Geçen ay Amerikan Senatosunun İstihbarat komisyonu bir rapor yayınladı. Rapor, ‘CIA işkence programı’ başlığını taşıyordu. 10 Aralık tüm dünyada ‘İnsan Hakları’ günü olarak kutlandığından, muhtemelen raporun işkenceyi tüm gezegenden silmek için önemli bir proje olduğunu düşünen insanlar olmuştur. Zira böylesine önemli bir günü, Evrensel İnsan Hakları bildirgesini kaleme alınmasında liderlik yapmış ABD’nin bu konudaki başarılarını hatırlayarak ve büyük bir proje ile taçlandırarak kutlamaktan daha manalı bir anma gerçekleştirilemezdi. Ne yazık ki, rapor CIA'in yaptığı işkencelerden bahsediyordu ve ABD içinden de dahil bütün dünyadan büyük tepkiler aldı.
Birleşmiş Millet’lerin yapmış olduğu işkence karşıtı anlaşma, işkence yapan üyelerini bu suçun cezai yaptırımlarına tabi tutar, ancak Amerika bu anlaşmayı onaylamadığından bir müeyyide uygulanamıyor. Nitekim uluslararası hukuka göre suç teşkil eden bu faaliyetler cezasız kaldığı gibi, eski-başkan yardımcısı Chenney gibi yapılanları savunanlar da çıktı.
Yeni yılın bu ilk günlerinde bizleri karamsar bir gelecek düşünceleri ile baş başa bırakan bu tablo çok can sıkıcı. Adaletsizliğin en büyüğü işlenen suçların devlet adına işlenmiş olması.
Devlet vatandaşlarının her birinin güvenliğinden sorumludur. Her ferdin emniyeti devletinin garantisindedir. Her vatandaş devletinin demokratik haklarını koruyacağına inanmak ister. Hakkını aradığı en üst mercinin, haklarını ihlal etmesi, insanın büyük bir çaresizlik içinde bırakacaktır. Rapor bize devletin gücünün arkasına saklananların bu gücü nasıl kötüye kullanabildiklerini gösteriyor.
Raporun yayınlanmış olması da önemli bir adım. Bu raporun yayınlanması Liberallerin uzun ve zorlu mücadelelerinin bir kazanımı. Bu da bize politikada güçlü bir Liberal bir sesin varlığının ne kadar gerekli olgunun ispati. İngiltere’de de istihbarat ve güvenlik komisyonlarında hem conservative Theresa May, hem de labour partili önceki hükumete zor sorular soracak Liberal bir sese ihtiyacımız var.
Bazen, insan hakları, özgürlük gibi kavramların ingiltere politikasında belirleyici bir faktör olmadığını, aslında sağ, sol, liberal gibi kavramların ne olduğunu bilmediğini, seçimlere giren partiler arasında bir fark görmediğini söyleyen insanlarla konuşuyorum. İngiltere’de komünist veya faşist bir rejim, halkına ceza veren bir devlet tecrübesi yaşanmadığı için, devletin yargısından endişe etme dürtüsü oluşmamış. Ancak bu, özgürlüklerimizin emniyette olduğunun garantisi değil. Liberal değerlerimizi güçlü ve net bir dille savunmalıyız. Yoksa korkutularak daha otoriter bir yönetim boyunduruğuna girebiliriz. Liberal bir ses, zihnimizin bir köşesinden durmadan, “Eğer işkence yanlış ise, eğer fazla güç yanlış işler yapma eğilimini artırıyorsa, senin yetkin bizim sözümüzün üstünde olmamalı. Senden hesap sorabilmeliyiz, ve senden hesap soracak gücümüzün ve yetkimizin olması lazım.” demeli. Tarih boyunca liberaller, devletin toplumdaki güçlüler için, güçsüzleri terörize etme dürtüsünü engelleyememekten endişe etmiştir. Vatanı korumak, sınırları emniyet altına almak, kaynakları güvenceye almak, teröre karşı savaş vermek, gibi devletin daha fazla güç talebini kabul ettirebilecek birçok güncel, gerçek ve ikna edici baskılar mevcut. Bu tür baskıların insanın bakış açısını nasıl maniple edebileceğini hayal etmek çok kolay.
İçinden geçmekte olduğumuz zor günlerde Liberal bir bakış açısının çok güçlü olmasına bugün her zamankinden çok ihtiyacımız var. İnsan hakları, eşitlik, azınlıklar, ve göçmenler için başka hiç kimsenin sesini çıkarmayacağı çok açık. Liberallerin yapmaları gereken çok iş var. Şahit olduğumuz gibi Paris’teki saldırıların ardından, gizli servis ve başbakan hemen özgürlükleri sınırlama yönünde adımlar atılacağını söyledi. Paniğe kapılıp özgürlüklerimizden vazgeçemeyiz.
Hala İngiltere de sığınmacılara terör şüphelilerinden kötü davranıyoruz. Hiçbir hukuki denetim olmadan, belirsiz süreyle gözaltına alıyoruz ve bunu yapan tek Avrupa Birliği üyesi ülkeyiz. Bu kötü muamelenin bitmesi lazım. İnsan ticaretine maruz kalan, tecavüze uğrayan ve ızdırap verici koşullarda tutulan kadınların sesine kulak vermemiz gerekiyor. Sınırlarda yakalanan, memleketlerine iade edilmeleri halinde ölüm tehlikesi altında olan insanları, bizimki gibi övünebilecekleri bir liberal mirasları olmayan ülkelere geri iade etmek insan vicdanına sığmaz, bunu durdurmamız lazım.
Bu sorunlara sadece Liberaller eğileceği gibi barınacak ev sorunu, kronik düşük ücret, iyi yönetilmeyen göç sorunlarında da Liberallerin çözümleri hayata geçirilmeli. Hiçbir zaman popülizme ödün vermeyen, merhamet duygusunu yitirmeyen, hiçbir ferdi birbirinden ayırt etmeyen, ufak ayrıntıların farkında ve adaleti gözeten bir partidir Liberal Demokratlar.
Özgürlüğümüz hiçbir zaman garanti altında değil, özellikle içinden geçtiğimiz dönemde tehdit altında. Bunun için hep birlikte mücadele etmeliyiz.