına tespih hediye ettiğini, Arda’nın da o tespihi takım arkadaşlarına verdiğini endişeli demecinin devamından öğreniyoruz. Vatikan ziyaretini tanımlarken ‘arkadaşlarını yalnız bırakmamak adına’ Vatikan’ı gezdiğini vurgulamayı da ihmal etmiyor.

Anlayacağınız Arda dünyada milyarlarca insanın yakından görüp Hıristiyanların ise dokunmanın bile sevap olduğunu düşündüğü dünyaca ünlü ve saygın bir din adamına gerçekleştiren bu ziyaretten nasıl tüyeceğini şaşırmış bir hali var. Hazin ama anlaşılan bir ürkeklik bu... Bugüne kadar zorunlu din derslerinde anlaşılan o ki Arda’ya saygın bir din adamı ile buluşmanın başka dinden olsa da günah olmadığı, ayıp sayılmadığı öğretilememiş. Böylesine saygın bir din adamından alınan sıradan bir tespihin de günah olmadığı hatta böyle bir tespihi arkadaşlarına hediye etmesinin ayıp sayılacağı yeterince anlatılamamış.

Dindar bir kuşak yetiştirme tartışmalarını geride bıraktığımız şu günlerde Arda ziyaretteki bu çekingen ve utangaç hali ile bizlere bir şeyler söylüyor. Belki kendisi bütün bunların farkında ve asıl Türkiye’deki tepkiden korkuyor. Geçtim dindar kuşakları bugüne kadar zorunlu din dersleri ile yetiştirilen kuşaklar bile başka dinlerden bihaber! Başka dinleri yeterince bilmiyor ve saygı duymuyor. Dindarlık denilince akla İslam’dan başka dinler gelmiyor. Şimdi Arda tedirgin olmasın da kim olsun. Neyse Arda’yı bırakalım biz önümüzdeki maçlara bakalım…

Paralel dünyalarda yaşanan MİT krizi
Türk basınında bilim teorileri ile ilgilenen tek köşeyazarı İsmet Berkan kuşkusuz benden daha iyi bilecektir ancak şu anda yaşadığımız siyasi krizi anlayabilmemiz için bir fizik teorisine sığınabiliriz. Sicim (tel) teorisi olarak Türkçeye çevrilen bu fizik teorisine göre maddecikler bizim görebildiğimiz 3 boyuttan oluşmuyor. Bir 4. boyut daha var: Zaman. Bu boyutu görmek çıplak gözlerimizle ya da sıradan aklımızla mümkün değil. Bunun için özel teknikler kullanmamız gerekiyor. Teorinin detayına girmek istemiyorum ancak şu anda MİT krizinde yaşadığımız tam olarak bu. Bir yanda tarafların ortayı yumuşatan demeçleri, yazıları var. Diğer tarafta ise elle tutulamayan bir elektrik ve bir şeyler olacağına dair güçlü emareler. Nitekim dün yasa değişikliğine son anda eklenen iki kelime tam da buna işaret ediyor. Yasaya eklenen ‘kamu görevlileri’ kavramı ile yasal düzenlemenin alanı sonsuz genişletildi. Bu önümüzdeki dönemde kopacak fırtınaya hazırlık için Başbakan Erdoğan’ın aldığı bir tedbir olarak okunabilir. Diğer tarafta ise cemaate yakın internet sitelerinden öncü atışlar gelmeye başladı. İlk hedef MİT arkasından ‘Ergenekoncular Hükümetin içine sızdı mı?’ tezi işlenecek gibi bir hava oluşturuluyor. Elbette bunlara karşılık dün Star’ın attığı son zamanların en manidar manşeti ‘Savcının İkna Odası’nı da unutmamalıyız.

Başa dönersek tam paralel evrenlerdeyiz. Bir önümüzde gördüğümüz dokunduğumuz anladığımız gerçeklik var, bir de göremediğimiz ancak hissettiğimiz başka bir paralel evrende gerilen teller… Ya da şöyle söyleyelim: Hani büyük bir tsunami öncesinde dalgalar önce geriye doğru çekilip ilahi bir huzur ve sessizlik boşluğu doldurur ya… İşte durum tam öyle!

(Radikal)