Siyasi liderlerin buluşması bizde her zaman önemsenir. Tokalaşmaları, birbirlerine gülümsemeleri nadirattandır çünkü. Hele Başbakan'la ana muhalefet partisinin lideri bir araya geliyorsa heyecan yükselir.

Somut sonuçlar doğurmasa bile siyasi iklimi yumuşatır. Sonrası için umutlu olduğumu söyleyemem ancak buluşmayı olumlu bulanlardanım.

Ayrıca gündemi de çok mühim: Kürt sorununa çözüm arayışı. Çok gecikmiş bir buluşma aslında. Daha önce olmadı. Başbakan Erdoğan 2009 Ekim'inde açılım siyasetini başlatırken CHP'nin kapısını çaldı. Deniz Baykal 'kamera şartı' koydu. 'Kamerasız olmaz.' dedi. Bu 'hayır' demenin başka biçimiydi. Buluşma sırf bu yüzden üç yıl önce gerçekleşemedi. MHP baştan kapıyı kapattı. AK Parti Kürt sorunu konusunda 'tek başına' kaldı.

Bu kez inisiyatif CHP'den... Görüşme talebini sadece AK Parti'ye değil, MHP'ye de iletti. MHP'nin cevabı aynı: Hayır. Durduğu yerden kıpırdamadı. Başbakan Erdoğan CHP'ye olumlu cevap verdi: 'Gelin görüşelim.' dedi. Buluşma bugün. Terör ya da Kürt sorunu zirvesi. Türk siyasetinde yeni bir adım bu. CHP tribünden sahaya indi. Bu iyi de acaba elini taşın altına koyabilecek mi? Yoksa amaç siyaset mi?

CHP geçen hafta Meclis Başkanlığı'na 10 maddelik çözüm metni sundu. Burada daha çok tespitler var. Katılmamak mümkün değil. Somut önerisi de var: 'Toplumsal Mutabakat Komisyonu' ile 'Akil İnsanlar Grubu' kurulması. Bu tesbit ve teklifler bugünkü görüşmenin de çerçevesini belirliyor aslında. AK Parti'nin yaklaşımı sonucu tayin edecek.

Komisyon kurulması çözüme katkı yapar mı? Kürt veya terör sorunu konusunda 'sıfır noktasında' değiliz. Açılım siyasetiyle çok merhale kat edildi. Kürt ve Kürtçenin varlığının tartışıldığı dönemler çok geride kaldı artık. Devlet televizyonu 24 saat Kürtçe yayın yapıyor. Bölgenin en büyük sorunu kabul edilen 'faili meçhuller dosyası' açıldı. Kötü anıları silmek için Diyarbakır Cezaevi 'cezaevi' olmaktan çıktı. Hem psikolojik hem somut adımlar atıldı. İçinde bulunduğumuz süreç 'konuşmanın' geride kaldığı bir süreç. Artık yapmanın vakti. Sözü eyleme dönüştürmenin, teoriyi pratiğe dökmenin zamanı. Kamuoyu söze doydu. Söylenmedik laf da kalmadı zaten. Bölge insanın beklentisi de sözün ötesine çoktan geçti. CHP'nin 'komisyon' teklifi somut, elle tutulur bir proje kuşkusuz ama 'eylem' değil 'söz' ağırlıklı. Ana muhalefet partisi kritik konularda nerede durduğunu veya ne tür adımlar atabileceğini belli etmeli.

Çözüm metni, buluşma önerisi CHP için 'büyük adım' ama Türkiye için aynı büyüklüğü ifade etmiyor. Yanlış anlaşılmasın, önemsiz olduğunu söylemek istemiyorum. AK Parti sıcak bakarsa komisyon kurulacak, konuşulacak, raporlar hazırlanacak, 'Sadede gelelim.' dendiğinde CHP 'Bir daha düşünelim, konuşalım' mı yoksa 'Elimi taşın altına koyuyorum' mu diyecek?

Bunlara cevap arayışı bugün için erken görülebilir. Ama geldiğimiz nokta da burası... Daha somut söyleyecek olursak CHP 'ana dilde eğitime' karşı olan politikasını esnetebilecek mi? CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun 'Hiçbir önyargımız da yok, dayatmamız da yok.' açıklaması güzel de 'vatandaşlık tanımına' ilişkin CHP'nin duruşu değişecek mi? Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nda CHP sözcülerinin 'vatandaşlık konusunu' kırmızı çizgi olarak seslendirdiğini hatırlatmak isterim.

Ayrıca CHP kendi içinde 'mutabakat' sağlayabilecek mi? Her partide farklı görüşler olur, kastım o değil. Aykırı sesler çıkmaya başladı bile. CHP Kürt sorunu konusunda 'toplumsal mutabakat' ararkan kendi içinde, politikalarını etkileyecek derin çatlaklar oluşabilir. 'Kemal Kılıçdaroğlu bir politik duruş sergileyebilecek mi?' sorusu bugünkü buluşmanın, el sıkışmanın ötesine geçmesi açısından önemli.

Ben yine de bugünkü buluşmayı önemsiyorum. Liderlerin bir araya gelmesinin siyasi coğrafyamızda 'anlamı' az değil.

(Zaman gazetesinden alınmıştır)