Havaların ısınmasıyla başta Diyarbakır ve bölge giderek cehennem yerine dönüşmektedir. Barış adeta bir alev topu gibi eline almak isteyenlerin elini ve yüreğini yakmaktadır. Dağlardan yine patır patır cenazeler memleketin her tarafına dalga dalga yayılmaktadır.


“Artık silahların miadı dolmuştur” diyen Baydemir gibilerin sesi kısılmış, susturulmuşken bölgenin en etkin Sivil Toplum Örgütlerinin, Kürt muhalefetinin, Kürt sorunu eksenli partilerin, Demokratik Kitle Örgütlerinin, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının ve kanaat önderlerinin de sessiz kalması bana çok manidar geliyor.


Kendilerini ilgilendiren bir konu olduğu zaman hemen Cenevre savaş sözleşmesini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini, Helsinki Nihai Senedi ve Kopenhag Siyasi Kriterlerini hatırlatanlar ve hiçbir koşulda sivillere, çocuklara ve yaşlılara saldırılar yapılmaması gerektiğini söyleyenler nedense son bir haftadır suskundurlar.


Ne yazık ki bir haftadan bu yana sivillere, masum çocuklara, eğitim yuvalarına ve siyasi partilere yapılan bombalı saldırıları görmezden, duymazdan ve bilinmezlikten gelmektedirler. Söz konusu Diyarbakır olunca bu suskunluk kervanına ne yazık ki ulusal basınımızda katılmaktadır.


23 Nisan günü Cizre’de dershaneye uzun namlulu silahlarla saldırı yapıldı. STK’lardan tık yok.


Van’da saldırılar yapıldı, STK’lardan tık yok.


Karayolları üzerinde bomba patladı. STK’lardan tık yok


En son dün (pazartesi) akşamı Ak Parti Diyarbakır Kayapınar ilçesine yönelik bombalı saldırı yapıldı. Saldırıda ölü ve yaralı olmazken ağır hasar meydana geldi.


Yine STK’lardan tık yok.


Öyle görünüyor ki STK’larda PKK’yi eleştirmek ve karşılarına almak istemiyorlar. Söz konusu eylemi yapan PKK olunca herkes “görmedim, duymadım, bilmiyorum” taktiğine başvurmaktadır. Buda beni dehşete düşürmektedir. Çünkü sadece kendiniz için demokrasi, hukuk ve adalet istediğiniz zaman elde edeceğiniz hukuk ve demokrasi değil dikta, otoriter ve jakoben bir yönetim olur.


Devleti acımasızca eleştirdiğimiz gibi PKK’yi de eleştirmeli, özellikle sivil ve masum hedeflere yönelik eylemlerini de şiddetle karşı çıkmalı ve kınamalıyız. Sonuçta PKK bindiği bölgenin dalının dibine dinamit koymakta, bölgeyi yaşanmaz hale getirmektedir. Eğitim kurumlarına, siyasi partilere, iş makinelerine, fabrikalara ve otobüslere saldırılar düzenlemekle eline ne geçecek?


Kürt halkının ne faydası olacak, talandan, yoksulluktan, perişanlıktan, gerilemekten ve her türlü insanca yaşam hakkından yoksun kalmaktan başka…


Diyarbakır Ak Parti Kayapınar ilçesi binasına yönelik yapılan bombalı saldırıyla ilgili il başkanı Av. Halit Advan’ı aradım. Advan’ı, ta Av Zafer Gür’ün yanında katiplik yaptığımdan beri tanıyorum. Gerçektende son dere mütevazi, çalışkan, Diyarbakır’ı seven ve olabilirlik ölçüsünde hizmet vermeye çalışan biridir. Arkasında ağa, şeyh, paşa ve koca aşiret yoktur.


İl başkanın odasına atılan bombanın şarapnel parçaları hala duruyor.


Advan; Diyarbakır Ak Parti il ve ilçe parti binalarına yönelik şimdiye kadar beş bombalı olmak üzere 46 saldırı yapıldığını, saldırıların devam ettiğini belirterek savunmasız sivil siyasi partilere, eğitim kurumlarına vs yapılan saldırılara anlam veremediğini söyledi.


Diyarbakır’daki sivil toplum örgütlerinin ve özellikle İHD’nin suskunluğuna sitem eden Advan “kamuya yönelik eylemin hiçbir meşruluğu yoktur. Yapılan saldırılar rutin hale gelmiş ve ulusal basında pek ilgi göstermiyor. Olaya normalmiş gibi yaklaşıyor. Ancak ölüm olursa basın haber yapıyor. Partiye yönelik adam kaçırmadan tutun da bıçaklama, yaralama, kundaklama ve bombalamaya kadar her türlü saldırı yapılıyor. Ama kimsenin kılı kıpırdamıyor” dedi.


Ak Parti İl Başkanı Advan; maalesef örgütün farklı siyasi anlayış ve hareketlere karşı tahammül edemediğini, yapılan saldırıların toplumsal barışa hizmet etmediğini, tam tersine barışı baltaladığını ve kardeşlik hukukunu zedelediğini ifade etti. Ayrıca BDP’nin giderek toplumsal tabanının desteğini de kaybettiğini, belediye seçimlerinde aldığı yüzde 65 oy desteğinin genel seçimlerde 7 puan kaybederek yüzde 58’e düştüğünü de söyledi.


Advan telefonda bana ayrıca şunları da söyledi. “Çözüm şiddet değil anayasal düzeyde çözüm bulmaktır. BDP anayasal sürece destek ve katkı vermelidir. Diyarbakır’dan Batı’ya, Batı’dan Diyarbakır’a bakışı iyi analiz etmeli, empati kurmalı ve sempatiyle yaklaşacağız. İnanın Cüneyt kardeşim bizim yerel yönetimler reform projelerimiz BDP projelerinden daha rasyonel ve daha demokratiktir… Projelerle konuşacağımıza bombalarla konuşuyoruz…


Şimdi Diyarbakır karayollarında bomba patladı. Bombalanan yatırımlardır. Cumhuriyet tarihinin en büyük yatırımları bu dönemde yapıldı, yapılmaya devam ediliyor ancak ne acı ki, bombalarla yatırımlar sekteye uğruyor. Bir zamanlar Diyarbakır Kayseri’nin önündeydi ama bugün 50 yıl gerisindedir… Kayseri’nin içinde yeşilliklerle geçiyorsunuz, Diyarbakır ve bölge çöle dönüşmüş. Diyarbakır bunu hakkediyor mu?” dedi.


Advan çözüm olarak da ayrıca acilen ateşkesin ilan edilmesi, operasyonların durması, bölgede kalıcı barışın sağlanması, çatışmaların sonlanması gerektiğinin altını özellikle çizdi ve sadece Silvan barajıyla birlikte 4 milyon dönüm arazi sulu hale geleceğini söyledi.


Eğer gerçekten PKK bölgede kalıcı barışı istiyorsa, Kürt halkının sahip olduğu ekonomik, sosyal ve siyasal sorunların çözümünü istiyorsa artık silahlı mücadeleye son vermesi gerekir.

(habercininsitesi.com)