1642 yılının Ocak ayında Kral Birinci Charles askeri güçleriyle Avam Kamarası’na yürüyerek emrine karşı gelen beş meclis üyesini tutuklama girişiminde bulundu. Ancak, bu beş milletvekili daha önce haber aldıkları için ortadan kayboldular. Bu tutuklama girişimi İngiltere’nin en kanlı iç savaşına yol açtı, Kral Charles da vatana ihanetten yargılandı ve idam edildi; 374 yıl önce bugün.
Püriten Cromwell tiranlığı ve onun kifayetsiz oğlu olmasaydı monarşi yeniden tesis edilebilir miydi bilinmez ama…İngiltere’nin 11 yıl süren cumhuriyet dönemi için siz de İngilizler gibi ‘İngiliz tarihinin en mübarek olayıdır’ diyebilirsiniz. Çünkü bu kanlı iç savaştan sonra hiçbir kral parlamento ile dalaşmadı, aldığı kararlara karşı çıkmadı. Alınan ders hem demokratikleşme adımı oldu, hem de geleneklere, uygulamalara yansıdı ve törenler için resmiyet kazandı. Bugün bile İngiliz kralı/kraliçesi parlamentonun yıllık açılış konuşmasını kendisi yazamaz. Hükümet başı yazar, hanedan başı okur.
Görev başında ölen ilk ve tek kral değildir ama vatan hainliği ile yargılanıp ölüdürlen ilk ve tek kraldır…Kral Birinci Charles…30 Ocak 1649 Cumartesi günü askeri bando sesleriyle…
Bir Noel Bayramı arefesinde Cromwell krala son bir elçi yolladı ama netice alamadı. Parlamento kararını verdi ve iç savaş başladı…7 yıl süren iç savaş…her 10 İngiliz erkeğinden birinin ölmesiyle neticelenen iç savaş ki ülkede şehir, arkadaş ve kardeşleri ayıran, ölüm ve yıkım dönemi başladı.
İç savaş sonrasında kral Charles yakalandı, köpeği ile beraber Windsor Kalesi’ne hapsedildi ve devamında yargılandı.
Yargılama esnasında İngiliz tarihinde bir daha olmayacak bir şey daha gerçekleşti. Açılış konuşmasını ülkenin ilk avukatı kabul edilen John Cook yaparken Kral Charles elinde asası ile ona vurdu ve asanın gümüş kafası yere düştü, asasının düşen parçalarını yerden almaya kimse cesaret edemedi ve bu eğilme ve yerden toplama işi de kralın kendisine kaldı. Böylece Kral tebası önünde aşağılandı.
Çünkü krallar eğilmezler ve Charles’ın bu yerden alma hamlesinin yargılama sürecini aleyhine çevirdiğini düşünür bu olayı hala irdeleyen İngiliz tarihçiler. Hatta devamında yargılamanın da daha kolay olduğu söylenir; adeta halktan birini yargılamak gibi. Kolay, aşağalayıcı, çabuk ve idam kararıyla…
9 günlük kralı yargılama oturumlarından sonra Adalet Divanı kralın vatana ihanet ettiğine kara verdi.
Bir kralı nerede öldürmek gerekir? Avrupa’nın en büyük sarayı da kabul edilen Whitehall önünde olmasına karar verildi. Soğuk bir Ocak gününde sabah erkenden kafasının vurulacağı yere getirildi, soğuktan titremesi korktuğuna işaret emesin diye üzerine kat kat elbiseler giyinmek istedi. Bugün Londra’nın Parlemento Caddesi’nden geçerken Kraliyet Muhafız Alayı binası önündeki yakışıklı atları seyrederken başınızı kaldırırsanız yukarıdaki saatteki siyah deliğin bu ölüme…kralın idamına ve saatine işaret ettiğini göreceksiniz.
Aslında kral ve parlementerlerin beraber çalışması esası vardı ama Cromwell modern anayasal bir monarşi peşindeydi, çok iyi bir pazarlıkçıydı ama kral taviz vermedi ve uzlaşmadı. Çünkü o zamanlar kral sadece Tanrı’ya karşı sorumlu bulurdu kendisini. Bu sebeple de Charles savunma yapmayı inatla reddetti ve kanunlar önünde boyun eğmeyeceğini, görevinin tanrı tarafından verilen kutsal bir görev olduğunu iddia etti. Kendini yargılayan juriyi tanımadığını bildirdi. Parlamentonun gücünü ve varlığını reddetti. Ayrıca, kral vatan haini ve katil olarak suçlanınca güldü. Bu gülmeyi de tarihçiler hep kendi aleyhine bir gelişme olarak kabul ederler; asanın parçalarının toplanması girişimi gibi…
Aslında kral bu davranışıyla tarih bilgisinin kıt olduğu gösteriyordu. 1215 yılında Kral Yurtsuz John baronlarla Magna Carta’yı imzalarken alınan kararlara bir göz atsaydı…
…kralın, anlaşmaya uymadığı takdirde lordlar tarafından görevden alınacağı yazıyordu.
Veya Kral John’un yolundan giden oğlu Henry’nin başına gelenlerin ve nasıl aşağılandığının idrakinde olsaydı güç paylaşımında Tanrı’nın payının olmadığını idrak edebilirdi.
Kral Charles hayatını kaybetti ama monarşiye dönemin en kıymetli eserlerini bıraktı. Bugün İngiliz Kraliyeti sanat eserlerinin en önemli parçaları onun zamanından kalmadır. Önemli bir sanat hamisi olduğunu unutmamak gerekir. Ulusal Galeri seferlerinizde akla gelmesi gereken sanat hamisi bir kraldır.
Biraz da devlet adamı Oliver Comwell’den bahsetmek lazım…zira onun da adını her şehirde çokça bulursunuz, okursunuz. Cromwell, Kral I. Charles’ın idam fermanına imza atan birkaç kişiden biridir. Ölümüyle cumhuriyet dönemi sonra erdi, kralın ve krallığın yeniden güçlenmesi neticesinde mezarı açıldı, kafası bedeninden ayrıldı, vücudu Westminster Manastırı’nda kralı Charles ile beraber olsa da kafası parlementoya asıldı ve 1960 yılına kadar elden ele gezdi. 25 Mart 1960 tarihinde iade-i itibar ile Cambridge Üniversitesi’nin Sidney Sussex Koleji’nin şapeline gömüldü. Okul bahçesi ve çevresinde kardelen ile sümbül, fulya, nergis ve zerrin çiçekleri bezelidir genellikle.
Madem Cambridge şehrine uzandı hikaye…şunları da hatırlatarak sonlandırayım ki gezmeye gidince tarih, doğa, bilim ve sanat dolu bir gün geçirirsiniz…
Cumhuriyet döneminin Mimarı Oliver Cromwell yanında; Kral 8. Henry, onun kızı katolik Kraliçe Mary, Erasmus, Türkiye’nin Mimar Sinan’ı kabul edilen Sir Christopher Wren, “Türlerin Çeşitliliği” eserinin yazarı Sir Charles Darwin, Rosalind Franklin’den buluşunu alan/çalarak insan DNA’sını çözen iki bilim adamı Francis Crick ve James Watson, kadınların üniversite eğitimindeki rolüne vurgu yapması ve kurduğu okulun 60 yılda 29 Nobel Ödülü almasını sağlayan Sir Winston Churchill, şövalye ünvanını reddeden Stephen Hawking…diğer kıymetli şeylerle hatırlayarak gezmeniz dileğiyle…