“Bir ana ağlıyor evladım nerede
Hepimiz kardeşiz bu öfke ne diye
Yaşamak dururken bu kavga ne diye.”
Mahsun Kırmızıgül’ün Kardeşlik Türküsü böyle diyor.
Hatice Gönder anne de aynen böyle ağlıyor.
Oğlu gidip IŞİD’e katılmış, onu arıyor ve ağlıyor. Dört kişinin öldüğü HDP mitinginde bombayı koyan oğlunu IŞİD’den kurtarmak için hem ağlıyor hem de mücadele yürütüyor. (1)
Bu haber, Türkiye’yi sarstı.
Çünkü hiçbir insan annesinden terörist doğmaz. Peki öyleyse bir genç nasıl terörist olur?
İşte bir çocuğun yanlış yollara düşmemesi için çok iyi yetiştirilmesi gerekiyor. Bunun için aile (dini) terbiyesi ve okul tahsili çok önemlidir.
Acaba din dersi öğretiminde didaktik bir sorun mu var?
Dinin en temel amacı; iyi insan yetiştirmektir. İyi insan da sevgiden, barıştan, kardeşlikten ve çalışmaktan yana olan insandır. Din huzur, sevgi, kardeşlik ve mutluluk için vardır. Yoksa ağlatmak ve terör için değil.
Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bektaşi Veli gibi sevgi, hoş görü ve ilim dehaları yetiştirmiş bu topraklara, şiddet, terör hiç ama hiç yakışmıyor.
Diyanet Camiasının Görüşleri
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet camiasının önde gelen isimlerine sarayda iftar yemeği veriyor. Yemekte yapılan konuşmalar çok ama çok önemli.
Sait Yazıcıoğlu: “IŞİD gibi hareketlerden etkilelen gençlerimiz var. Radikal akımlar İslam’ın geleceği için büyük bir tehlikedir. Daha büyük sorunlar patlak vermeden şimdiden tedbir almak gerekir.İslam’dan bahsederken herkes şefkat ve merhameti, toleransı ön plana çıkarmalıdır...”
Ali Bardakoğlu: “Elli küsur İslam ülkesiyiz. İnsanlığın önüne düzgün, güven veren bir Müslüman profili koyamadak. İslam dünyasında yeni nesillerin radikal dini akımlara kapılmasında ya da dine daha bir mesafeli duruşunda biz İslam bilginlerinin din olarak topluma aktardıklarının da payı var. Geçmiş asırların kaynaklarının alıp, olduğu gibi topluma sunduğumuz dini bilginin bu dünyada karşılığı büyük ölçüde zayıfladı.
Dini bilgi olarak insanımıza ne vereceğimizi iyi belirlemezsek toplumda din eğitimin artması sorunu çözme, hatta ağırlaştırabilir. Afganistan, Pakistan, Bengaldeş din eğitiminin en yoğun verildiği ülkeler ve sorunlara devasa...” (2)
Bundan yirmi yıl önce Süleyman Ateş de bugünleri görerek çok güzel bir demeç vermişti. Bu demecinde şu görüşleri dile getirmişti:
“Günümüz insanın sorunları, Peygamber zamanında olan sorunlar olmaktan çıkmıştır. Çünkü çağ değişmiştir, medeniyet gelişmiştir. Din bir asra hapsedilemez. İçtihad her alanda yapılabilir. Kimilerine göre bu İslam Rönensansı adını da taşıyabilir. Buna ihtiyacımız var. İslam sevgi dinidir. Yunus Emre bunu çok güzel bir biçimde, ‘Yaradılanı severim / Yaradandan ötürü’ dizeleriyle ifade etmiştir.” (3)
Bu güzel ve anlamlı sözlere ekleyecek söz bulamıyorum. Ama belli ki bir yerlerde sorun var. Bu sorunların çözümünde en başta Diyanet teşkilatımız olmak üzere topluma, anne-babalar, çok büyük görevler düştüğü aşikardır.
‘Bir anne ağlıyor evladım nerede’ dememek için, çocuklarımızı, gençlerimizi terör tuzağından kurtarmak için yapılacak daha çok iş var.