Her başlangıç, her değişim zordur ve biz yetişkinler, bilinçli veya bilinçsiz bu değişim gerekli, hatta çok gerekli de olsa, aktif veya pasif bir direnç gösteririz. Bu direnç alışkanlıkları değiştirmekte insan doğasında olan bir çeşit bilinmeyene korku ve biraz da tembellikten kaynaklanır. Yetişkinler için geçerli olan bu kural aynıyla çocuklarımız için de geçerlidir.
Bu yazımda; genel istek üzerine çocuklarımızın yuvaya başlamakta yaşadıkları güçlükleri ve gösterdikleri direnci nasıl tolore edebileceğimizden, nasıl davranmamız gerektiğinden bahsedeceğim. Öncelikle ben 0 - 2 yaş arasındaki çocukların bir kuruma (yuvaya) verilmeden önce bir kez daha düşünülmesi gerekliliğini, bu yaş aralığındaki çocukların anneyle ve evi yuvasıyla olan ilişkisinin çocuğun temel şefkat ihityacı olduğunu belirmek isterim. Tabi şartar neyi gerektirir, annelerin önceliği/ tercihi nedir bu değişkenlik gösterir.
Gelelim çocukların okul öncesi eğitim kurumlarına (yuvalara)başlamalarının ´´olabilir´´ olduğu yaş aralığındaki (2/3 yaş sonrası) çocuklarımızın durumuna..
Öncelikle; (genellikle) her anne ve baba, bu küçük yavruyu, evinden başka bir ortama bırakıp arkasını dönüp de çıkmaktan dolayı suçluluk duyar. Evet bunu birçoğumuz hissederiz, birçok insandan, dostlarımdan duyduğum ve bizzat kendim tecrübe ettiğim kadarıyla bu böyledir. Böyle hissetmemiz gerekir mi, bu yazıda bu konuyu ele almayacağım, fakat en doğru ne şekilde davranmalıyız, bu konudaki bildiklerimi paylaşacağım.
Küçük yavrunuzun ilk olarak ev dışında ciddi anlamda sosyalleşeceği, kurallara uymayı, paylaşamayı ve bir de bazı yaşına göre bilgileri öğrenebileceği yerlerdir okul öncesi kurumlar. Bu nedenle doğru bir kurum/ yuva seçmiş olmak yapabileceğiniz ilk doğru iştir bu konuyla ilgili olarak; ikincisi o kurumda çalışanlarla aktif bir iletişim içinde olup, çocuğunuzu onlara doğru tanıtmak. Çünkü her çocuk/ her insan ayrı bir dünyadır ve birine uyan kural diğerine uymayabilir. Kurum çalışanları size kendi kurallarından bahsederler ve örneğin "şu kadar gün, şu kadar saat yanında kal, ikinci hafta şunu yap, üçüncü hafta veya bir ay sonunda çocuk kendiliğinden uyum gösterir" vs. Bu kurallar, onların bu işle başa çıkmak için genel istatistiki bilgilerden yola çıkarak koydukları koymak durumunda oldukları kurallardır ve tam olarak doğru mudur? Hayır... Bu nedenle çocuğun ailesi olarak çok da protest bir tavır takınmadan, lütfen siz de kendi kuralarınızı koyun, biraz "pazarlık edin". Çocuğunuz neyi yer neyi yemez, neye alerjisi var, aşıları, hastalıkları, hasasiyetleri vs. gibi birtakım çok önemli bilgilerin kurum tarafından istenmesi ve not alınması gerekir. Bunun istenilip istenmediğine, kurumdaki güvenlik tedbirlerinin tam olup olmadığına çok dikkat edin. Kontrolü elden bırakmayın ve çocuğunuza doğru sahip çıkın.
Şimdi gelelim bu yazıda en çok bahsetmek istediğim çocuğun kuruma başlarken gösterdiği dirence, bununla nasıl başedebilceğimize, çocuğun bakış açısıyla bakıp neden ona hak vermemiz gerektiğine ve bunu nasıl dönüştürebileceğimize. Size Türkiye'den bir danışanımın geçen hafta bana anlattığı gerçek bir olayı kendisinin iziniyle paylaşacağım: 4 yaşındaki K. yuvaya başlatılır, anne ve baba genç ve eğitimli insanlar K. henüz tek çocuk.
K. yapı itibariyle hareketli ve henüz paylaşmayı bilmeyen, zeki, bazı durumlarda hırçınlık yapan bir çocuk. G. hanım (anne) beni K.´nin yuvaya başladığının 2. haftasında aradı, ve K.´nin hırçınlığıyla saldırganlığıyla başedemediğini anlattı ve sordu "ne yapmam gerekiyor, kendimi onu yuvaya verdiğimiz için suçlu hissediyorum".
Bir kere herşeyden önce G. hanıma tavsiyem, suçluluk duygusundan vazgeçmesi gerekliliği oldu. Eğer kendisini sağlam tutar ve kendi inanırsa K. nin yuvaya gitmesinin iyi olacağına, bu elektrik K.´a kesinlikle yansır.
Çocuklar, bir okul öncesi kuruma başladıklarında doğal olarak orada kalmak istemez, eve annesiyle birlikte dönmek ister, bu durumu kabullenmek istemez. Bu kaçınılmaz bir durumdur, ve başa çıkılması gerekir, zordur, insanın yüreği burkulur, ama olmalıdır...
En başta çocukla bir müddet yuvada birlikte zaman geçirilmelidir, şu kadar süre diye adı konulamaz, çocuktan çocuğa değişir. Fakat çok uzun müddet olmamasına dikkat edelim, çünkü çocuklar sizi yönetme konusunda tahmin edemeyeceğiniz kadar ustadır. Çocukla yuvada her mesai harcamanızda onu gözlemleyin ve siz onun oyunlarının ve ortamının bir parçası olmamaya dikkat edin. Bırakın o arkadaşlarıyla ve ortamla kaynaşsın, size şansını deneyip evdeki gibi onunla orada da oynamanızı isteyecektir, bu konuda otoritenizi kullanın ve orada olmanızla yetinmesi gerektiğini hissettirin. Çocuk sizin orada olduğunuz güvencesiyle diğer çocuklarla bir müddet sonra kaynaşacaktır. İyi bir gözlemci olun mümkünse not alın; hangi çocuklarla oynadı isimleri, hangi oyuncaklarla oynamaktan zevk aldı, hangi öğretmeniyle daha iyi iletişim içinde, bahçede neler yapıyor, onu en çok çeken şeyler nelerdir vs. Gün sonunda eve döndüğünüzde çocukla güzel bir sohbet edin, unutmayın çocukla iletişim kurarken onun boy seviyesine inmeniz gözlerine bakarak konuşmanız, ve onu aktif dinlemeniz çok önemli. Siz ayakta, çocuğa dikte eder gibi sohbet olmaz ev ortamında, onun seviyesine inmeniz, yüzyüze bakarak konuşmanız gerekir. Sohbet esnasında "yuvaya gitmenin en güzel tarafları nelerdir" sorun- onun diliyle- size anlatacaktır. Gözlemlerinizden/ notlarınızdan yola çıkarak yapmaktan hoşlandığı şeylerin, kurduğu arkadaşlıkların konusunu açın ve ilgiyle dinleyin. Böylece onun zihninde yuvaya gitmenin güzel birşey olduğu duygusunu pekiştirisiniz. Fakat çocuğunuz bütün bunları yapmanıza rağmen, bir süre onunla kurumda vakit geçirmenize, aslında artık yeterince alıştığına, siz ve öğretmenleri kanaat getirmesine rağmen hala hırçınlık yapabilir, sizin gitmenize direnç gösterebilir. Bu durumda gitmeniz gerektiğini, oranın büyükler için değil çocuklar için olduğunu, sizin oraya uygun olmadığınızı esprili ve tatlı bir dille, şefkatle söyleyerek, (malesef biraz ağlasa da) belli bir saat sözü vererek gidin. Kesin tavsiyem çocuk ağlıyor diye oyuna dalınca gizliden kaçmayın çocukta size, ileriki dönemlerde diğer insanlara karşı güvensizlik duygusuna sebebiyet verirsiniz. Söz verdiğiniz zamanda mutlaka almaya gidin; çocuklar saati bilmez demeyin, onlar gidip gelip öğretmenlerine saatin kaç olduğunu annesinin gelme zamanı gelip gelmediğini sorarlar.. Siz onu almaya gittiğinizde çocuk tekrar şansını deneyip, "neden yuvaya gitmek zorundayım, istemiyorum" vs. gibi sözler söyleyebilir. Bu durumda onu anladığınızı hatta biraz da katıldığınızı belirtin, çocuk için onaylanmak çok önemlidir. Sizin onu anladığınıza kanaat getirdiğinde yumuşar, bu durumda ona ertesi gün "seni almaya geldiğimde şunu mu getireyim, bunu mu getireyim" diye küçük rüşvetler önerebilirsiniz, onu iki seçenek arasında bırakın, birini tercih edecek ve gitmek için motive olacaktır. Bu yöntem genellikle işler- hatta yetişkinler için bile.. Büyük hediyelerden sözetmeyin, küçük yiyecek birşeyler, küçük iki oyuncak arasında tercih yapmasını sağlayın ve söz verdiğiz hediyeyi mutlaka getirin, çocuğun güvenini sarsmayın ve unutmayın bu kısa bir süre ve dönem dönem yapılacak bir taktiktir. Çocuğu birşeyler yaptırmanız gerektiğinde sizden sürekli bir karşılık bekler hale getirmeyin.
Çocularınızın bu ilk sosyalleşme ve birbirinizden ayrı kalma deneyiminde hepinize kolaylık, sabır ve olgunluk diliyorum.