Bir savaşı, kahramanlarını, etkilerini, savaş meydanı veya bir duvar halısı rehberliğinde analiz etmekten söz ediyorum; 1066’yı Hastings şehrinde açık havada veya Reading şehrinde duvar deseninde…
14 Ekim Normandiyalıların İngiltere’yi fethetmesinin, İngiltere tacının Normandiyalılara geçmesinin yıl dönümüdür.
Bu savaş, etkisiyle, İngiltere’de yarattığı değişimle günümüze kadar gelir, hala konuşulur ve tarihçiler hala daha savaşın nerede olduğunu araştırırlar. İngiltere tarihine birazcık vakıf olmak isterseniz çok şey anlatır bu iki şehir; savaş meydanı ve duvar halısıyla…
Normandiyalı Fatih William’a sevenleri ‘Fatih’ dese de düşmanları ‘Piç’ diyerek başarılarını gölgelemek mi ister? Kim bilir?
Ama…Fransa’dan gelerek ülkeyi feth etmesi, Normandiya kültürünü, mimarisini, Fransız dilini adaya taşıması, baronluk sistemini geliştirmesi gibi hususlar o kadar basit olmamalı.
Bu güzel son bahar günlerinde doğadaki değişimi de hissederek ayaklarınızın altında yaprak sesleri eşliğinde Hastings şehri yakınında bugün müze olarak korunan savaş alanını ziyaret ettikten sonra Reading şehrini ziyaret etmek uygun olur.
Yani savaşı bir de bir duvar halısından dinlemek isterseniz Reading’e bir bilet almalı veya sürmelisiniz. Tabi hafta sonuna veya kendinizin hafta iznine bırakmak da iyi fikirdir ki savaşın yıl dönümünü olan bu hafta sonu iyi bir gerekçe olabilir.
Halı bir kitap gibidir, kraliyet tacına sahip olmak için verilen amansız mücadeleyi bir duvar halısından okumak şaşırtıcı ve zevklidir. İngiltere’nin fethinin destansı anlatımıdır. Bölüm bölüm okursunuz, savaş sahnelerini ve öncesindeki politik çekişmeleri de satır satır…Halıya işlenen bir tarih ancak bu kadar çekici olabilir.
Halının orijinali elbette Bayeux şehrindedir, Portsmouth’un hemen karşısı ve elbette ki savaşa ve bu fethe adanmış müzesinde, 70 metre uzunluğunda…
Halı denmesine bakmayın, aslında nakış işlemedir, dokuma değildir. Çok kıymetlidir, 620 civarında insan, 200’e yakın binek hayvanı, 30 civarında köpek ve 500’den fazla başka hayvanlarla ağaçlar, gemiler, binalar, kaleler ve zengin Latince ithaf ile bezelidir.
Halıya işlenen bir de Halley Kuyruklu Yıldızı var ki sadece bunu görmeye bile gidilir. William tarafından zaferin işareti olarak algılansa da aslında karanlık Ortaçağ algısında felaket habercisidir.
2018 yılında bay Macron halıyı İngiltere’ye ödünç vereceklerini açıklasa da bu karardan ‘950 yıllık halının onarılması imkansız hasar görebileceği’ gerekçesi ile vaz geçilir.
Peki Reading şehrindeki nedir?
Bazı iddialar orijinal halının Kent şehrinde işlendiğini iddia etse de aslında İngiltere’nin Muzaffer William’ın başarısını anlatan kendisine ait bir halısı yoktur. Bu duruma içerleyen Viktoria Çağı kadınlarından Elizabeth Wardle öncülüğünde uzun ve yorucu bir girişim başlar.
Nakış Cemiyeti üyesi Elizabeth hanım ile beraber 35 kadın bu yorucu işleme işini üstlenir ve aslına uygun olarak yeni halı bir yıllık bir sürede tamamlanır. Kadınlar endüstrileşmenin yoğun olduğu ve tekstil sanayinin de geliştiği Birmingham, Derbyshire, Macclesfield ve Londra’dandır. Zaten Elizabeth Hanımın eşi de ipekli dokuma fabrikası sahibidir.
Bu kadınlar nakış işinde çok yetenekli ve tecrübelidir ve bir o kadar da ahlakçı. Viktorya çağı bekareti, mahremiyeti, yasakları ve çıplaklığa karşı duyulan korku. O bakımdan halı ilginç ayrıntılarla doludur.
Denir ki aslında kadınlar hatasız çalışırlar ama orijinal halının etrafındaki çıplak erkeklere içlik giydirmek gerekir. Cinsel uzuvları işlemek utandırıcı olmalı. Çıplak heykellerin edep yerleri yaprak ile örtülüyorsa el işlemesiyle de halılardaki nahoş görüntüler kapatılır.
1886 yılından beri müzeliktir halı ve Almanya’dan Amerika’ya kadar pek çok ülkede sergilenmiştir.
Halı Reading şehrinde de sergilenir önce ve sonrasında şehre hediye edilir. Ne de olsa Fatih William’in oğlu I. Henry Reading Manastırı’nı inşa ettirmiştir ve kendisinin de ebedi istirahatgahıdır.
Fena mı olur? Bu kozmopolit Berkshire şehrini tatmış olursunuz. İletişim teknolojisinin çektiği insanların bölgenin ‘Beyaz İngiliz’lerden oluşan nüfus yapısını nasıl da değiştirdiğine de şahitlik edersiniz.
Vaktiniz olursa Tarım Müzesi’ni de gezin, sakın burun kıvırmayın derim. Köylülük olarak algılamayın…tarım teknolojinin nasıl geliştiğinin iyi bir sergisini sunur size.