Almanya\'da Cumhurbaşkanı Wulf\'u koltuğundan eden skandal, normal demokrasilerin nasıl çalıştığına dair çarpıcı bir örnek.

Çoğu kez öyle sanıldığı gibi, demokrasi sadece serbest seçimler, yargının bağımsızlığı ve ifade özgürlüğünden ibaret değil. Sağlıklı bir demokraside, bunların yanı sıra hem vatandaşların hem de kamu adına yetki kullananların bağlı olması gereken güçlü bir etik koda ihtiyaç var. Bu olay, son dönemde çok tartıştığımız medyanın rolü hakkında da önemli ipuçları taşıyor.

Demokrasiden en uzak rejimlerde binlerce insanın hayatını kaybetmesi bile liderlerin konumlarına en küçük zarar vermez. Demokrasiyi daha çok bir formaliteden ibaret gören yönetimlerde, liderler ellerindeki güçleri kullanarak siyaset veya yargı yollarını tıkar ve koltuklarına oturmaya devam ederler. Demokrasinin sağlıklı işlediği yerlerde ise toplumu ikna edici bir kabahat ortaya çıktığında siyasi veya hukuki mekanizmalara gerek kalmadan yöneticiler sorumluluğu üstlenip görevden çekilirler. Siyasi liderlerin doğal yollarla koltuklarını bırakmadığı; kamu görevlilerinin yolsuzluk ve büyük kabahatlere rağmen görevlerine devam ettiği; objektif nedenlerle kamu görevlilerine dokunması gereken yargının değişik mekanizmalarla kesildiği ülkemizin bu alandaki karnesi de pek parlak sayılmaz.

Almanya\'da sembolik bir konuma sahip olsa da Cumhurbaşkanı Wulf, Türkiye\'ye sıcak bakan bir isimdi. Aşağı Saksonya eyaleti başbakanı olduğu dönemde, Almanya\'da bir ilki gerçekleştirerek, Türk kökenli Aygül Özkan\'ı eyalette bakan yapan ve kabinesine alan Wulff, bir konuşmasında, İslamiyet\'in Almanya\'ya ait olduğunu söyleyerek ülke çapında bir tartışma başlatmıştı. 2010\'da Cumhurbaşkanı Gül\'ün misafiri olarak Türkiye\'ye gelerek iki ülke ilişkilerindeki siyasi gerilimin aksine sempatik mesajlar vermişti. Geçen yıl Cumhurbaşkanı Abdullah Gül\'ü Almanya\'da çok dostane bir hava içinde ağırlayan Wulf, aşırı sağcılar tarafından öldürülen 8 Türk\'ün yakınlarını Bellevue Sarayı\'nda ağırlayarak başsağlığı dilemişti. Kendisine konuyu açan Türk yetkililere \"Bizzat ben bu işin takipçisiyim, bu konuda bana güvenin.\" diyordu.

Görevinde daha ikinci yılını doldurmadan istifa etmek zorunda kalan Alman Cumhurbaşkanı Wulf\'un başını yiyen hadise, vatana ihanet veya milyarlarca dolarlık bir suistimal değil. Yüksek tirajlı Alman gazetesi Bild yayın yönetmenine gönderdiği bir sesli e-mail. Bild Yayın Yönetmeni Kai Diekmann\'ın söylediğine göre, 12 Aralık\'ta kendisine gönderilen bu sesli mesajda Cumhurbaşkanı Wulff, kendisi aleyhine bir haberin yayınlanmamasını istiyordu. Yine skandalın Bild versiyonuna göre, Wulff\'un yurtdışında bir ziyarette iken gönderdiği bu sesli mesajda tehdit eden ve kızgın bir ses tonu vardı. Bu haberin yayınlaması halinde gazete aleyhine dava açmakla tehdit ediyordu. Skandalın Cumhurbaşkanı Wulff versiyonu ise haberin yurtdışından dönene kadar bir gün ertelenmesini istirham ettiği şeklindeydi.

Bild, Cumhurbaşkanı\'nın ricasını/tehdidini dikkate almayıp elindeki haberi kullandı. Haberin konusu özetle şuydu: Aşağı Saksonya eyaleti başbakanı olduğu dönemde Wulff, zengin bir işadamı olan Egon Geerkens\'in eşinden 500 bin Euroluk düşük faizli borç almıştı. Ancak daha sonra Saksonya Eyaleti Parlamentosu\'nda Wulff\'a bu işadamıyla bir ilişkisi olup olmadığı sorulduğunda olumsuz cevap vermiş ve karısından aldığı borçtan bahsetmemişti.

Haber patlayınca Wulff, banttan yayınlanan röportajında iddiaları cevapladı. Bild\'i tehdit etmediğini, sadece bir gün ertelenmesini istediğini anlattı ve istifa etmeyeceğini söyledi. Bu açıklama üzerine Bild yayın yönetmeni, Wulff\'a hitaben yazdığı mektupta meydan okudu: \"Televizyon konuşmanızda sürpriz şekilde gördük ki, bana gönderdiğiniz sesli mesajda haberin yayınlanmamasını değil, bir gün ertelenmesini istediğinizi söylüyorsunuz.\" Gazete bir adım daha ileri giderek Wulff uygun görürse, kamuoyunun karar vermesi için sesli mesajı yayınlayabileceğini duyurunca olan oldu. Bu meydan okumaya \'hayır\' diyen Cumhurbaşkanı\'nın istifa dışında seçeneği kalmamıştı. Nitekim yapılacak soruşturmada aklanacağından emin olduğunu ifade ederek Wulff dün istifasını açıkladı.

İlginç olan, Wulff\'un selefinin de yurtdışındaki Alman askerleriyle ilgili yaptığı bir açıklamadan dolayı istifa etmiş olmasıydı. Ayrıca Alman güçlerinin katıldığı bir operasyonda çok sayıda Afgan sivil hayatını kaybedince hem genelkurmay başkanı hem savunma bakanı istifa etmişti. O istifaları da Bild gazetesinin \"kritik bilgilerin gizli tutulduğu\" haberi tetiklemişti.

Bu duruşun bir zerresi de bizde olamaz mı? İşte kendi vatandaşlarımızı öldürdüğümüz Uludere vahşeti, işte Taraf\'ın başına gelenler ve Suriyeli albay Harnuş skandalı... Bizde bir skandal ortaya çıktığında, istifa bir yana, kerli ferli yetkililer kamuoyuna parmak sallayarak efelenir. Skandalı çıkaran gazeteci, savcı veya polise ise soruşturma açılır. Sonra da tekerrür etmesin diye peşine casus takılır. Yaşasın Türk demokrasisi!

(ZAMAN)