Herşeyi hazırlamış, sinema gecesi için ev arkadaşımın salona dönmesini bekliyordum. Alt tarafı pijamalarını giyip gelecekti. Yeniden sehpaya bir göz attım eksik var mı diye, cips, çerez, meyve tabağı ve meyve suları… Ağzıma cipsten bir parça atarken yatak odasından gelen kahkahaya kulak kesildim. Zaten bütün bunları hazırlamama yardım etmemişti, bir de film izleyeceğimiz gece telefonda sevgilisi ile gevezelik yaptığını düşündüm. Bir hışımla odaya daldım, küçük hanımımız bu ani tepki karşısında oturduğu yataktan ayağa fırlamıştı.
“Daha ne kadar bekleyeceğim seni! Bir de nedir bu kadar komik olan?” dedim.
Seda, “Aklımı aldın! Murat’la konuşuyorum. Başına gelen komik olayları anlatıyor.” dedikten sonra bana, “Ev arkadaşım geldi. Ben şimdi onu kızdırmayayım, kapatayım. Ama dur, sen şu hikâyeyi ona da anlat da neymiş bu kadar komik o da anlasın” dedi ve ne yapıyorsun işaretleri yapmama aldırmadan telefonu elime tutuşturup odadan çıktı gitti.
Kafamda soru işareti belirdi, Murat kimdi? Erkek arkadaşının adı Serdar’dı. Bunu anlamanın tek yolu telefonun öbür tarafından gelen “Alo” sesine cevap vermekti.
Çekinerek “Merhaba” dedim. Karşı taraftan etkileyici ve bir o kadar da iç okşayıcı sese sahip olan Murat isimli kişi “Merhaba” dedi ve ekledi “Seda’nın eve çıktığını ve bir ev arkadaşı olduğunu yeni öğrendim. Acaba bir mahsuru yok ise adınızı bahşeder misiniz?”
Ah Seda ah! Ben sana sormam mı diye içimden geçirirken, “Ece” diyebildim. İsmim bir nefeste çıkmıştı ağzımdan.
Etkileyici sesiyle, “Ece, bende Murat gerçi Seda’da söylemişti demin. Aynı bölümdenmişsiniz.” Sanırım Murat benimle ilgili herşeyi öğrenmişti.
Büyük bir şaşkınlıkla, “Evet öyle de, hakkımda bu kadar bilgi bilmesine rağmen ben adını bile yeni duymuş olduğum, sinema gecemizi sabote eden biri ile ne kadar daha sohbet edeceğim, öğrenebilir miyim?” dedim bütün hazır cevaplılığımı ortaya koyarak.
Karşıdan çıt ses yoktu. Sonra birden “Hımmm. Böyle bir çıkış beklemiyordum açıkçası, istersen ben kendimi tanıtmakla başlayayım” dedi ve beni o tatlı sesi ve konuşmasıyla saatlerce telefonun bu ucuna kilitledi.
Öyle ne kadar ve neleri konuştuk hatırlamıyorum, adeta zaman kavramı yok olmuştu. Kahkaha atmaktan çenem acıyordu. Peki kalbim neden böyle deli gibi atıyor, neden sesim titriyordu her cevabımda?
Yaz başında bir süre kendimi derslerime ve hayatıma konsantre etme kararı almıştım. Ne yapıyordum ben kendi kendime gelin güvey olmuştum. Şunun da farkındaydım ne ben, ne de o telefonu kapatmak istemiyorduk.
Çalışma masasında duran saate gözüm takıldı, neredeyse on bir olmuştu. Müsaade isteyip kapatmalıydım, ama ağzımdan o cümleler dökülmüyordu. Sonunda, “Artık bende içeriye geçsem iyi olacak, yoksa Seda’nın diline düşeceğim. Bence, yeterince malzeme verdik.” diyebildim.
Murat, “Uzun zamandır böyle keyif verici bir sohbet yapmamıştım. Aslında kapatmak şöyle dursun, seninle bir an önce tanışmak istiyorum. Hiç bu kadar açık sözlü değilimdir, ama seninle çenemi tutamaz oldum” dediği anda yanaklarımın yandığını ve normalde susmak bilmeyen benim, tek bir kelime bulup cevap veremediğimi fark ettim.
Yumuşak bir ses tonuyla, “Umarım, yakın zamanda bu dileğini gerçekleştirebiliriz. İyi geceler Murat” derken, “İyi geceler Ece” dediğini duydum.
Hala hattın diğer tarafından nefesini duyabiliyordum, benim kapatmamı bekliyordu. Zorla da olsa kapatma tuşuna bastım. Yanaklarım yanıyordu. Ne oluyordu bana? Hiç görmediğim, sadece sesini duyduğum biri beni nasıl bu kadar heyecanlandırabilirdi?
Yavaşça oda kapısını açtım, salondan içeri girdiğimde Seda’nın kıs kıs gülüşü ve imalı bakışları ne yapmaya çalıştığını anlamama yardımcı olmuştu.
Hiçbir şey sormadı, zaten bende bir şey söyleyemeyecektim. Filmi başlatmak için DVD oynatıcıyı çalıştırdım. Hala kıs kıs gülen Seda’ya da elimdeki leblebilerden birini fırlattım.
Artık filme odaklanıp o etkileyici sesi unutmalıydım. Birkaç saat içinde hayatıma ışık gelmişti sanki. Kalbim hala deli gibi çarpıyor, midemde de kelebekler uçuşuyordu. Aman Allah’ım neler oluyordu! Bu ben miydim?
Elif Kabakçı – 14.11.2020